• ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
No Result
View All Result
Home Manşet

Gazeteciler Nazmi Daştan ve Cihan Bilgin’in katline neden sessizsiniz?

Aralık 21, 2024
in Manşet, ZULÜM GÜNLÜĞÜ
8
Görüntüleme
Share on FacebookShare on Twitter

Artı Gerçek yazarı Ali Duran Topuz, gazeteciler Nazmi Daştan ve Cihan Bilgin’in Suriye’de SiHA saldırısında hayatını kaybetmesi karşısındaki sessizliğe tepki gösterdi.

Gazetecilikle iştigal edenler, hukuk olmalı diyenler, siyaset yapanlar şimdi ses etmeyecekse ne zaman edecek? diye sordu.

Ali Duran Topuz’un ‘İsrail’e suç olan Türkiye’ye serbest mi’ başlıklı Artı Gerçek’teki yazısı şöyle:

BU HABERLER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

AP Raportörü Amor: Yargı bağımsız değilse, hiçbir yatırımcı Türkiye’ye güvenemez

Rektörünün maaşı 1,2 milyon: 60 bin liralık villa kirasını da üniversite ödüyor

Fransa Cumhurbaşkanı Macron: Filistin devletini tanımak sadece ahlaki bir görev değil, aynı zamanda siyasi bir zorunluluk

İki gazeteci, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin Suriye’de, Türkiye’nin SİHA saldırısında öldürüldü. Tişrin Barajı ve Sirin beldesi arasındaki bölgede. Bindikleri aracı kullanan şoför de yaralandı. Bu bir kaza, bir tesadüf değil, bilinçli bir politika, geçen ağustosta bu kez Irak tarafında, Süleymaniye’de Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn öldürülmüşlerdi; iktidar medyası bu fiili öldürülenleri “terörist” olarak tanımlayarak haklılaştırmaya girişmişti ve Türkiye’de hukuk ya da medya insan ve kurumlarının çoğu bu haklılaştırmayı haklı bulmuş olacak ki mesele pek tartışılmadı.

Oysa bu şekilde insan öldürmek, yani suikast yöntemiyle insan öldürmek hem iç hukukta hem de uluslararası hukukta suç olarak düzenlenmiştir ki devlet bunu çok iyi bilir, buyurunuz bir devlet cümlesi: “Suikast; insan haklarına, uluslararası hukukun temel prensiplerine ve devletlerarası ilişkilerin teminatı olan hukukun üstünlüğüne açıkça aykırılık teşkil etmektedir.”

Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun kurduğu bir cümle. İsrail’in, Hamas’ın siyasi büro şefi İsmail Haniye’ye saldırısına ilişkin açıklamasında yer alan bir cümle. Herhangi bir akademisyenin, gazetecinin cümlesi değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmi bir kurumunun cümlesi. “Suikast suçtur” diyor özetle, insan haklarına, uluslararası hukukun temel prensiplerine aykırıdır diyor. Haniye bir siyasetçi, Filistin’de İsrail işgaline direnen silahlı güçlerden Hamas’ın önde gelen isimlerinden biri. Hamas silahlı olsa bile, İsrail ve müttefiki kimi ülkeler tarafından “terör örgütü” diye karalanmaya çalışılsa bile, siyasi liderlerinden birinin bir suikast ile öldürülmesi suç teşkil eder. Suikastın suç teşkil etmesi failin İsrail olmasıyla ilgili değildir, suikast suçtur. Nitekim açıklamada yukarıda alıntıladığım cümle hiçbir kayıt, şart taşımadan, haklılaştırıcı sebep ihtimaline yüz vermeden dosdoğru söylüyor bunu: Suikast suçtur.

Esasen uluslararası hukukta hedef alarak öldürmek suç olarak etraflı biçimde düzenlenmiştir. Cenevre (Savaş Hukuku) Sözleşmeleri ortak 3. Maddesi, sivilleri kasten öldürmeyi yasaklar. Yine, Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin (UMSHS) 6. Maddesi “yaşam hakkını keyfi olarak ihlal etmeyi” yasaklar.

İnsan hakları hukuku çerçevesinde yaşam hakkı çok güçlü biçimde korunduğundan, “ölümcül güç kullanma”yı istisnai hallerde hukuka uygun kabul eder. İstisna kuralı açıktır: Sadece her tür tedbire rağmen başkalarının hayatını tehlikeye atan bir durum varsa ölümcül güç kullanımı mümkündür. Aksi hallerin tamamında “kişilerin ölümcül kuvvet kullanılarak hedef alınması” MSHS’nin 6. maddesinde düzenlenen “yaşam hakkının keyfi ihlali” yasağına karşı işlenmiş bir fiil söz konusudur. Aynı şekilde bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2’inci maddesindeki yaşam hakkını koruma mecburiyetine aykırı bir fiil teşkil edecektir. Yani bu suçtur.

