Ankara hareketli. Yukarıda işler iyi gitmiyor. Son seçimde yenildiklerinin farkındalar. Matematik oyunlarıyla kimseyi ikna edemediklerini görüyorlar. Yıllardır yaptıkları gibi nefret edenleri korkutarak, taraftarlarını da “görüntü vererek” sindirmeye çalışıyorlar.
Evet, kendi yandaşları dahil hemen herkesi sindirme politikasıyla yürüyorlar. MHP lideri Devlet Bahçeli ve adamları tehditler savuruyor, Tayyip Erdoğan ve adamları fotoğraf veriyor. Uygun resim bulamazsa montaj yapıyor! Fark etmiyor nasılsa…
***
Şu son haftada bunun çok somut bir örneği kayda şöyle geçti. Abdülkadir Selvi, 17 Nisan’da Hürriyet’teki köşesinde, “Osman Kavala’nın hapiste tutulmasının, Gezicilerin yıllarca hapis yatacak olmasının Türkiye’ye ne yararı var? AK Parti’ye ne fayda sağlıyor!” diye yazınca, MHP’den belli pozisyonlardaki 3 isim aynı gün kükredi.
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, “Cumhur İttifakı’na dilinin altında sakladığı zehirle istikamet çizmeye yeltenmiş, tarafını bir kez daha açık etmiştir.” dedi. Devamla, Selvi’nin, “Zilletin kısık ateşinde DEM’lenmekte olduğunu” söyledi. MHP ve partinin yayın organı Türkgün’ün sosyal medya sorumlusu Hüseyin Özkan, “Selvi yok hükmündedir. Çöptür. Kalem ve kılıç artığıdır.” diye döşendi.
MHP milletvekili İsmail Özdemir ise “Bu ve benzeri şahıslara misyon yüklendiği görüntüsü verenlerin Selvi’nin koskoca bir hiç olduğunu anlamaları gerekir.” dedi.
***
Hem Selvi’ye hem de efendisine ağır ithamlardı bunlar. Devlet Bahçeli’nin izni, onayı veya bilgisi olmadan yazılması olanaklı değildi. Nitekim hiçbiri yazdıklarını silmedi, X’te (Twitter) duruyor hâlâ.
Selvi ve Saray günlerce tepki vermedi. Sustular. Ta ki 23 Nisan’da Irak dönüşü, Erdoğan’ın uçağından paylaşılan fotoğrafa kadar. Selvi, “beyefendinin” hemen soluna oturmuştu. Erdoğan MHP’ye, “Benim sadık kalemim üzerinden bana yürüyemezsin!” derken, Selvi de adeta efendisinin kanatları altında yalnız olmadığı mesajını veriyordu.
“Kılıç artığı” ağır bir laf. Alevi ve Ermeni kıyımlarında “kılıçtan kurtulanlar, hayatları bağışlananlar” demek. Bunu en iyi Selvi anlar ve hayatının bir kılıcın ucunda olduğunu bilemeyecek kadar köklerine uzak değil. O yönüyle Saray’ın koruma kalkanına gereksinimi var. O fotoğrafla bir nevi kendini sağlama aldı.
***
Sadece bu mu? Bahçeli, ekonominin patronu Mehmet Şimşek’e “müfsit zihniyet” ve “maruz kaldığımız skandalların asıl sorumlusu” diyerek bindirdi. Saray ve Şimşek buna tepki vermedi fakat not edildiği kesin.
Son seçimde hiç kampanya yapmayan, 2 milyon oy aldığı halde kütlesinin kat be kat üstünde esip gürleyen Bahçeli, oy oranlarında gerisine düştüğü DEM Parti’nin kapatılmasını istedi. İktidardan muhalefete, basına, yargıya, akademiye kadar hemen herkese racon kesen bir gangstere dönüştü. Haftalarca ortadan kayboluyor, yazılı açıklamalarla konuşuyor, sonra fonda Ferdi Tayfurlu bir video ile parmak sallamaya devam ediyor: “Hainsin diyorsam, söyleten sensin.”
***
Türkiye’nin gerçekten bunlara layık olmadığını düşünürken yalnız değilim, biliyorum. Büyük bir sıkışma var. İktidar, ekonomik buhranı çeviremeyeceğini görüyor, terör ve şiddet kartını açtı. Muhalefet, iktidarı ürkütmeden dönüşümü gerçekleştirmenin yollarını arıyor, hoş bu konuda tam emin değilim.
Kemal Kılıçdaroğlu tweet atmış, “Bu düzenin kurucusu sarayla müzakere edilmez, mücadele edilir.” İsim vermeden Özgür Özel’e, “Erdoğan seni tufaya getirecek, aman düşme tuzağına!” diyor. Özgür Özel’in tavsiyeye ihtiyacı yok, her şeyin farkında. Buna rağmen, yeni bir “dokunulmazlıkların kaldırılması” veya “Yenikapı mitingi” gibi vartaya düşer mi, endişe ediliyor. Bu tuzaklara düşen Kılıçdaroğlu’nun ikazının altını çizmek gerekiyor.
Şerhim bakidir: O günlerde bas bas bağırdığımız halde sesimizi CHP Genel Başkanı’na duyuramamıştık ve o koltukta Özel değil Kılıçdaroğlu oturuyordu. Bilerek ve isteyerek yaptı ne yaptıysa… Bedelini de milyonlar ödedi, ödüyor. Bugün CHP liderliği yine benzer bir akıbetle sınanıyor.