[ANALİZ-HAYDAR BERKOVA-TR724.COM]
Diyarbakır Emniyeti’ni hedef alan, dokuzu sivil on bir kişinin can vermesine 100’den fazla insanın yaralanmasına yol açan bombalı saldırıyı kimin yaptığı konusu yeni bir istihbarat-örgüt tartışması başlattı. Olayın ardından sıcağı sıcağına ilk açıklama Diyarbakır Valiliği ardından Başbakan Binali Yılıdırım’dan geldi. Olay PKK’nın eylemi olarak duyuruldu. Ancak gece yarısı Reuters’in haberi her şeyi değiştirdi. Buna göre IŞİD’in haber ajansı Amaq’tan yapılan açıklamada, örgütün saldırıyı üstlendiği aktarıldı. Bir gün sonra ise PKK’nın kolu olarak bilinen TAK, yani Kürdistan Özgürlük Şahinleri saldırıyı kendilerinin yaptığını duyurdu.
HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile milletvekillerinin gözaltına alındığı ve tutuklandığı gecenin sabahında üstelik, emniyette milletvekilleri ve gözaltındaki isimlerin olduğu anda yapılan saldırıyı birbiriyle taban taban zıt iki örgütün, yani IŞİD ve TAK’ın kendi resmi kanallarından üstlenmesi dünyada belki de ilk kez yaşanan bir durum. Irak ve Suriye’de PKK’nın diğer kolu PYD ve Türk Ordusu, bunlara ilaveten Irak Ordusu ve koalisyon güçleriyle karşı karşıya gelen IŞİD Türkiye’deki hiçbir eylemini üstlenmedi (Sadece Şanlıurfa’da bir gazetecinin öldürülmesinin sorumluluğunu aldılar). Haliyle Diyarbakır saldırısını üstlenmeleri, kafaları iyice karıştırdı.
ÖRGÜTÜNE GÖRE İSİM VERME DEVRİ
Devletin istihbaratı, AKP’in sorumlusu, bakanı kim varsa, bu saldırılardan sonra hemen işi yarım ağızla diğer örgütlere bağladı. Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırısı 108 kişinin hayatını kaybettiği Ankara Gar saldırısından sonra ‘kokteyl örgüt’ gibi bir tanımlama literatüre girdi. Terör örgütlerinin masumları öldürdüğü yetmezmiş gibi, devletin yönetenlerin tribün taraftarı gibi örgüt eylemlerini sağa sola çekmesi ilk kez yaşandı. Son Diyarbakır saldırısından sonra Gazeteci Ümit Kıvanç, “IŞİD ile TAK aynı eylemi nasıl üstleniyor?” diye sordu haklı olarak. Ancak devlet yetkililerinin ve istihbaratın bu soruya verecek cevabı olmadığı görülüyor.
Türkiye’nin en büyük metropollerinde terör örgütleri cirit atarken, bir de bu örgütlerin geçmişlerine, istihbarat örgütleri, derin devletle ve aygıtlarıyla ilişkilerine bakmak gerekiyor. Gazeteci Haşim Söylemez, Eylül 2011’deki terör saldırılarından sonra TAK’ı mercek altına almıştı. Söylemez’in istihbarat kaynaklarına ve örgütle irtibatlı isimlere dayandırdığı yazısında çok önemli iddialar ve bilgiler yer almıştı.
JİTEM’İN İTİRAFÇILARI NERELERDE?
İsmini vermek istemeyen bir eski istihbaratçının anlatımları şöyleydi: “TAK’ın içinde eski JİTEM mensupları ve itirafçılar var. Yeşil’in (Mahmut Yıldırım) önemli ekibi bu ve diğer birimlerimizde hâlâ aktif görev yapıyor. Amid Birliği var, bu daha makul bir yapımızdır. Eylemi kendi başına yapmaz, çünkü onlar daha çok bizim gibi düşünen gelenekçi yapıyı temsil ediyor. Ama asıl faaliyet alanları şehirlerdi. HPG (Halk Savunma Güçleri) hem kırsalda hem de şehirde eylem yapma yeteneğine sahip. Apocu İnisiyatif (Apocu Gençlik) ise daha çok gençleri kazanmak için organize ettiğimiz bir hareket. Bunlar gösteri ve yürüyüşlerde ortaya çıkar. Ama bütün bunlar, örgütü kendi amaçları için kullanan istihbarat birimleri ve Türkiye’nin derin yapısı ile hareket ediyor. Özel Kuvvetler ise dağ ve şehir eylemi yapma eğitiminden geçirilmiş kişilerdir. Bunlar HPG’ye bağlı olsa da yine Türkiye derin yapısı ile birlikte çalışıyor.”Özet şu: Görüntü PKK; akıl, lojistik, derin devlet. İşin ucu Ergenekonvari, Jitemvari yapılara uzanacak kadar karanlık.
ÖRGÜT TÜRETEN DERİN DEVLET AKLI
Şimdi tekrar başa dönüp TAK nereden çıktı sorusunun cevabına bakalım? PKK’nın yan kolu veya yaptığı eylemleri üstlenmek istemediğinde kullandığı yapı diye adlandırılsa da terör örgütü TAK, 2002’den sonra ortaya çıktı. Sadece PKK ve Apocu eylemciler değil, aynı zamanda radikal silahlı sol örgütlerle teması olduğu kendi mesajlarından ve söylemlerinden de anlaşılıyor. TAK, PKK’nın aksine metropollerde, turistik bölgelerde sivillere askerlere yönelik bombalı saldırı, intihar saldırıları, sabotaj ve kundaklamalarla gündeme geldi. Örgütün eylemlerinin yön değiştirdiği kritik tarih ve eylemler de var.
TAK’IN KRİTİK EYLEMLERİ VE DOKUNULMAZLIKLARI
Örneğin, 23 Mayıs 2007’de 7 kişinin şehit olduğu 107 kişinin yaralandığı Ankara Ulus Anafartalar saldırısı önemli kırılma eylemlerinden biri. Soruşturmalarda ne kadar derine gidildi bilmiyoruz, ancak bu saldırıda asıl hedeflerden birinin dönemim Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve ekibi olduğu çokça konuşuldu.İstanbul Halkalı’da, İzmir’de asker servislerine ve kışlalarına yönelik eylemlerin yönü 2012’nin Ağustos aylarından itibaren polisleri de hedef alan eylemlere döndü. 17 Şubat 2016’da devletin kalbini hedef alan Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı servislerine yapılan saldırı (29 şehit 61 yaralı) 7 Haziran 2016 tarihli İstanbul Vezneciler saldırısı (12 şehit, 36 yaralı) TAK eylemi olarak anılıyor. Öte yandan gazeteler, internet siteleri yasaklanıp engellenirken, halen aktif çalışan TAK’ın internet sitesinde bu eylemlerin yıllara göre dökümü de var.
KÜRT TERÖRE, TÜRK İNTİKAM TUGAYI NASIL ARAÇ TEMİN EDER?
TAK’a ilişkin çelişkiler ve tartışılacak konular bununla sayılı değil. Ankara’da Eylül 2011’deki saldırıdan sonra TAK’a havale edilen eylemdeki patlayıcı yüklü aracın Türk İntikam Tugayı’ndan (TİT) temin edildiği iddia edilmişti. Kürt silahlı hareketi adına eylem yapan örgütün eyleminde sözde Türk ve milliyetçi bir örgüt! Sol örgütlerin de zaman zaman derin devlet tarafından yönlendirildiği görülmüştür. Ancak son Diyarbakır saldırısında olduğu gibi aynı anda sözde İslamcı terörist bir örgüt ile aynı eylemi üstlenebilen bir TAK var karşımızda.
DEVLET VE İSTİHBARAT GİTTİ, GRİ TERÖR GELDİ
Diplomaside ve jeostratejide sıkça kullanılan ‘gri bölge’ tanımını buraya da uyuyor. Gerçek bir devlet ve istihbarat, istihbarata karşı koyma, ordu kalmadığı için gri bölgelerde bu tür terör saldırıları, yani ‘gri terör’ yaşanıyor. Bir tarafından IŞİD, öbür yandan PKK’nın yan kolu gözüken TAK eylemi üstleniyor. Ve asıl sorular sorulmuyor. Örneğin Diyarbakır saldırısında gözaltına alınan milletvekili ve genel başkanların oluşturduğu infial havasıyla, derinlerin topyekûn emniyetteki gözaltındaki isimleri de hedef almış olup olmayacağı sorusunun peşinde olan yok.
Türkiye’de devletin ve sivil toplumun bütün işleyen mekanizma ve refleksleri, Erdoğan-AKP rejiminin son 3-4 yıllık hezeyanlarıyla hallaç pamuğu gibi atıldığı için, “sahibi meçhul, faili malum, mağduru millet” olan bu tür terörler yaşanmaya devam edeceğe benziyor. Allah masum insanları bu şerlerden korusun.