Hizmet Hareketi’yle bağlantılı olduğu
gerekçesiyle, yönetimine el konulan Koza-İpek grubuna ait medya kuruluşlarına
geniş yer verildi. Raporda; “Darbe girişiminin ardından Gülen hareketi mensuplarına yönelik çok kapsamlı uzaklaştırma, açığa alma ve tutuklamalar gerçekleşti. Bu süreçte, gözaltına alınanlara yönelik insanlık dışı muamele ve işkence gibi çok ciddi insan hakları ihlalleri rapor edildi. Baskı, Gülen hareketinin yanısıra Kürt muhalefeti ve diğer muhaliflere de artarak devam etti.”
Birliği (AB) Komisyonu’nun hazırladığı ve aday ülkelerle ilgili senelik
değerlendirmeye yer verilen ilerleme raporları yayımlandı. 102
sayfalık Türkiye İlerleme Raporunun başında, darbe girişiminden
bahsedilerek, olay sırasında 241 kişinin hayatını kaybettiği, 2 bin 196 kişinin
yaralandığı, Türk Hükümeti’nin tüm Türk siyasi yelpazesi ve toplumun desteğiyle
darbenin üstesinden geldiği vurgulandı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra
yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve diğer temel demokratik standartlar
konusunda geriye gidiş olduğu görüşü ifade edildi. Raporda, “Son bir yıl
içinde özellikle yargı bağımsızlığı alanında gerileme olmuştur… Durum, 15
Temmuz darbe girişiminden sonra daha da kötüleşmiştir” denildi.
İPEK MEDYASINA VE HİZMET HARKETİ’NİN
MAĞDURİYETİNE GENİŞ YER VERİLDİ
Hükümetin darbe girişiminden “Gülen Hareketini” sorumlu tuttuğu
vurgulanan raporda, “Gülen Hareketinin” terör örgütü ilan edildiği
belirtilse de, ‘terör örgütü’ ifadesine yer verilmedi. Darbe girişiminin
ardından 20 Temmuz’da OHAL ilan edildiği ve devamında 3 ay uzatıldığı
hatırlatılarak, çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle memurların ihraç
edildiği, medya kuruluşları dahil şirketlerin kapatıldığı ve çok sayıda kişinin
gözaltına alındığı veya tutuklandığı belirtildi. Hizmet Hareketiyle
bağlantılı olduğu gerekçesiyle, yönetimine el konulan Koza-İpek grubuna ait
medya kuruluşlarına geniş yer verildi. “Kamu görevlileri ve devlet
arasında güven ve sadakat ilişkisi olması gerekiyor” denilen metinde, buna
aykırılık durumunda alınması gereken önlemlerin bireysel olmasına ve şeffaf bir
şekilde gerçekleştirilmesine ihtiyaç bulunduğu dile getirildi. Bu konuda,
hükümetten temel haklar ve hukukun egemenliği alanlarında en yüksek
standartlara uygun hareket etmesi istendi.
GÜNAYDOĞU PROBLEMİ SİYASİ SÜREÇLE GÖZÜLÜR
Hukukun üstünlüğü ve
temel haklara ilişkin bazı düzenlemelerin Avrupa standartlarında olmadığı
kaydedilerek, “Mayıs ayında çok sayıda milletvekilinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması ve eş başkanlar dahil HDP üyelerinin
tutuklanması çok ciddi endişe konusudur. Güneydoğudaki durum, Türkiye’nin karşı
karşıya olduğu en ciddi sıkıntılardan biridir.” denildi.Çok sayıda
seçilmiş yerel yöneticinin terörizm suçlamasıyla açığa alındığı ya da görevden
el çektirildiği veya tutuklandığı kaydedilerek, Güneydoğu’daki sorunun ancak
siyasi süreç yoluyla çözülebileceği belirtildi.
