Biraz önce önüme düşen bir habere göre; Gazze Sağlık Bakanlığı, İsrail güçlerinin Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesi’ne hava saldırısında en az 500 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu.
Bölgede her gün her saat dram üzerine dram yaşamaya devam ediyor.
Masumlar ölüyor!
İçim yanarak duygularımı sizlerle paylaşmak istiyorum;
İslam adından da anlaşılacağı üzere bir sulh-selamet-insaniyet dinidir, kılıç ya da savaş dini değildir.
Dünyanın en barışçıl yapısı olduğunu söyleyebilirsiniz.
Kur’an genel itibarıyla savaşmayı İslam’a, ülkelerine, tecavüz, taciz, zulüm yani saldırı neticesinde salık vermektedir.
Rabbimiz Bakara suresi 190. ayette şöyle buyurmuştur “Sizinle savaşanlarla sizde Allah yolunda savaşın. Haddi aşmayın. Allah haddi aşanları sevmez.”
Evet, Kur’an saldıranlarla savaşmayı ve fakat onlara mukabele ederken dahi haddi aşmamayı emreder.
Haddi aşmak nedir? diye düşünürseniz, cevap işte burada, Efendiler Efendisi (asv) savaş hukuku ile alakalı şunu zikreder;
Ey ümmetim!
Savaş hâlinde bile; Zulmetmeyiniz, işkence etmeyiniz, çocukları öldürmeyiniz, mabetlerinde ibadetle meşgul olan (Hristiyan, Yahudî vs.) erkekleri, kadınları, yaşlıları
ve savaş dışı kiralanan kişileri öldürmeyiniz.!
Yine bununla beraber Efendimiz (asv) binaları, ağaçları, ekinleri ve benzerlerini dahi yakıp, yıkmayı yasaklamıştır.
Gördüğünüz gibi eğer bunları yaparsanız haddi aşar ve Allah’ın yasakladığı bir alana girmiş olursunuz…
Unutmayınız Nisâ Suresi 128 “Sulh hayırlıdır” ayeti fehvasınca Allah kulları arasında savaş değil sulh-salah ve barış ister.
Savaş arzusu Kabil’in tohumları, silah tüccarları, savaş baronları, lordları ve onların beslemesi kirli siyasilerin vasfıdır…
Terör meselesine gelince; Genellikle siyasal bir dava uğruna girişilen, cebir, şiddet ve silah kullanarak toplumu korkutmaya, yıldırmaya yönelik her türlü eyleme terör diyoruz…
Yukarıdaki eylemleri ise bırakın “savaş sonrası” yapmayı, savaşta dahi yapmak terördür…
Son devrin iki büyük devrimci ruhu Üstad ve Hocaefendi “Medenilere galebe icbar ile değil ikna iledir, Müslüman terörist, terörist de Müslüman olamaz” demektedir.
Bu giriş ve ilk tespitten sonra sizlerle birkaç tespitimi daha paylaşıp, sabitleyip, perçinlemek istiyorum.
2- Ortadoğu;
Filistin ve Orta Doğu meselesi neredeyse bir yüz yıldır bütün dünyayı meşgul ediyor, Orta Doğu fitne merkezi, cadı kazanı.
Efendiler Efendisi (asv) fitne zamanını anlattığı hadislerde bölgenin çok karışacağını ve bu karışıklıktan uzak durmak gerektiğini müteaddit kereler ifade buyururlar…
Bölgenin büyük bir savaşa büyük bir yıkıma sahne olacağı nazarlara verilir…
İnsanlığın saadeti için bu bataklık barış, demokrasi ve insanlığın İslam’a uygun altın değerleriyle kurutulmalı.
3- Hamas;
Şia ve Selefiler içerisinden bir kısım gruplar terörize edilmiş ve terör örgütleri gibi davranıyorlar. Hizbullah, El-Kaide dünyaca terör örgütü olarak tanımlanıyor ve bizzat yaptıklarıyla bunu tescil ediyorlar.