Uluslararası bir operasyonlarda ölümcül güç kullanma, yani birilerini öldürmek kesin şartlara bağlanmıştır, buna göre 1) “öldürülecek kişi”, öldürene saldırmış olmalıdır 2) saldırıyı durduracak başkaca bir yol olmamalıdır 3) öldürücü operasyon, saldırıya dahil olmayanları tehlikeye sokmamalıdır.

Hukuku çerçeve bu. Nazım Daştan ve Cihan Bilgin bir yere, birilerine mi saldırmıştı? Hayır. Silahlı mıydı? Hayır. Ne yapıyorlardı, ne işleri vardı Suriye’de? Gazetecilik yapıyorlardı. Yani “haber alma” ve dolayısıyla “haber verme” hakkına dayanan bir mesleği icra ediyorlardı. Devleti şu anda yönetenler, kendi talimat ve arzularına bakmadan haber yapanları sevmiyor, sık sık şahit olduğumuz göz altılardan, tutuklamalardan, soruşturmalardan ve kovuşturmalardan biliyoruz. Nitekim Nazım Daştan daha önce bir haberi-paylaşımı nedeniyle beş ay tutuklu kalmıştı. Son dönem Kürt medyasının oluşmaya başladığı 1990’lardan itibaren gözaltı ve tutuklamaların yanı sıra çok sayıda gazeteci cinayeti de biliyoruz, Musa Anter ya da İzzet Kezer mesela. Fakat bunların hiçbirinde devlet işi üstlenmedi, Kezer cinayetinde “cezasızlık” mekanizması işletildi. Şimdi ise açıkça suikast siyaseti güdülüyor. Yukarıda aktardığım hukuki durum bu siyaseti uluslararası hukuk açısından suç kabul ediyor, ne gam, konuyu gündeme kim getirecek, kim suçlayacak, kim dava açacak? “Terör” denildi mi akan sular duruyor nasıl olsa, Tara ve Bahadîn cinayetlerinde olduğu gibi mesela. Aynı mekanizma burada da çalışır, mekanizmayı çalıştıranlar biliyor ki başları ağrımaz, anasıyla yavrusuyla muhalefet sesini çıkarmaz, barolar ne oluyor orada demez, “ölmüştür bitmiştir” olur biter. Değil mi ki Kürtler, değil mi ki devletin hoşlanmadığı biçimde gazetecilik yapıyorlar. 90’larda da yürürlükte olan bu kıyıcı siyasetin bir soykütüğü var, buyurun: Dersim soykırımının sürdüğü günlerde Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Cumhuriyet gazetesinin sahibi Yunus Nadi’ye bir mektup gönderir, içerik Türkiye’nin kolonyalist nekropolitikasına ve ona eşlik eden bilgi/iletişim politikalarını kamilen yansıtır, buyurun:

“Çok değerli Yunus Nadi Bey kardeşim, Dersim’in ıslahı projesinden dolayı muhabirinizin bölgede çekmiş olduğu fotoğrafların bakanlığımıza iadesi gerekmektedir. Harekât ile ilgili haberlerin bakanlıkça oluşturulan bölümde kontrolden sonra yayınlanması gereği karşılıklı mutabakatla sağlanmıştır.
(…)

Cumhurreisimizin orduyu, Türk milletini yükseltecek haberlere özel önem verdiğini bilmektesiniz. (…) Muhabirinizin yasaklı bölge ilan edilen bölgede, sivil ölümlerinin fotoğraflarını çekmesi üzüntü ile karşılanmıştır. Konunun hassasiyet içerdiğini önemle arz etmeye lüzum yoktur. Kıymetli kardeşim, Cumhuriyete bağlılığınız hususunda hiçbir tereddüdüm olmadığını bildirir, bir an önce toplu ölümlerin çekilen fotoğraflarını bakanlığımıza iadesini rica eder, hasretle selam ve saygılarımızı iletirim.”

Bu nutukvari mektuptaki temel terimler, bugünkü devletin de hâlâ kullandığı terimler, “istenen”ler aynı: Konunun hassasiyeti. Cumhuriyete bağlılık. Türk milletini yükseltecek haberler.

