AFIC Başkanı Keysar Trad; “IŞID’e katılanların hiçbiri
Müslüman okullarına gitmediler. Onlar, devlet okullarının ürünüdürler. Bu
gençler marjinalleşmiş ve okulda zorbalıkla karşı karşıya kalanlardır
”dedi.
ZAFER POLAT/RÖPORTAJ
Göç İşleri Bakanı Peter Dutton’un
geçtiğimiz haftalarda “Lübnanlı Müslümanların Avustralya’ya alınmasının
eski başbakanlardan Malcolm Fraser’ın hatası olduğunu” söylemesi,
kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Ana Muhalefet Lideri
Bill Shorten, Bakan Peter Dutton’u özür dileyerek, istifa etmeye çağırırken,
Başbakan Malcolm Turnbull ise; söz konusu açıklamayı; “pervasızca yapılmış
yanlış sunum” diye nitelendirdi.
HANSON GİBİLERE FIRSAT VERİLMEMELİ
Bakan Peter
Dutton’un, açıklamasına bir tepki de Avustralya İslam Konseyleri Federasyonu
(AFIC) Başkanı Keysar Trad’dan geldi. Trad, bakanın açıklamasını yanlış bilgiden ve Liberal Koalisyon
Hükümeti’nin, gündemi değiştirme çabasından kaynaklandığını belirtti. Federal
Hükümet’in erken seçim kararının, Pouline Hanson gibi insanlara fırsat vererek, İslamofobi ve
yabancı düşmanlığına meydanın açıldığına dikkat çeken Keysar Trad;
“Biz diyaloğun birleştiriciliğine inanıyoruz. Farklılıklarımızı bu şekilde
ayırt ediyor ve şiddete inanmıyoruz. Toplum tartışma, fikir ayrılığı ve
kavgayla değil, sevgi ile ilerliyor” dedi. İşte AFIC Başkanı Keysar
Trad’ın sorularımıza verdiği cevaplar:
Öncelikle AFIC
Başkanlığı’na seçilmeniz nedeniyle, sizi bir kez daha tebrik ederiz. Kısaca kendinizi
tanıtarak, AFIC’in faaliyetlerinden söz eder misiniz?
Şimdiye kadar özel
işlerimin yanında, gönüllü olarak çeşitli Müslüman toplum kurum ve
kuruluşlarında görev aldım. Başkanlığa seçilmeden önce AFIC yönetiminde mali
işler sorumlusuydum. Uzun yıllar Avustralya Vergi Kurumu (ATO)’da çalıştım.
Muslims Times Gazetesi ve NSW İslam Konseyi’nin radyosuna yardımcı
oldum. Lebanese Muslim Association tarafından değişik pozisyonlarda görev
yaptım. Daha sonra Islamic Friendship Association of Australia (IFAA)’yı
kurdum. Brisbane’de İslam okulunda CEO olarak çalıştım. Bu
arada Avustralya Dostluk Derneği (IFAA) çatısı altında dinler arası diyalog ile
ilgili oldukça yoğun programlar düzenliyoruz. Değişik dinlerden konuşmacılar
davet ediyoruz. Avustralya’nın değişik şehirlerinde bu programları gerçekleştiriyoruz. Temmuz
ayından beri de AFIC’in Yönetim Kurulu Başkanlığını
yürütmekteyim.
TURNBULL AKILLI BİR
İŞADAMI AMA SİYASETTE ACEMİ
AFIC’in öncelikli
işleri arasında neler var?
Hepimiz dinimiz ile
ilgili açık olmamız lazım. Zira dinimiz dava dini. Açık, şeffaf ve dürüst
olmamız lazım. Göreve gelir gelmez ilk önceliğim okullar oldu. Çünkü AFIC
sahip olduğu okulları para kazanmak için açmıyor. Müslüman çocukların
ayrımcılığa uğramadan eğitim alabilmeleri için ve onlara daha güzel fırsatlar
vermek için açıyor. Bu sayede de yetişen gençler daha iyi vatandaş olup,
toplumuna daha fazla katkı sağlıyorlar.
Hedeflerinizin
arasında neler var?
AFIC olarak, tüm
Müslümanlar için bir ulusal şemsiye kuruluşu olmayı hedefliyoruz. Müslümanların
sadece ülke içindeki ilişkilerini geliştirmek için değil, aynı zamanda eşitlik ve
çokkültürlü bir ulus olarak yurt dışında da Avustralya’nın tanıtımı için çaba
gösterecek ve teşvik edeceğiz.
Göç Bakanı, çok
talihsiz bir açıklamada bulundu. Lübnanlı Müslümanları rencide edici sözler
sarf etti. Neler söylemek istersiniz?
Bakan Peter Dutton’un bu
açıklamasından hemen sonra, basın açıklaması yaptım ve iki röportaj verdim. Aslında
ben bu insanların böyle fikirlere sahip olduklarını zannetmiyorum.
Bakanın açıklaması yanlış bilgilendirmeden kaynaklanıyor. Bir de bunu
Turnbull Hükümeti’nin gündemi değiştirme çabası olarak görmek lazım. Federal
Başbakan Malcolm Turnbull’un iftar daveti de göstermelik bir şeydi. İçi boş bir
şey, göz boyamaydı. Masasında kimler oturuyor, kimler davetliydi? Ayrıca
seçime giderek hata yaptı onun cezasını şimdi çekiyor. Onun parlamentonun iki
kanadını da feshetme kararı Pouline Hanson gibi insanlara fırsat vermiş oldu.
İslamofobi ve yabancı düşmanlığı olanlara meydan açılmış oldu. Turnbull, akıllı
bir iş adamı ama siyasette daha çok tecrübe istiyor. Onun daha çok insanı
dinlemesi gerekiyor. Başkasının ajandalarında olan programı aldı ve kendi
uyguladı.
Geçen günlerde Batı
Avustralya’nın Federal Müslüman Milletvekili Anne Aly, ölüm tehditleri aldığını
söyledi. Müslümanlara karşı bir tavır hissediyor musunuz?
Lebanese Muslim
Associaton’a girdim gireli ben de ölüm tehdidi alıyorum. Tehditler bu görevle
birlikte gelen bir şey. Böyle bir vazife isteyenin bunlara da katlanması
gerekiyor. Toplumun gidişatını düzeltmek isteyen, problemleri çözmek isteyen
kişiler, bu tür tehditlerle her zaman karşılaşacaktır. Onun için Dr. Aly’e ‘Bu
tehditler seni yıldırmasın. Bunlar senin pozitif işler yaptığının bir
göstergesidir ve biz bu konuda seni her zaman destekliyoruz’ şeklinde tavsiye
de bulunmak istiyorum. 2011’de NSW Parlamentosu’nda ‘Diyalog Dilinin Gücü’
konulu bir program düzenledik. Programa dini liderler, akademisyenler, toplum
kuruluşlarından temsilciler ve Avustralya Müftüsü katıldı. Biz diyaloğun
birleştiriciliğine inanıyoruz. Farklılıklarımızı bu şekilde ayırt ediyor ve
şiddete inanmıyoruz. Toplum tartışma, fikir ayrılığı ve kavgayla değil, sevgi
ile ilerliyor.
IŞİD İSLAMİYETE
BULAŞMIŞ BİR KANSER GİBİ
Suriye’de büyük bir
dram yaşanıyor. Avustralya’daki Müslümanların, yeterli duyarlılığa sahip
olduğunu düşünüyor musunuz?
Suriye’de olanlar çok
kötü bir trajedi. Rejim tarafından yapılan cinayetler toplumun yarısının yer
değiştirmesi ve başka ülkelere göçe zorlanması zamanımızın en
kötü trajedisidir. Bununla ilgili olarak bir şeyler yapılmalı. Ama şiddetle
değil. IŞİD, Suriyeli muhaliflerin gücünü zayıflattı. Sadece muhalifleri
zayıflatmadı, aynı zamanda onları kamuoyunda da zayıflattı.
Belki de IŞİD, Suriye rejimi tarafından özellikle meydana getirildi.
Avustralya’dan, IŞİD
gibi İslam’ın çehresini kirleten bir örgüte katılan çok fazla genç var. Bunu
neye bağlıyorsunuz?