Aslen uyumlu olan Sünnilerin radikalleşmesi ise çok daha büyük bir tehlike ve maalesef 11 Eylül sonrası gelişen olaylarla Sünni ağırlıklı olduğu söylenen İŞİD, Hamas ve benzerleri radikal çizgiye kayıp, terör eylemleri yaparak Orta Doğu’yu yine, tekrar ateşe verdiler.
Halbuki İslam terörü lanetler, yukarıda saydığım şekildeki eylemleri savaş dahili ya da haricinde yasaklar ve bunun adı hiçbir şekilde “Cihat” değildir.
Hamas vb. yaptıklarıyla en büyük kötülüğü İslam’a ve kendi milleti Filistinlilere yapıyor.
Hamas asla İslam’ı ve aydınlık çehresini temsil etmiyor, edemez…
Sivilleri katletmek nereden bakarsanız bakın kesinlikle terördür…
4- İsrail;
1948’de kurulan İsrail işgalci ve yaptıklarıyla bir terör devleti.
Hiç durmadı, barışı önemsemeyip, devamlı yeni yerleşimciler ile alan işgali yapıp, sivillere zulmederek huzursuzluğu tırmandırdı ve bu duruma ısrarla devam edip şimdi de uluslar arası hukukun rağmına “savaş suçu” işliyor…
Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsünün (Sipri) tuttuğu rakamlara göre İsrail tarafından 1948-97 yılları arasında tahminen 13 bin “War-memorial” adlı internet sitesinde yer alan verilere göre ise 1948-2017 yılları arasında toplam 17 bin 403 kişi öldürülmüş.
Üzülerek kaydedelim ki katledilenlerin çoğu sivil Filistinliler.
Netanyahu’yu zaten hepimiz biliyoruz, israil savunma bakanı ve cumhurbaşkanının ise Filistinliler hakkında söylediği söz ve uyguladıkları şeyler insanlık utancıdır…
İsrail’de Hamas kadar teröristtir hem de devlet terörü uyguladığı için katmerli teröristtir!
5- Vaad Edilmiş Topraklar;
Hamas’ın çok anlamsız saldırıları sonucunda topyekûn Gazze’ye karşı saldırıya geçen İsrail, kendilerine vadedildiğini düşündükleri topraklar için çok büyük bir adım daha atmış durumda…
Şu an hayallerini realize ediyor dünyanın gözü önünde göstere göstere zorunlu bir “tehcir” uygulatarak Filistinlileri Sina ve ötesine sürüyorlar hem de bombalamaya devam ederek…
İsrail’in yaptığı aynı zamanda bir “tehcir” sonrasında yine, tekrar işgal hareketidir.
6- Yeni Naziler;
Daha 50-60 yıl evvel büyük bir Holocaust, soykırım yaşamış olan Yahudilerin evlatları bugün yaptıkları ve söylemleri ile kendilerine soykırım uygulayan Nazilerden hiçbir fark göstermiyorlar…
Onlar insan değil hayvandırlar, onlara su, elektrik, gıda, insani yardım yok diyen İsrail savunma bakanı Nazi döneminin generallerinin acımasız yüzünü yansıttı.
Aslına bakılırsa bu utanç insanca yaşamak isteyen bütün Musevilere ayıp olarak yeter.
Hiçbir zaman antisemitist olmadım, olmam da, ben inançlar, kültürler ve milletler arası diyaloğa inanıyorum…
Ve fakat İsrail tam bir Nazi devletidir!
7- İki yüzlü Batı;
Maalesef Batı her zaman menfaatini düşünür,11 Eylül sonrası dünyayı kutuplaştırıp İslami fundamantalizmi nazarlara veren batığı diğer taraftan da fundamantalist dediği ögelere silah sattı…
Bütün Orta Doğu’yu karıştırarak altta petrol üstte savaşlarla kârına kâr kattı.
