1923 ; Yüzyılların haşmetli imparatorluğu Osmanlı yaşını başını alıp, ihtiyarlığını yaşayıp, yıkılırken, yerine genç Cumhuriyet kuruldu…
Osmanlı ardılı oligarşik bir yapı, ittihatçı, kendince seçkin (!?) kafalar Cumhuriyet’i kurarken şartların iteklemesi ile Mustafa Kemal çevresinde kenetlendiler…
Osmanlı en hasta halinde bile takipçilerinin neredeyse tapındığı lideri yetiştirmişti.
Ve fakat Mustafa Kemal’in kendine ait ideolojik bir sistemi, derinliği yoktu. O İttihatçılar’ın ve Jön Türkler’in batılılaşma hayallerini kendince revize ve uygulamaya etmeye gayret etti.
Oligarşi kendi kurallarıyla, kendi sistemini, kendi güç ve rantı için kurdu ve bunu “Kemalizm” adı altında dünyanın en büyük ideolojisiymiş gibi cahil halka yutturdu…
Sağdan soldan aparılan payandalarla “altı ilke” etrafında derme çatma bir sistem oluşturdular…
Bugün hiçbir geçerlilik ve tesiri kalmayan ilkelerden laiklik, milliyetçilik ve cumhuriyetçilik, Fransız Devrimi’nin etkisinde, diğer üç ilke olan halkçılık, inkılapcılık ve devletçilik ise Sovyet Devrimi’nin etkisinde oluşturulmuştur.
Yani Mustafa Kemal’in ardılları (!?) amansız Kemalistler Fransız ve Ruslardan hırsızlayarak milletin bağrına “Altı Ok” saplamışlardır…
Anadolu gerçekleri ve sosyolojisi ile uyuşmayan bu ilke ve inkılaplar takke, tekke, şapka, çarşaf mücadelesi ve militarist laiklik zorbalığı da üzerlerine eklenince halktan sessiz ama kuvvetli bir direniş gördü…
Evet, Kemalistler kuru bir Cumhuriyet kurdular ama halka “asla” demokrasi vermediler…
Osmanlı mirasını bütünüyle yerle yeksan ettiler, yerine ise ne kalıcı bir eğitim sistematiği, ne kalıcı bir devrim, ne de kendine özel ideolojik bir zirve koyamadılar….
İzmir Marşı, 10. Yıl Marşı derken “Çağdaş Uygarlık” seviyesi destanları kestiler, ne yazık ki ülkeyi bir türlü marş ve hamasetten kurtarıp çağdaş uygarlık seviyesine getiremediler…
Tek parti rejiminden sonra her on yılda bir darbe, yirmi yılda bir Anayasa yapıp, güçlerini pekiştirerek, görünmez bir demir yumrukla vatanı idare etmeye gayret ettiler…
Aslında “demir ağlarla ördük” dedikleri Anadolu’yu demir kafeslerle çeviriyorlardı…
Aleviler, Azınlıklar, Kürtler, şuurlu Müslüman ve Aydın Türkler’i rejimin tabii düşmanları kabul ederek ezdiler ha ezdiler, birbirlerine düşman ettiler…
Siyaset, Mülkiye, Adliye, Emniyet ve Askeriye’yi çepeçevre sarmaladılar, kimseyi yanaştırmadılar…
Ülke marşlar eşliğinde hep yerinde saydı..
Ve 2000 ; Sonuç kocaman bir hiç !
Neticede baktılar ki olmuyor (!?) Ne ilkeleri, ne uyduruk devrimleri hem gelişmiyor, hem de gelecek vadetmiyor…
Güç ellerinde olunca okumayı, dinlemeyi, anlamayı da unuttular…
En yetişmişlerinin bilgileri dahi, cahilce ezber ve önkabullerden öteye geçemiyor !
Neymiş efendim ; Ülkeyi kara çarşaflı öcülerden kurtarmışlar !
Yetiştirdikleri Kemalistler’in en büyük hayali rakı bardağında balık olmaktan ileri gitmiyor !
Yani tepe tepe kullandıkları Kemalizm ve Atatürkçülük artık beş para etmiyordu…
Temelleri çürük dogmaları doksan yıl bile dayanamadı…
Bütün baskı ve zorlamaya rağmen 20. yüzyıl Türkiye’sinde yükselen değer Kemalizm değil muhafazakarlıktı…
Anadolu Halkları kendilerini arıyor fakat güya elitist (!) Kemalizm ise ahmakça bir kompleksle üstten bakıyor onlarla bir türlü barışamıyordu…
2002 ; Birilerinin “Bizim isteklerimizi yapın, sizi iktidar yapalım, finanse edelim” teklifi ile AKP kuruldu.
Hem batılılar, hem ülkeyi bataklığa saplayan sözde Atatürkçüler içinde bulundukları çıkmazı görmüşlerdi.
1998 ; 28 Şubat solvoları “Bu kafayla, bu ülkede muhafazakarlığı yenemezsiniz” diyordu, oyunu yeni baştan kurdular…
2004 MGK kararları ; Ne yapıp edip duruma el koymalılar ve Türkiye’de İslam’ın önlenemeyen yükselişini durdurmalıydılar…
Hele hele o iki devrimci ruha, Üstad ve Hocaefendi ile sevenlerine asla engel olamadıklarından ötürü kin ve gayzdan kuduruyorlardı…
2007 ; Yaşar Büyükanıt Dolmabahçe’de Erdoğan ile baş başa görüştü.
2008 ; Ergenekon Davaları başladı.