İstenmeyenler de: Sivil ölümleri haberleştirmek. “Harekatla ilgili haberleri” devlet sormadan yapmak. Toplu ölümlerle ilgili fotoğraf çekmek. Bu kurallara uyanlara selam ve saygı, uymayanlara gözaltı, tutuklama, dava, öldürme…

Nazım Daştan ve Cihan Bilgin suikastı, meselenin varabileceği yeri gösterdi bir kez daha, gazetecilikle iştigal edenler, hukuk olmalı diyenler, siyaset yapanlar şimdi ses etmeyecekse ne zaman edecek? İnsan Hakları Kurumu gibi İsrail’e suç olanı Türkiye’ye serbest saymıyorsak tabii.

Tags: Ali Duran TopuzCihan BilginErdoğan rejimiGazeteci KatliamİsrailKürtlerNazmi DaştanSiHA saldırısızulüm
PAYLAŞTweet
ÖNCEKİ HABER

Noel pazarına saldırının ardından Almanya Başbakanı Scholz, olay yerini ziyaret etti

SONRAKİ HABER

Sırlı zarf!

BENZER HABERLER

AP Türkiye Raportörü Amor: AKP’nin söylemlerine bakarsak, ülkeninin yarısını teröristler oluşturuyor
AVRUPA

AP Raportörü Amor: Yargı bağımsız değilse, hiçbir yatırımcı Türkiye’ye güvenemez

Mayıs 30, 2025
Rektörünün maaşı 1,2 milyon: 60 bin liralık villa kirasını da üniversite ödüyor
Gündem

Rektörünün maaşı 1,2 milyon: 60 bin liralık villa kirasını da üniversite ödüyor

Mayıs 30, 2025
AVRUPA

Fransa Cumhurbaşkanı Macron: Filistin devletini tanımak sadece ahlaki bir görev değil, aynı zamanda siyasi bir zorunluluk

Mayıs 30, 2025
Hizmet Hareketi’ne saldırmanın dayanılmaz hafifliği!
KONUK YORUM

Hizmet Hareketi’ne saldırmanın dayanılmaz hafifliği!

Mayıs 29, 2025
Savcı ev hapsi talep etti: Ağır ceza mahkemesi başkanı olan 3 aylık hakim, Murat bebeği cezaevine gönderdi
Manşet

Savcı ev hapsi talep etti: Ağır ceza mahkemesi başkanı olan 3 aylık hakim, Murat bebeği cezaevine gönderdi

Mayıs 29, 2025
Duyarlılık mı riyakarlık mı?
Manşet

‘1 oy’ için kızını terk eden baba!

Mayıs 29, 2025
  • All
  • Manşet
AP Türkiye Raportörü Amor: AKP’nin söylemlerine bakarsak, ülkeninin yarısını teröristler oluşturuyor
AVRUPA

AP Raportörü Amor: Yargı bağımsız değilse, hiçbir yatırımcı Türkiye’ye güvenemez

by zmnaus
Mayıs 30, 2025
0

Türkiye'deki yargı sistemini eleştiren Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sanchez Amor, "Yargı bağımsız değilse, hiçbir yatırımcı Türkiye’ye güvenemez. İş...

Rektörünün maaşı 1,2 milyon: 60 bin liralık villa kirasını da üniversite ödüyor

Rektörünün maaşı 1,2 milyon: 60 bin liralık villa kirasını da üniversite ödüyor

Mayıs 30, 2025

Fransa Cumhurbaşkanı Macron: Filistin devletini tanımak sadece ahlaki bir görev değil, aynı zamanda siyasi bir zorunluluk

Mayıs 30, 2025
Hizmet Hareketi’ne saldırmanın dayanılmaz hafifliği!

Hizmet Hareketi’ne saldırmanın dayanılmaz hafifliği!

Mayıs 29, 2025
Savcı ev hapsi talep etti: Ağır ceza mahkemesi başkanı olan 3 aylık hakim, Murat bebeği cezaevine gönderdi

Savcı ev hapsi talep etti: Ağır ceza mahkemesi başkanı olan 3 aylık hakim, Murat bebeği cezaevine gönderdi

Mayıs 29, 2025
Duyarlılık mı riyakarlık mı?

‘1 oy’ için kızını terk eden baba!

Mayıs 29, 2025

İLETİŞİM

info@zamanaustralia.com.au australiazaman@hotmail.com

Sydney Ofisi telefonu

+61 02 96496006

27 Queen Street Auburn NSW 2144 Australia

AVUSTRALYA REHBERİ

 

    • Yurtdışında yaşam şartları ve göçmen alan 8 ülke
    • Ücretsiz tercüme hizmetinden nasıl faydalanabilirim?
    • Avustralya Hakkında Genel Bilgi
    • Avustralya’daki Kutsal Kaya: Uluru
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM