15 Temmuz gecesi birliğe çağrılan Kara Harp Okulu öğretim görevlileri, emir komuta zincirine uyarak kumpasa çekildi ve ağır işkencelerle suçsuz yere yargılandı.
15 Temmuz 2016 gecesi, Türkiye’nin en köklü kurumlarından Kara Harp Okulu’nun öğrencileri ve akademik personeli, emir komuta zinciri altında bir tuzağın sürüklendi. YouTube’da Alesta kanalı tarafından yayımlanan Son Ders: Kara Harp Okulu belgeseli, Harbiyelilerin nasıl manipüle edilerek suçlandığını ve sistematik işkenceye maruz kaldığını gözler önüne seriyor. Askeri disiplinin temel taşı olan emre itaat, öğrencileri bir gecede “darbeci” damgasıyla karşı karşıya bıraktı.
MODERNİZASYON HAYALLERİ VE KUMPASIN İLK ADIMLARI
Kara Harp Okulu Öğretim Görevlisi Üsteğmen Osman Torunoğlu, okulun Milli Savunma Üniversitesi’ne dönüşüm sürecinde, akademik personelin yurtdışında yüksek lisans ve doktora yaparak Türkiye’nin en prestijli üniversitelerinden biri olma yolunda ilerlediğini anlatıyor. Ancak 2014’te okul komutanı İzzet Çetingöz’ün göreve gelmesiyle katı bir disiplin rejimi başladı. Torunoğlu, 15 Temmuz gecesi gelen “Acilen okula gelin” emriyle dekanlıkta beklediklerini, silahların mühimmatsız alındığını ve hiçbir illegal faaliyet olmadığını vurguluyor. Sincan Cezaevi’nde gördüğü Harbiyelilerin insanlık dışı koşulları ve işkenceleri, onun için büyük bir yıkım oldu. Torunoğlu, “Olayın büyüklüğünü anladım. Harbiyelileri yok etmekti” diyor.
ABSÜRT KURALLAR VE TERÖR ALGISIYLA YÖNLENDİRME
Kara Harp Okulu Öğretim Görevlisi Üsteğmen Musa Bahadır, İzzet Çetingöz’ün 2014’te göreve gelmesiyle profesör ve doçentlerin kılık kıyafet kontrolüne tabi tutulduğunu, absürt kuralların dayatıldığını aktarıyor. 15 Temmuz’a iki ay kala İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün fişleme yaptığını fark ettiklerini söylüyor. Gece gelen emirle okula giden Bahadır, panik ortamında beklediklerini, mahkemede “Arada bir parazit var” denilerek masumiyetlerinin kabul edilmesine rağmen müebbet cezası aldıklarını belirtiyor. Sincan’da ve Başkent Spor Salonu’nda işkenceye tanık olan Bahadır, “TSK’nın beli kırıldı” diyor.
SİLAH DAĞITIMI VE ADALETSİZ YARGILAMALAR
Kara Harp Okulu Öğretim Görevlisi Üsteğmen Cebrail Çiçek, cuma günleri kamuflaj giyme ve silahlı derslere girme emirlerinin 15 Temmuz’a hazırlık gibi göründüğünü ifade ediyor. Gece yarısı gelen emirle okula gittiklerini, mühimmatsız silahların seri numaralarıyla kime verildiği kayda geçirilerek kışla güvenliği için alındığını, ancak iddianamede “darbe amacıyla rastgele dağıtıldı” yalanıyla suçlandıklarını söylüyor. Sincan’da ve spor salonunda işkenceye maruz kalan Çiçek, bir polisin “Her tuttuğumuzu getiriyoruz” diyerek durumu sorguladığını hatırlıyor. 2019’da 12,5 yıl hapis cezası alan Çiçek, “Yargı topal, ama menzile varacak” diyerek adalet inancını koruyor.
GÖZ BEBEĞİ HARBİYELİLERİN YOK EDİLİŞİ
Kara Harp Okulu Öğretim Görevlisi Üsteğmen Yunus Emre Yavuz, gece 23:00’te gelen emri sorguladığını, ancak “Emir var” yanıtıyla okula gittiğini anlatıyor. Hiçbir darbe konuşması duymadığını, Meclis’e 150 metre mesafede olmalarına rağmen illegal bir faaliyet olmadığını vurguluyor. Sincan’da eşini ararken yaşadığı çaresizliği ve işkence tehditlerini aktaran Yavuz, Boğaz Köprüsü’nde Harbiyelilere yapılan IŞİD vari işkencelerin en büyük yıkımı olduğunu söylüyor. “Harbiyeliler bizim göz bebeğimiz, geleceğimizdi. O gece onları yok ettiler” diyor.
