Bilenlerin malumudur Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin vefatının ardından Çağlayan Dergisi, Aralık (2024) sayısını Hocaefendi özel sayısı olarak çıkarttı. Bu sayıda çıkan yazılar genel olarak değişik coğrafyalardan onu tanıyan akademik unvana sahip insanlara ait.
Dergi elime geçtikten sonra onların yazdıklarını altını çizerek okudum. Dışarıdan bakan bir göz olarak, yani Hocaefendi’nin deyimiyle ‘yakın körlüğü’ yaşamayan insanlar, tarihe tanıklık edecek çok güzel yazılar kaleme almışlar.
Mesela bunlardan ilki, “Gülen’in Bakış Açısıyla Dünyaya Açılan Farklı Pencereler” makalesi. Makalenin yazarı Prof. Dr. Simon Robinson. O, Hocaefendi için ‘Türkiye’de demokrasinin yeniden doğuşunu göremedi.’ dedikten sonra şöyle demiş: “Onun özlem duyduğu demokrasi, dünyamızda hiçbir zaman tam olarak yeşermemiştir. Bu, sadece temsilî bir demokrasi değil, herkesin sorumluluğu paylaşmaya davet edildiği, sürekli öğrenen, kendini yenileyen ve yalnızca iktidarda olanları değil, sıradan insanı da sorgulayan bir diyalog demokrasisidir.”
Ben sizi bilemem. Kendi adıma Robinson’un bu tespiti bana çok harika geldi.
Bir diğer makale ise “Ulvi Sorumluluk” başlığı taşıyor. Yazarı ise Prof. Dr. Scott C. Alexander. Onun Lamba metaforu üzerinden kaleme aldığı makalesindeki şu cümle çok hoşuma gitti. Diyor ki; “Hocaefendi’nin hatırasını ve değerli mirasını aziz tutmak istiyorsak, onun bizden beklediği şeyi yapalım. Başkalarının hayatlarında birer lamba olmamız gerektiği şuuruyla bu görevi kabul edelim.”
Onun makalesini okuyunca, Rabbim bu davaya gönül vermiş tüm kardeşlerimizi bu şuur seviyesine ulaştırsın demekten kendimi alamadım.
Dergide “Benim Gözümden Fethullah Gülen” isimli makalesi yayınlanan bir diğer akademisyen Prof. Dr. Jon Pohl.
Pohl, Hocaefendi’nin İngilizce ilk biyografisini yazan bir akademisyen. Bu kitap bugün itibariyle 12 dile çevrilmiş. Hocaefendi bu gayretlerinden dolayı kendisine şöyle demiş: “Jon bin Müslümandan fazlasını yaptın.”
İşte, bu akademisyen yazdığı o makalenin bir paragrafında şöyle demiş: “Araştırmamda keşfettiğim şey, Gülen’in derin bir maneviyatı, bilimsel bilgiyle şuurlu bir şekilde birleştiren bir âlim olduğuydu. Hem İslam’a hem modern dünyaya bağlı Müslümanlardan oluşan küresel bir hareket başlatmıştı.”
Maalesef ülkemizde, bir kısım şartlanmışlık ve önyargılardan veya içine düştüğü hazımsızlık ruh hâletinden dolayı yanı başındaki paha biçilmez değerlere karşı acımasız ve insafsız bir kesim var. Bu kesim için Hocaefendi “yakın körlüğü” diyor.
Jon Pohl’un yukarıdaki tespiti, yakındaki paha biçilmez değeri göremeyen yüzlerce akademisyenin, sözüm ona kendisini entelektüel zannedenlerin kör gözlerine sokulmalı.
Dergide “Yâr-ı Bâkî’ye Vâsıl Olmak” başlığıyla yayınlanan bir diğer yazı Lyndsey Eksili Hanımefendiye ait. O da Hocaefendi için şöyle diyor: “Fethullah Gülen, bahar bahçesindeki bir gül gibiydi; sevgi, merhamet ve anlayışı temsil ediyordu. Bir gül nasıl kokusunu ayrım yapmadan yayarsa, o da hikmetini ve nezaketini esirgemeden paylaştı, yanına gelen herkesin kalbine dokundu. Varlığı, Hizmet’in güzelliğini hatırlatan bir zarafetti.”
Bir zaman Hocaefendi için birisi avazı çıktığı kadar; “…sahte velileri, içi boş, kalbi boş, zihni boş alim müsveddesi…” dediği gün, o boşboğazı dinleyen sözüm ona din adamı kisvesindeki din tüccarları maalesef Eksili Hanımefendinin deyimiyle; ‘bahar bahçesindeki’ zarif insanı çok incittiler. Hocaefendi, ruhunun ufkuna yürüdüğü güne kadar da onlardan biri çıkıp “Yahu biz çok büyük ayıp ettik” deme nezaketini gösteremedi.
Ne diyelim? Eskiler, derlerdi ki, dünyanın üstü varsa altıda var.
Dergide Hocaefendi’nin dizinin dibinde ders okumuş cins dimağlardan Enes Ergene hocamızda Hocaefendi’nin vefatının ardından açıklanan mirası üzerinden bir yazı kaleme almış. Bana göre gene cins dimağ olduğunu göstermiş ve muhteşem bir tespitte bulunmuş. Yazının tamamı harikulade. Fakat ben onun yazdığı şu kısmı almayı uygun buldum.
Hocaefendi’nin geride miras bırakmayışını izah ettiği yerde diyor ki; “En yakınlarını Hizmet’in maddî imkânlarından hassasiyetle uzak tutmuş bir dinî liderden, bir kanaat önderinden, milyonların gönlüne oturmuş bir mânâ ve ruh kahramanından geriye, işte bu sade, basit, fakat tarihe şahit, aziz bir belge kaldı.”
Bugün milletin malını hortumlayan kırk haramiler, ileride bunları okuyunca ne diyecekler çok merak ediyorum işin doğrusu.
Evet, Çağlayan Dergisi Aralık sayısı muhteşem yazılarıyla Hocamıza layık özel bir sayı olmuş. Makaleleriyle ufkumuzu açan ve hazırlayıp bizlere ulaştıran herkesten Allah razı olsun.
Yazıyı Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Bir Gönül İnsanı Portresi” yazısından aldığım şu cümleyle bitireyim. “Gönül İnsanı … konuşup gürültü çıkarmadan daha çok, inandıklarını yaşayan, yaşadıklarıyla başkalarına da örnek olan bir iman ve aksiyon insanıdır.”
Rabbim hepimizi bu istikamet üzere bir hayat sürmeyi nasip eylesin.