Kendi elleriyle kendi ekiplerine tuzaklar kurarak, işi Türkiye’nin yükselen, tek gerçek değeri olan Cemaat’in üzerine bıraktılar…
Çünkü ülke üzerindeki emellerine, güç ve rant arzularına en büyük engel olarak Hizmet Hareketini görüyorlardı.
Hizmet Gönüllüleri ise hüsn-ü zanla yanılıp vatan, millet, insanlık, hak, hukuk diyerek kurgulanmış mücadelede farkında olmadan taraf oldular.
Erdoğan ise sağda solda “bu işin savcısı benim” diye höykürüyordu…
Yavaşça solcu, Kemalist, Atatürkçü yapılarını perde arkasına çekerek, sağ muhafazakar insanlar içerisinde daha çok Milli Türk Talebe Birliği ile yapılandırdıkları sağcı, muhafazakar, sözde İslamcı, uyuyan hücrelerini uyandırdılar…
Öyle ya, yükselen değerin karşısında durmaktansa, içlerine girerek, onlar gibi görünen Truva Atları ile o değeri yerle bir etmek daha kolaydı…
İşte Erdoğan, avanesi ve AKP ile tam da bunun için anlaşıp, onları kullandılar…
“Bütün bu mücadeleyi Erdoğan ile başarılı bir şekilde yapabiliriz” diyerek adına türkü dahi yaktılar…
Erdoğan mı ? O ve destekçileri bu role dünden hazırdı, zaten Cemaat’ten hiç hazzetmiyorlardı…
17-25 Aralık 2013 ; Büyük hırsız kuyruğundan çok sıkı bir şekilde yakalandı…
Hemen ardından Ergenekonik vasıtalar devreye girerek, haramiyi büyük bir dertten kurtardılar…
Ellerindeki bütün gücü umursamadan, hem de bütün pisliklerini bildikleri halde Erdoğan’a kontrolsüzce teslim ettiler…
Kurbanlarının önüne her seferinde bir başka maske ile çıkan gulyabani Ergenekon ; Yaptı yapacağını…
“Kemalizm olmadı, size Erdoğanizm verelim” diyerek bilinçsiz halka bir morfin daha yaptılar, ülkeyi tekrar kıskaca aldılar…
Haramzade artık tam kıvamındaydı Cemaat’e karşı büyük operasyonlar başladı…
15 Temmuz 2016 ; Ülkeyi beraberce “dönüşü olmayan gecenin” ufkuna getirdiler, büyük bir kumpas ve tiyatro ile her şeyi Hizmet Hareketi’nin üzerine yıktılar, ikiyüzelli insanı katlederek şeytâni bir darbe ile Anadolu’yu yeniden karanlığa gömdüler…
Evet, güç ve rantları için yersiz, yetersiz Kemalizm’i kendilerinden bin beter, Erdoğanizm’e bende ettiler…
2020 Erdoğanizm, Erdoğanistler ; İslam ile uzaktan yakından alakası olmayan, İslam’ı zor duruma düşürmek için rezil yüzleri “Siyasal İslam” ifadesi ile perdelenen hırsızlar topluluğu…
Yeri geldiğinde dini, yeri geldiğinde milliyetçiliği kullanan, yeri geldiğinde menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu Makyevelizm’i fersah fersah aşarak yapabilen haramiler güruhu…
Cehaletten, kaba yobazlıktan, zulümden besleniyorlar…
Yolsuzluk, hırsızlık, hortumlama ile işkembelerini haramla dolduruyorlar…
Bütün ideolojileri tilki gibi, tavuk kümesi üzerine hesaplar olan tilkiler birliği hareketi…
Hiçbir dini, milli, örfi değerleri yok. Tek düşündükleri şey milletin malını nasıl aparabiliriz ?
Kemalizm doğura doğura Erdoğanizm’i doğurdu…
Bakınız her iki İzm’in bütün refleksleri aynı, iç ve dış politikada birbirlerinden hiçbir farkları yok, ikiz gibiler…
Yok, yok ; Kemalizm sebep Erdoğanizm sonuç !
Ne büyük felaket ! Osmanlı en hasta halinde tapındıkları lideri yetiştirmişken, Kemalistler en güçlü dönemlerinde sadece Erdoğan’ı yetiştirebildiler…
“Ne mutlu Türküm diyene” deyip “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye maval okuyanlar, ülkeyi dünyanın en büyük hırsızına teslim ettiler…
Şimdi kurtulmak için kıvrım kıvrım kıvranıyorlar, fakat bir türlü kurtulamıyorlar çünkü Erdoğan, umduklarından kurnaz, bildiklerinden şeytan, tam bir iblis çıktı…
Erdoğan cümlesine 10. Yıl Marşı’nı tersten okutuyor…
Evet, bütün suç sizin ey Kemalistler !
Nefret ekip, gayz biçtiniz…
Beceremediniz “Kemalizm olmadı “sinsice” alın size Erdoğanizm verelim !” dediniz. O da olmadı…
2023 sonuç ; Çağlar üstü böyyük ideoloji Kemalizm yüzüncü yılını bile göremedi…
Gerçek mü’minlere gadr ile zulmedip, küçümsediğiniz karnını kaşıyarak çorba içen çorbacılara, takunya giyen yobazlara, sıkma başlı cahil cühelaya mahkum oldunuz…
Yakışır size !
Ne demiş Japonlar ?
Şimdi yaşananlardan zevk almak size, çekirdek çitleyerek halinizi seyredip, hizmetlerimize devam etmek ise bizlere düşüyor…
Sevgili Anadolu sizlere ise hoşunuza gitmeyecek bir haber vereyim ; Bu ülke Kemalistler ve Erdoğanistler’den kurtulmadıkça sittin sene belini doğrultamaz…
@MansurTurgut