Maalesef çok kısıtlı
İslami bilgisi olan gençler bu savaşa çekilerek, anlamadıkları bir savaşa
katılıyorlar. Bu acımasız grup, Suriye rejimi ve müttefikleri tarafından
oluşturulmuş olabilir. Bu gençler yurtdışına gideceklerine, burada kalarak İslam’ı doğru
temsil etseler, daha faydalı olurlardı. IŞİD olmasaydı Suriyeli muhalifler tüm
batı ülkeleri nezdinde daha iyi konumda olacaktı. İlk başlarda batı IŞİD’i
destekliyordu. Ne zaman ki IŞİD Yezidilere acımasızca zulüm
yapmaya başladı ve katliama girişti, işte o vakit bu desteği kaybettiler. İslamiyet
sevgi ve merhamet dinidir. Ancak bugün IŞİD İslamiyet’in içine bulaşmış bir
kanser gibidir. IŞİD’e dünya çapında hepimizin topluca gösterdiğimiz tepki, Suriyeli muhaliflere ve İslam’a verilen zararı, engelleyemedi.
Müslüman gençlerin
IŞİD terör örgütüne katılmasında, eğitimsizliğin payı
nedir? Bu konuda bilhassa Müslümanların da duyarsızlığı yok mudur?
IŞID’e katılanların
hiçbiri Müslüman okullarına gitmediler. Onlar, devlet
okullarının ürünüdürler. Bu gençler marjinalleşmiş ve okulda zorbalıkla
karşı karşıya kalanlardır. Baskıyla karşı karşıya kalan gençlerin, saygınlarını tekrar kazanabilmek için farklı ortamlar arıyorlar ve bundan dolayı da bu tür gruplara katıldıklarını düşünüyorum.
Müslümanların, İslam
dünyasındaki trajedilere ve sıkıntılara karşı tepkisini yeterli buluyor
musunuz?
Hepimizin dünyanın
başka taraflarında meydana gelen olaylara karşı duyarlı olmamız gerektiğini
düşünüyorum. Burma’da, Afganistan’da, Afrika’da, Irak’ta olan olaylar beni
etkiliyor. Hükümetimizin de bu durumlarda doğru tarafta ve yerde olmasını
isterim. Fakat bunlar Avustralya’da bölünme ve ayırım nedeni olmamalı. Lübnan
toplumu için Filistin meselesi, her zaman ve
dünyanın başka yerlerinde olan problemlerin ana sebebidir. Çünkü Yahudi lobisi,
İsrail’in kontrolü ve hâkimiyetini istediği için başka ülkelerde problem çıkartabiliyorlar. Ancak bu konuya yaklaşımımız pozitif bir şekilde
olmalı ve ayrımcılığa neden vermemeli.
HİZMET HAREKETİ İLE AKP
ARASINDA ARABULUCULUK YAPMAYA HAZIRIM
Yakında, Türkiye’ye
gittiniz. Avustralya’daki Türk toplumu eğitim ve ticarette, sosyal ve kültürel
alanda, diyalog sahasında çeşitli faaliyetlerde bulunuyor. Bu çalışmaları
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdoğan dünya çapında
bir umut olmuştu. Müslümanlar ve İslamiyet için bir umut olarak düşündük. Mursi
geldiğinde ve güce ulaştığında da aynı şekilde düşünmüştük. Mısır ile Türkiye
dünya çapında İslam’ın hak ettiği saygınlığa ulaşacağı konusunda bizleri
ümitlendirmişti. Mısır’da, Mursi’nin gücünü kaybetmesiyle de canımız
sıkılmıştı. Hizmet Hareketi ile Türk Hükümeti’nin karşı
karşıya gelmesi üzüntü verici. Beraberken Türk ekonomisi ve ülke daha güçlüydü.
Herkes Türkiye’nin ekonomik büyümesini gıpta ile izledi ve Türkiye Müslüman
ülkeler arasında rol model olmuştu. Ben ikisi arasında arabulucu olmak isterim.
Bu düşüncemi bir iki yerde de gündeme getirdim. Benim AFIC Başkanı olarak
yapabileceğim bir şey varsa aralarında anlaşma sağlayabilecekse, yanlış
anlaşılmalar varsa onları bir tarafa bırakıp, düzeltilmesi konusunda ne
gerekiyorsa elimden geleni yapmaya hazırım. Çünkü, Müslüman dünyasının
Türkiye’ye ihtiyacı var. Ayrıca, Türkiye kendi ekonomisine rağmen, Suriye’den
mülteci aldı. Suriyelilere bakmamış ve kapılarını açmamış olsa, Avustralya
dâhil başka ülkelere daha fazla mülteci gidecekti.