YARGI SİSTEMİ VE YARGIÇLARIN HAKLARI İHLAL EDİLDİ
Yargı alanında,
özellikle de yargının bağımsızlığı konusunda, kötüleşme görüldüğü ileri
sürülerek, “Yüksek mahkemelerin yapısı ve niteliğine dönük aşırı
derecedeki değişiklikler ciddi endişe oluşturuyor ve bunlar Avrupa
standartlarına uygun değil. Gülen Hareketi ile bağlantıları olduğu iddiasıyla
hakimler ve savcıların görevden alınmaları, bazı durumlarda tutuklanmaları
sürdü. Bu durum, temmuz ayındaki darbe girişimi ardından kötüleşti. Hakim ve
savcıların beşte biri, görevden alındı ve bunların mal varlıkları
donduruldu.” değerlendirmesinde bulunuldu.
MEDYAYA KARŞI BASKILAR CİDDİ ENDİŞE
KAYNAĞI
İfade özgürlüğü
konusunda, ciddi şekilde kötüleşme görüldüğü savunularak, “Bu konudaki
yasanın, özellikle de ulusal güvenlik ve terörle mücadele hükümlerinin, seçici
ve keyfi uygulanması, ifade özgürlüğünü olumsuz şekilde etkiliyor. Gazeteciler,
yazarlar ve sosyal medya kullanıcılarına dönük devam etmekte olan ve yeni
davalar, akreditasyonlarının iptal edilmesi, çok sayıda gazetecinin
tutuklanması ve çok sayıda medya kuruluşunun darbe girişiminin ardından
kapatılması ciddi endişeye neden oluyor. Toplanma özgürlüğü, kanunda ve
uygulamada aşırı derecede sınırlandırılmaya devam etti.” denildi. Raporun
yönetim başlığı altında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aktif bir
şekilde önemli iç ve dış politika konularına dahil olduğu ileri sürülerek,
başkanlık sistemine geçiş ile ilgili tartışmaların arttığı kaydedildi.
TERÖRLE MÜCADELE AB İLE UYUUMLU DEĞİL
Raporun terörle mücadele
bölümünde ise, Türkiye’nin birçok kez PKK ve IŞİD’in saldırılarına hedef
olduğu, AB’nin bu terör eylemlerini kınadığı kaydedildi.Türkiye’nin terör
eylemleri karşısında kendini savunma hakkı olduğunun altı çizildi ancak bu
konudaki önlemlerin orantılı olması gerektiği savunuldu. Türkiye’nin terörle
mücadelede önceliği PKK’ya verdiği, IŞİD kaynaklı terör tehdidini de güçlü
bir şekilde ele aldığı vurgulandı.Türkiye’nin 2014 yılında IŞİD’e karşı
oluşturulan uluslararası koalisyona katıldığı hatırlatılarak, “IŞİD’in
terör saldırılarını müteakiben, Türkiye, uluslararası koalisyonla olan
işbirliğini güçlendirdi ve Suriye’deki IŞİD hedeflerine hava saldırıları
ve Fırat Kalkanı adıyla kara operasyonu başlattı. Aynı zamanda İncirlik
üssünün, Koalisyon güçleri tarafından kullanılmasını öngören ABD ile yapılan
anlaşmayı sürdürdü. Terörizmin finansmanıyla mücadele konusundaki yöntemleri
geliştirdi.” ifadesine yer verildi. Hükümetin PKK’ya karşı büyük bir
askeri kampanya yürüttüğü, PKK’nın AB’nin terör listesinde yer almayı
sürdürdüğü dile getirilirken, Türkiye’nin Terörle Mücadele Kanunu’nun kapsam ve
tanımı bakımından Avrupa müktesebatı ile uyumlu olmadığı ve uygulanmasının
ciddi endişelere yol açtığı savunuldu.
SIĞINMACILARI KABUL ŞARTLARI EKSİKSİZ YERİNE GETİRİLMELİ
Türkiye’nin, Suriye,
Irak ve diğer ülkelerden gelen ve sayıları yaklaşık 3 milyonu bulan mültecilere
benzeri görülmemiş şekilde insani yardım sağlamayı sürdürdüğü belirtilerek, AB
ve Türkiye arasında 18 Mart’ta varılan mutabakatın, beklentilerin büyük bir
kısmını karşıladığı, ancak başarının kırılgan olmayı sürdürdüğü ifade edildi. Bu
konuda Türkiye’den şunları yapması istendi: “Gelecek yıl Türkiye
özellikle, AB-Türkiye mutabakatının uygulanmasını sürdürmeli, AB-Türkiye Geri
Kabul Anlaşmasının tüm hükümlerini uygulamalı, kişisel bilgilerin güvenliğine
dair yasayı Avrupa standartlarına getirmeli, terörle mücadele kanunu ve
uygulamasını, Türkiye’nin terörle mücadele kapasitesine zarar vermeksizin,
Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi ve AB müktesebatı ve uygulamaları çerçevesinde
değiştirmeli.” Vize serbestisinin sağlanabilmesi için Terörle Mücadele
Kanununda değişiklik dahil eksik 7 kriter bulunduğu belirtildi.
TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL İLİŞKİLERİNE VURGU
Raporda eleştirilerin
yanı sıra olumlu gelişmelere de yer verildi. Türkiye’nin Kıbrıs’ta bir çözümün
bulunmasına yönelik görüşmeleri desteklemeye devam ettiği belirtilerek,
Ankara’nın bu konudaki taahhüdü ve bağlılığının hayati önemini koruduğu
yazıldı.AB ve Türkiye dış politikalarının uyumu konusunda ilerleme kaydedildiği
belirtilerek, Suriye’de Türkiye’nin muhalifleri desteklemeyi sürdürdüğü,
Suriyeli sığınmacılara insani yardım sağladığı ve Uluslararası Suriye destek
Grubunun çalışmalarına katkı yaptığının altı çizildi. Rusya ve Türkiye
arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine de değinilen raporda, “24
Kasım 2015’te Türk hava sahasını ihlal eden Rus jetinin düşürülmesini
müteakiben, iki ülke arasındaki ilişkilerin ciddi şekilde bozulmasının
ardından, Türkiye ve Rusya arasında haziran ayında bir uzlaşma süreci
başlatıldı. Rusya aşamalı olarak, Türk ekonomisini etkileyen geniş çaplı
ekonomik ve diplomatik yaptırımlarını azalttı. Suriye sorununun çözümüne
ilişkin pozisyon farklılıklarını daraltmak amacıyla Türkiye ve Rusya arasında
Ortak Suriye Mekanizması kuruldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya
Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında 10 Ekim’de İstanbul’da 23. Dünya Enerji
Kongresi marjında bir toplantı gerçekleştirildi.” ifadesine yer verildi. İsrail
ve Türkiye arasında ilişkilerin de haziran ayında normalleştirildiği
belirtildi.Bölgesel işbirliği başlığı altında Türkiye’nin Yunanistan ve
Bulgaristan ile göç konusundaki işbirliğini artırdığı, Batı Balkanlardaki
ülkeler ile güçlü bağlarını devam ettirdiği ve onların NATO ve AB’ye katılma
çabalarına destek verdiği kaydedildi.Arnavutluk ile ilişkilerin olumlu olarak
devam ettiği, Kosova ile Geri Kabul Anlaşması imzalandığı, Bosna-Hersek ve
Sırbistan’la olumlu iletişim geliştirildiği, Türkiye’nin Kosova ve Bosna
Hersek’teki AB öncülüğündeki askeri misyonuna katkı yapmayı sürdürdüğü dile
getirildi.
TÜRKİYE İLE AB EKONOMİK İLİŞKİLERİNE İŞARET
Türkiye’nin iyi seviyede
gelişmiş ve çalışan bir piyasa ekonomisi olarak değerlendirilebileceğine
dikkati çekilen metinde, Türkiye’de kamu finansmanının sürdürülebilir gidişatta
olduğu kaydedildi.Türkiye ekonomisinin dış açık nedeniyle finansal
belirsizlikler, küresel yatırımcıların yön değiştirmesi ve siyasi riskler
karşısında hassas durumda olduğuna işaret edildi.Türkiye’nin AB’deki rekabete
ve piyasa güçlerine uyumlu kapasiteye ulaşabilmek için iyi hazırlıklı olduğu
hatırlatılan raporda, özellikle enerji sektörü liberalleşmesinde ilerleme
kaydedildiği belirtildi.Türkiye’nin AB’yle ekonomik ve ticari entegrasyonunun
çok yüksek olduğu ve daha da arttığı anımsatılarak AB’nin 5’inci büyük ticaret
ortağının Türkiye olduğu belirtildi.