Bir taraftan Büyük Ortadoğu Projesi diğer taraftan yeni dünya düzeni diyerek İsrail’i pışpışlarken, İstail terörüne göz ve kulaklarını kapattı.
Bugün yine aynı şeyi yapıyor.
İnsan haklarını savunma hikayesi koca bir yalan sadece kendileri için geçerli…
Bu sınavda yine en başta en “hümanist” geçinen Batı olmak üzere bütün insanlık sınıfta kaldı…
8- Ah Türkiye, ah Araplar ;
Arap liderler zenginlik ve kuvvetleri ile müspet yönde “barışçıl” olarak çözebilecekleri bir meseleyi onlarca yıldır sürüncemede bırakıyorlar…
Gelişmiş ülkelerle bir masa etrafında oturup büyük problem “Orta Doğu” için olumlu hiçbir şey geliştirmediler.
Öyle ya halklar ne kadar bu belalarla uğraşırsa onların güç iktidar ve rantları o kadar devam eder.
Hem kendi haklarına hem Filistin halkına karşı ihanet içindeler…
Türk halk ve hükümeti ise en az batılılar kadar iki yüzlü, bir taraftan aynı şeyler Kürtler ve Hizmet Hareketi’ne yapılırken yapanları alkışlıyor öteki taraftan güya ağlamaklı Filistin, Filistin diye höykürüp duruyorlar.
Erdoğan her zamanki gibi siyaseten yalancı, ticaretten kazançlı, kendisi için balans ayarı yapmaya gayret ediyor…
Siyaseten yalanlarıyla Filistin’den, ticaretten gemileri ile İsrail’den kazanıyor…
Herkesin yüzünde bir maske var!
9- Güç mücadelesi;
Dünya yeniden iki kutuplu bir hale evriliyor bir tarafta Batı dünyası bir tarafta Rusya, Çin, İran ittifakıyla Doğu (!) dünyası.
Diğer tarafta ise Yeni Dünya Düzeni hayalleri altında birbiriyle mücadele eden ulus devletler ve sermaye…
Silah tacirleri, savaş baronları, lordlar ve onların uşağı, beslemesi kirli siyasiler hep kazanıyor.
Kim ne yaparsa yapsın ezilen zulüm gören, yok edilen hep halklar oluyor!
İslam dünyasında ise hayat emaresi yok!
10- İslam Dünyası;
Global çapta güç mücadelesi devam ederken İslam’ın bütün bu mücadeleyi dengeleyecek, kendisini denkleme sokacak, demokratik, hukuki, insancıl hususen “barışçıl” bir anlayışa hem de en yakın zamanda, öncelikle ihtiyacı var…
Bu anlayış Batı ve demokrasi tarafında durmalı İslam’ın ve insanlığın yüksek değerleri ile insanlığa denge ve yön vermeli…
Ben bu fikir ve anlayışı yüksek bir potansiyel ile Nurlardan nebean eden Hizmet Hareketinde görüyorum!
11- Ne yapmalı;
İlk olarak Orta Doğu’daki kargaşanın bitirilebilmesi için Kudüs ve çevresine üç din temsilcileri, çevre ve diğer ülke temsilcilerinden oluşan uluslararası bir yönetim kadrosu ile bu alan için nevi şahsına münhasır, özerk bir yönetim modeli oluşturup, anlaşmazlıklara ve akan kana dur demeli…
Bununla beraber silah tüccarlarının, savaş baronlarının, iktidar lordlarının ve onlardan beslenen parazit, kirli siyasilerin acilen temizlenmesi sağlanmalı…
Ve esas olarak insani değerleri önceleyen, renk, desen, ırk, fark, din, dil gözetmeyen, tamamı ile insanlığa hizmet emeliyle bir araya gelen iyi insanlara, bir vicdanlılar koalisyonuna, vicdanlılar hareketine ihtiyaç var…
Ölümsüz bir hakikat var; Savaşın kazananı barışın ise kaybedeni olmaz!
Hep beraber kazanmak, kaybetmemek ümidiyle!
@MansurTurgut