Düzce T Tipi Cezaevinde tutukluyken yatalak hale gelen ve 29 Kasım’da hayatını kaybeden KHK’lı öğretmenin koğuş arkadaşı: ‘Doktor bacakları kesmek gerek’ derse kestireceğim diyordu. İsyan etmiyordu ama onu yaşamaktan bıkmış hale getirdiler.
Düzce’de Hizmet Hareketi cemaatine yönelik soruşturmalar kapsamında 10 yıl hapis cezası verilen ve 29 Kasım’da hayatını kaybeden engelli KHK’lı ilkokul öğretmeni Cemal Altıparmakoğlu’nun hapiste yazdığı dilekçeleri, adli tıp raporu ve savunması ortaya çıktı.
Tutuklanmadan önce İstanbul’da tedavi gördüğünü belirten ve tedavisine devam edebilmek için adli kontrol şartı ile tahliye talep ettiğini belirten Altıparmakoğlu, “Tutuklu kaldığım her süre hastalıklarım giderek ağırlaşmakta olup adeta ölüme doğru gitmekteyim. Tedavi gördüğüm İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesine tedavi için gidip gelebileceğim şekilde her türlü adli kontrol şartı ile tutuksuz yargılanmak üzere tahliyemi talep etmekteyim.” ifadelerini kullandı.Cemal Altıparmakoğlu’nun vefat haberini DEM Parti Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu gündeme getirmişti.
MAHKEMEDE HASTALANDI, AMBULANS ÇAĞRILDI
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Ağustos 2016’da tutuklanan Cemal Altıparmakoğlu (48), sağlık sorunları nedeniyle 30 Aralık 2016’da tahliye edildi. Ancak tanık ifadelerine dayanılarak 24 Nisan 2017’de tekrar tutuklanıp Düzce Çilimli T Tipi Cezaevine konuldu.
Özellikle 2017, 2018 ve daha sonraki yıllarında mahkemeye sürekli dilekçe yazarak hastalıklarını sıralayan ve tahliyesini talep eden Parmakoğlu’nun Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 4 Nisan 2018’de görülen 19. celsede hastalanan rahatsızlanınca mahkemeye ambulans çağrıldığı ve hastaneye kaldırdığı da kayda geçti.
Altıparmakoğlu 25 Temmuz 2018 tarihli dilekçesinde Adli Tıp’ın tarafından uğradığı haksızlığı yazdı:
“Ben Crohn, karaciğer yetmezliği, portal hipertansiyon, dalak büyümesi (cezaevinde kaldığım sürede 28 cm oldu), anklizon spondolkit, osteoporoz, safra kesesi hastalığı, hem sağ hem sol kalçasında total protez takılı olan, trombosit sayısı 40 bin civarlarında olan ve bu yüzden iç kanama tehlikesi olan ve bu hastalıkların hepsi bir arada birbirini tetikleyen komplikasyonlarla hastalıkları olan birisiyim. Bunlarla ilgili Adli Tıp sadece tek bir hastalık olan Crohn yönünden değerlendirerek diğer hastalıkların riskine hiç girmeden cezaevinde kalabilir raporu vermiş % 67 engelli raporumu ve hastalıklarımla ilgili diğer raporlarımı göz ardı etmiştir.”
SAVUNMASI: “17 YILLIK DEVLET MEMURLUĞU HAYATIMDA TRAFİK CEZAM DAHİ YOKTUR”
Bank Asya’ya para yatırmak, dini sohbet düzenlemek, himmet toplamak ve ByLock kullanmak gibi gerekçelerle 10 yıl ceza verilen Altıparmakoğlu, mahkemede yaptığı savunmasında ise “42 yaşındayım, 17 yıllık devlet memurluğu hayatımda trafik cezam dahi yoktur, devletime hizmet ettim. İstanbul Beykoz’da Mehmet Efendi İlkokulunda okul müdürü olarak görev yaparken önce açığa alındım, sonra ihraç edildim. 2011 yılı Ağustos ayına kadar 12 yıl da Düzce’de görev yaptım.
Beni İstanbul’dan Birol Avcı isimli polis memuru aldı. Daha sonra Taner Uçgun’u almak için İnegöl’e gittik. Yol boyunca şiddete maruz kaldım, tehdit edildim. Yine emniyete geldikten sonra sorguya alındım, yine aynı şekilde baskıya maruz kaldım.
Ben 13 yaşımdan beri ciddi sağlık sorunları ile mücadele ediyorum. Benim ömrüm hastanelerde geçti, bana atfedilen eylemleri bu hastalıklardan fırsat bulup yapmam mümkün değildir. % 67 özürlü raporum vardır. Karaciğer yetmezliği ve organlarımın iflası söz konusudur. Sağlıklı bir insanın bile yapamayacağı bir tempoda benim yaşadığım iddia ediliyor. Hakkımdaki ifadelerde tutarsızlıklar vardır.
Ben ciddi rahatsızlıkları olan biriyim, hastalıklarımın ciddi olduğuna dair ve tedavimin devamlılığı hakkında başsavcılık cezaevine yazı yazdı, ancak cezaevinde şartlar buna uygun değil.İstediğim zaman çıkamıyorum, ben hastaneye bağımlı birisiyim. Bu sebeplerle tahliyemi talep ediyorum.” dedi.
“KOĞUŞTA YATALAK OLDU, WC’YE İKİ KİŞİ KUCAKLAYARAK GÖTÜRÜYORDU”
Bir koğuş arkadaşının verdiği bilgiye göre ise Altıparmakoğlu’nun koğuştayken bir dönem yatalak olduğu, tüm ihtiyaçlarını koğuş arkadaşlarının karşıladığı, bazı dönemler sabahlara kadar inlediği öğrenildi. Koğuş arkadaşı, “Hastaneye götürülüyor, hastanede yatırılıyor, iğne yapılıp gönderiliyordu. İğne bir hafta tesir ediyordu. Hastaneye götürülmek bile işkenceydi, kelepçeli gitmek, birçok prosedür artık gitmek istemiyordu. WC’ye 2 kişi kucaklıyordu. Bir tane plastik sandalyenin ortasını kestik. Lazımlık yaptık kendisine, WC ihtiyacını ancak bu şekilde halledebiliyordu. Bir dönem belden aşağısı tutmuyordu. Heyet raporu için can var mı diye teste götürülmüş, doktor kalın bir iğneyi 2 cm kadar sokmuş, hiç bir şey hissetmeyince doktor bile şaşırmış, acımış kendisine. Heyet raporu için dosyasını sümenaltı ettiler. Bir keresinde doktor bana bacaklarımı kesmelerini teklif ederlerse kestireceğim diyordu. İsyan etmiyordu ama yaşamaktan bıkmış hale getirildi.” iddiasında bulundu.