PANİK VE İŞKENCE DOLU GECE
Kara Harp Okulu Öğretim Görevlisi Üsteğmen M. Talha Yalçınkaya, nizamiyede her şeyin normal göründüğünü, ancak dekanlıkta kamuflajlı personelin beklediğini fark ettiklerini belirtiyor. Sonic patlamalar ve kırılan camlarla panik yaşadıklarını, medyadan darbe girişimini öğrendiklerini söylüyor. Sincan’da polislerin “Bunlara işkence yapasım var” dediğini, bir bayan komiserin kelepçeyi daha da sıktığını aktarıyor. Yalçınkaya, adaletsiz yargılamalarda eşitsizlik yaşandığını, masumiyetlerine rağmen ağır cezalar aldıklarını ifade ediyor.
ÇELİŞKİLİ İDDİANAMELER VE TAHLİYE
Kara Harp Okulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Yarbay Tuncer Koruvatan, ders notlarının 25 punto yazılması gibi absürt kuralların dayatıldığını, personelinin terör tehdidi algısıyla manipüle edildiğini söylüyor. 15 Temmuz gecesi bekletildiklerini, mühimmatsız silahların alındığını, ancak savcının çelişkili iddianamesiyle suçlandıklarını belirtiyor. Sincan’da insanlık dışı koşullara tanık olan Koruvatan, tahliye edildiklerini, ancak okulun laboratuvarlarının bile “beyin okuma” gibi absürt iddialarla karalandığını aktarıyor. “Bir Harbiyeli kolay yetişmez” diyerek kaybın büyüklüğünü vurguluyor.
EMİR KOMUTA ZİNCİRİNİN AĞIRLIĞI
Avukat Erol Yılmaz Aras, duruşmada İç Hizmet Yönetmeliği’nin 647. maddesini hatırlatarak, “İhtilal veya isyan çıkma ihtimalinde askerlerin kışlada bulunması emredilir” diyor. Bu emrin sorgulanamayacağını, personelin sadece beklediğini vurguluyor. Ancak sivil mahkemelerde bu disiplinin anlaşılmadığını, personelin adaletsizce yargılandığını ifade ediyor.
HULUSİ AKAR’A ÇAĞRI
Avukat Ayten İzmirli, duruşmada TSK’nın temelinin mutlak itaat olduğunu hatırlatarak, Hulusi Akar’a “Bu sorumluluğu neden almadı?” sorusunu yöneltiyor. Personelin emir komuta zinciriyle hareket ettiğini, ancak sivil mahkemelerde kendilerini ifade edemediklerini söylüyor. İzmirli, adaletin sağlanması için Akar’ın açıklama yapmasını talep ediyor.
OKUL KOMUTANI İZZET ÇETİNGÖZ’ÜN ŞÜPHELİ ROLÜ
Avukat Mustafa Akyıldız, İzzet Çetingöz’ün 15 Temmuz günü Kuvvet Karargahı’nda olduğunu, ancak bunu sakladığını belirtiyor. Çetingöz’ün kalkışmadan habersizmiş gibi davrandığını, ancak video kayıtlarının şüpheli bir rol oynadığını gösterdiğini aktarıyor. Akyıldız, Çetingöz’ün çelişkili beyanlarının kumpası işaret ettiğini söylüyor.
ADALET ARAYIŞI VE KIRILAN GELECEK
Kara Harp Okulu personeli, emre itaatle okula giderek bir kumpasın kurbanı oldu. Terör tehdidiyle manipüle edilen, işkenceye maruz kalan, adaletsizce yargılanan Harbiyeliler, TSK’nın geleceğini temsil eden bir nesil olarak yok edildi. Çiçek’in “Yargı topal, ama menzile varacak” sözü, adalet arayışının devam ettiğini gösteriyor. Harbiyelilerin hikayesi, hakikatin peşinde bir umut ışığı olarak kalacak.
15 Temmuz, Harbiyeliler için bir darbe girişimi değil, masumiyetin kurban edildiği bir kumpas oldu. Emre itaatle tuzağa çekilen bu gençler, zulmün gölgesinde geleceksiz bırakıldı. Onların hikayesi, adaletin yeniden inşa edilmesi için bir çağrı niteliğinde.