AKP-MHP ittifakının 15 Temmuz kaos ve kumpas gecesinin ardından başlattığı OHAL sürecinden günümüze kadar uyguladığı politikaların Türkiye’yi kritik bir yol ayrımına getirdiğine dikkat çeken gazeteci Gökçer Tahincioğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) fişleme ve işkence davalarını toplu olarak değerlendirip Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ihlal edildiğine karar verdiğini yazdı.
AİHM’in Türkiye’de kamu personellerinin atamalarından önce yapılan ‘güvenlik soruşturmaları’yla ilgili kararında, mahkemelere söz konusu soruşturmaların sonucunu değerlendirirken, hukuki zeminde kalması uyarısında bulunduğunun altını çizen Tahincioğlu’nun “İşkenceden fişlemeye, yol ayrımındaki Türkiye” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
‘‘AKP-MHP ittifakının OHAL döneminden bu yana uyguladığı politikalar, Türkiye’yi kritik bir yol ayrımına getirdi.
Özellikle AKP’lilerden gelen “Yüzümüz batıya dönük” açıklamalarının ifade özgürlüğü, temel hak ve özgürlükler ile ilgili olmadığı kesin.
Ancak tel tel dökülen batılı ülkelerin kurduğu, Türkiye’nin de parçası olduğu mekanizmalar hala önemli. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM kararları hala uygulanmamış olsa bile Türkiye, AİHM kararlarını titizlikle uyguladığına yönelik iddiasını sürdürüyor. Bununla ilgili rakamlar veriyor, açıklamalar yapıyor.
Ancak soyut bu açıklamalar Türkiye’nin somut durumunu, uyguladığı politikaları gizlemiyor elbette.
OHAL dönemi ve sonrasında geçilen başkanlık sisteminin anlamını gösteren bazı politikalar var.
Sokak eylemlerinin terörize edilmesi, işkence ve kötü muamelenin normalleştirilmesi, sistemli biçimde yapılan sosyal medya denetimi, erişim engeli ve yayın yasakları ile zaten iyice köşeye sıkışmış medyanın bütünüyle kısıtlanması gibi…
Ve bir de 15 Temmuz’dan sonra “Gülen cemaati mensuplarının devletten temizlenmesi” gerekçesiyle meşruiyet kazandırılmaya çalışılan fişlemeler var.
2010’da yapılan anayasa değişikliğiyle AKP iktidarı, Türkiye’de fişlemelerin tarih olacağını savunmuştu. Öyle olmadığı, en net biçimde OHAL dönemi ile başkanlık sistemi sırasında anlaşıldı.
Elbette devletlerin bünyesine alacağı personeli araştırması anlaşılır. Ancak hukuk zemininde kalınması şartıyla.
İşte AİHM, tam da bu konuda, birden fazla başvuruyu birleştirerek, Türkiye’yi yol ayrımına getirebilecek çok kritik bir karara imza attı.
SGK’ya memur atanmaya hak kazanan ancak kardeşinin örgüt bağı olduğu belirtilerek ataması yapılmayan bir kişi…
Hastaneye psikolog olarak atanmaya hak kazanan ancak yine ailesindeki bir başka kişinin durumu gerekçe gösterilerek ataması yapılmayan bir başka kişi…
Üniversiteye girmeye hak kazanan ancak herhangi bir gerekçe gösterilmeden ataması yapılmayan bir başkası…
Liste uzayıp gidiyor.
AİHM, bu başvuruların tamamını bir arada değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi, aynı başvuruları değerlendirirken, 2021 tarihli Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu uyarınca idarenin güvenlik soruşturması yapabileceği ve atama yapmayabileceği sonucuna varmıştı. AYM, daha sonra bu kanunu iptal etti ancak önceden başvuranların durumu değişmedi.
AİHM ise söz konusu kritik kararında Anayasa Mahkemesi’ni de uyarıcı nitelikte bir karara imza attı.
Kararda, şu tespitler yapıldı:
– İlgili idarenin değerlendirmesini dayandırdığı arşiv araştırmasının tam içeriğinin veya somut olgusal gerekçelerin, olumsuz bir özgeçmiş kontrolüne dayanarak kamu hizmetine atanmayacaklarını bildiren idare tarafından başvuranlara açıklanmaması…
– İdare mahkemesi yargılamaları sırasında, mahkemelerin arşiv kontrollerine ilişkin bilgileri edindikleri ancak bu bilgilerin başvuranlara iletilmediği…
– İdare mahkemeleri tarafından yargılamalarda böyle bir değerlendirme yapılmadığı göz önünde bulundurulduğunda, mahkemelerin başvuranlara delillerin açıklanmamasını telafi etmek için yeterli güvence sağlamaması…
AİHM, kararında, darbe girişiminin ardından, kamu hizmetine girmek için ek bir kriter olarak geçmiş kontrollerinin getirilmesinin gerekli olabileceğini kabul etti.
Ancak göreve atanması uygun bulunmayan memurun hakkını mahkemede arayabileceğine, mahkemelerin de güvenlik soruşturmasını değerlendirirken herhangi bir kuralla bağlı olmadığına dikkati çekti.
Aslında açıkça mahkemelere, güvenlik soruşturmalarının sonucunu değerlendirirken, hukuki zeminde kalması uyarısında bulundu.
Bu nedenle AİHS’nin ihlal edildiği sonucuna vardı.
Karar Türkiye açısından önemli.
Mahkemelerin, bu karar uyarınca daha önce reddettikleri başvuruları yeniden değerlendirmesi gerekecek.
Ayrıca güvenlik soruşturması engeline takılanlar yargıya başvurduklarında, mahkemelerin soruşturmanın içeriğini ve sonuçlarını etkili biçimde değerlendirmesi de gerekiyor.
Ancak burası Türkiye, bunların ne kadarının yapılacağını göreceğiz.’’