SEVİNÇ ÖZARSLAN-KRONOSNEWS
Cevabını çok merak ettiğim bir soru var; Çetin Doğan tahliye edilirken 28 Şubat’ın karanlığını çocukları ile tutuklanarak yaşayan Hüda Kaya’nın bugün hapiste olması, Sibel Eraslan, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Karabıyık gibi ’28 Şubat mağdurluğu’nu dillerinden düşürmeyen yazarların onuruna dokunmuyor mu?
28 Şubat’ın mimarlarından emekli orgeneral Çetin Doğan (84) yaşlılık nedeniyle tutuklu bulunduğu cezaevinden tahliye edildi. 28 Şubat’ın mağdurlarından eski HDP’li Hüda Kaya ise halen cezaevinde.
AKP iktidarı, 28 Şubat döneminde ‘irtica’ suçlamasıyla yargılanan Kaya’yı ‘terör’le suçluyor.
Hüda Kaya, 2013’te başlayan ve Çetin Doğan’ın da yargılandığı 28 Şubat davasında müştekiydi. Ancak Kaya, 28 Şubat sürecinde -13 yaşındaki oğlu dahil- ailece kıyımdan geçirilmesine rağmen iki yıl önce müşteki olmaktan vazgeçti.Gerekçesi çok insani ve adaletten yanaydı. Çetin Doğan’ın da içinde bulunduğu 80 yaşını geçmiş, hasta ve yaşlı paşaların tutuklanmasını doğru bulmuyordu Hüda Kaya ve bu davaların artık bir intikam davasına dönüştüğünü düşünüyordu.
Uzun yıllar insan hakları mücadelesinin içinde olan birinden beklenecek tavır buydu. Doğru olanı yaptı.
O bir kez daha hukuktan ve adaletten yana tavır aldı ama iktidarda 28 Şubat’ın en büyük mağdurunun kendileri olduğunu iddia eden AKP vardı. Ve Kaya, 28 Şubat davasındaki şikayetini çektikten bir yıl sonra, Kobani olayları bahane edilerek 1 Kasım 2023’te tutuklandı. Halen Silivri Cezaevinde.
Ve tekrar edelim Çetin Doğan, 33 ay hapis yattıktan sonra Cumhurbaşkanlığı affından yararlanarak geçen hafta serbest bırakıldı. Tahliye sonrası Bodrum’daki evine giden Doğan, “Son 15 yılımın yarısını hapishanede, yarısını da davalarla boğuşarak geçirdim. Türkiye’de adalet yerine oturmadıkça hiçbir şey, hiçbir konum düzelmez. Adalet hepimiz için lazım. Umarım bundan sonra bu tür olaylar ve keyfi tutuklamalar son olur” dedi.
Evet Çetin Doğan haklı. Adalet herkese lazım.
63 yaşındaki Hüda Kaya’nın da son 26 yılı hapislerde, gözaltılarla, davalarla geçti. Geçiyor.
Hem de bizzat Çetin Doğan’ın içinde bulunduğu askerlerin verdiği kararlar nedeniyle…
Acaba Çetin Doğan, kendisi için istediği adaleti Hüda Kaya için de istiyor mu?
Kobani olayları yaşandığında HDP MYK üyesi olduğu için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Hüda Kaya hakkında soruşturma başlattı. Kaya savcılığa defalarca kez ifade için hazır olduğunu belirtmesine, hatta neden hala alınmadığını sormasına rağmen ifadesi alınmadı.
Almanya’da bir programa katılmak için İstanbul Havaalanı’na gittiğinde ise “kaçma şüphesi” var diye keyfi bir şekilde gözaltına alındı ve tutuklandı. Oysa daha öncesinde üç kere yurt dışına gidip gelmişti.
Kaçacak olsa o zaman kaçardı. 7 aydır tutukluluğuna itiraz eden Kaya’nın tüm dilekçeleri reddediliyor.
Adalet isteyenler için işte hodri meydan. Kaya’nın hapiste olmasına itiraz edecek misiniz?
Yoksa “Benim attığım adımların, söylediğim sözlerin hepsinin hesabını verebilirim. Hayatımda hesap veremeyeceğim hiçbir şey yok.” deyip kenara mı çekileceksiniz?
Hüda Kaya’nın mücadelesini bir kez daha hatırlatalım.
Kaya ilk kez 1998’de başörtüsü eylemlerinin devam ettiği günlerde Malatya’da cuma namazı çıkışında yolda yürürken gözaltına alındı. Suçlama, Selam gazetesinde yazdığı ‘Ulusal Bir Heyecan Gecesi ve Başörtüsü’ başlıklı yazıydı.
Sadece kendisi değil o sırada 13 yaşında olan oğlu Muhammed Cihad da Malatya’nın en kalabalık meydanlarından biri olan Akpınar meydanında silah zoru ile gözaltına alındı. Ana-oğul düşünce suçu olarak bilinen 312. madde ile Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandılar.
Hüda Kaya bu davadan 20 ay ceza aldı ve Malatya E Tipi Cezaevinde yattı.
Kaya 1999’da tahliye edildiğinde başörtüsü sorunu devam ediyordu ve Malatya İnönü Üniversitesi’nde yasaklar yeni uygulanmaya başlamıştı. Kaya, yasağı protesto etmek için Malatya Valiliği’nin önünde yapılan eylemlere, ergenlik çağında olan üç kızıyla birlikte öncülük etti.
Malatya halkı da bu haklı davaya sahip çıktı, ciddi bir katılım oldu.
Bu eylemlerin birinde Malatya İmam Hatip Lisesi’nde okuyan kızlarından İntisar (17), toplanan halka Özgürlük Türküsü şiirini, Nurcihan (16) özgürlük duasını okuttu. En büyük kızı Nurulhak ise elinde fotoğraf makinesiyle, bir dergi adına olayları takip ediyordu. O da annesi gibi gazeteciliğe-yazarlığa meraklıydı. (Nurulhak 24 Nisan 2004’te Bandırma Cezaevinden çıktıktan bir yıl sonra 2005’te bir trafik kazasında hayatını kaybetti.)
Malatya’da günlerce devam eden eylemler sırasında yüzlerce kişi gözaltına alındı. Emniyette insanları koyacak yer bulamadılar. Kaya’nın kızları da sırf bu eylemlere katıldıkları için lisede ders sırasında terörle mücadele ekipleri tarafından gözaltına alındı ve anneleriyle birlikte tutuklandı.
Hüda Kaya bu kez, üç kızıyla koğuş arkadaşı oldu.
Gazetelerde “Başörtüsüne idam”, “Gerekirse silahla müdahale ederiz” “51 idamlı türban davası” manşetlerinin atıldığı o günlerde Hüda Kaya ve kızları idamla yargılandılar. Yargı sürecinde idam talebi düşürüldü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefetten ceza aldılar ama sürekli gözaltılar, evlerin basılması, 4 kez cezaevine girip çıkma… Kaya ailesi yıllarca, DGM’lerde, terörle mücadelede yaşamları alt üst edilerek hapishanelerle ve davalarla uğraştı. Bütün yaşadıklarını ‘Başörtüsüne Özgürlük Yolunda- Görülmüştür’ (2012) adlı iki ciltlik kitabında yayınladı.
Oysa Kaya, 28 Şubat döneminden önce Malatya’da küçük bir mağazada ticaretle uğraşan, bir yandan da gazetelerde yazı yazan ve 5 evladını okutmaya çalışan biriydi. Çocuklarına hem annelik hem babalık yapıyordu. Tek başına ayakta durmaya çalışan ‘kendi halinde yaşayan bir insandı’.
Ancak yaşadıklarından sonra Hüda Kaya’nın mücadelesi sadece başörtüsüyle sınırlı kalmadı. Özellikle hapse girip çıktıktan sonra cezaevlerinde tanıştığı Kürt kadınları onu Kürt sorununu daha iyi anlamaya ve bu konuda da mücadele etmeye yönlendirdi.
Habertürk’te 9 yıl önce katıldığı bir programda bu noktaya parmak basmış ve Çetin Doğan’ın da konuşmacı olarak yer aldığı programda ironik bir biçimde “28 Şubat’ın tek bir faydası olmuştur. Gericileri ve bölücüleri birleştirmiştir ve bugün ezilenler birbirlerini anlamışlardır” demişti.
Ancak eski dava arkadaşlarından Hüda Kaya’yı anlayan pek çıkmadı. 2015’te HDP’den milletvekili seçildikten sonra da gözaltılardan kurtulamayan Kaya, bu nedenle hala hapiste. Silivri’de tek kişilik koğuşunda ‘yapayalnız’… Ama çok güçlü.
Onun bu gücü yıllardır hem özel hem de sosyal hayatında verdiği haklı mücadelesinden kaynaklanıyor. Çocukluğundan beri yaşadığı acılar; üvey anne ile büyümesi, 19 yaşında yaptığı 9 yıl süren evlilik ve sıkıntılı boşanma süreci, sonra başlayan 28 Şubat dönemi, anne ve evlat acısı gibi ölümler, ayrılık gibi bütün büyük acıları yaşaması ona güç katmış.
Cevabını çok merak ettiğim bir soru var; 28 Şubat’ın karanlığını, o zaman 13 yaşında olan oğlu ve kızlarıyla birlikte yaşayan, DGM’lerde idamla yargılanan Hüda Kaya’nın bugün hapiste olması, Sibel Eraslan, Yıldız Ramazanoğlu, Cihan Aktaş, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, Fadime Özkan, Halime Kökçe gibi ’28 Şubat mağdurluğu’nu dillerinden düşürmeyen yazarların onuruna dokunmuyor mu?
Hüda Kaya’nın dün “irticacı”, bugün ise “terörist” diye yaftalanması arasında fark var mı?
Bu utanç size hiçbir şey ifade etmiyor mu?
Vicdanınız rahat, o yazar köşelerinde nasıl kalem oynatabiliyorsunuz?