• ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
No Result
View All Result
Home Manşet

11. Yargı paketini değerlendiren DEM Parti Milletvekili Aydın: “Bu paketler barış getirmez, sadece adaletsizliği derinleştirir

Aralık 29, 2025
in Manşet, RÖPORTAJ
7
Görüntüleme
Share on FacebookShare on Twitter

DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Aydın, Dr. Ali Yurtsever’in kanalında katıldığı programda 11. Yargı Paketi’ni sert ama gerekçeli biçimde eleştirdi.

Paketlerin “barış ve özgürlük yasaları” olamayacağını vurgulayan Aydın, dört yargı paketine rağmen toplumun adalet beklentisinin karşılanmadığını, yargıya güvenin ciddi biçimde eridiğini ifade etti. Covid düzenlemesindeki ayrımcılık, örgütlü suçların kapsam dışı bırakılması ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili maddelerin kötüye kullanılma riski üzerinden somut örnekler veren Aydın, DEM Parti’nin “kuru muhalefet” yapmadığını; komisyonlarda öneriler sunduğunu ancak yapılan küçük düzeltmelerin büyük adaletsizliği gidermeye yetmediğini söyledi.

BU HABERLER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

11.Yargı Paketi’yle tahliye oldu, 3 gün sonra dini nikahlı eşini öldürdü

Cemal Enginyurt’a çifte yalanlama: Ayıp yahu, yarası olan herkes kendini Baransu üzeriden temize çıkarmak istiyor

Zararlı içeriğe karşı yeni adım yürürlükte: Avustralya’da çocuklar için dijital kalkan

Röportajda Kürt meselesinin Türkiye’nin demokrasi sorunu olduğunu vurgulayan Aydın, KHK’lilerden barış akademisyenlerine, gazetecilerden sendikalara uzanan geniş bir mağduriyet alanına dikkat çekti. Sürecin tek başına bir parti meselesi olmadığını, toplumsal barışın bütün kesimlerin katılımıyla mümkün olacağını belirtti. Kayyumlar, AİHM kararlarının uygulanmaması, Suriye meselesi ve anayasa tartışmaları başlıklarında net tutum ortaya koyan Aydın, DEM Parti’nin hiçbir siyasi yapının “payandası” olmayacağını, halkların çıkarına olmayan hiçbir düzenlemenin altına imza atmayacağını vurguladı. Mücadelenin uzun soluklu olduğunu söyleyen Aydın, barış masasını devirmeden, haklar alınana kadar ısrarla devam edeceklerini dile getirdi.

Çok teşekkür ediyorum davetimi kabul ettiğiniz için. Dilan Hanım, gündem çok yoğun. 11. Yargı Paketi çıktı, kabul edildi, Resmî Gazete’de yayımlandı ve insanlar hapisten çıkmaya başladılar. DEM Partisi olarak bu 11. Yargı Paketi sizi tatmin etti mi?

Dilan Kunt Aydın: 11. Yargı Paketi’ne geçmeden önce bir dipnot eklemek gerekiyor. Bizim için barış ve demokratik toplum sürecinin yasaları; barış yasalarıdır, özgürlük yasalarıdır. Bunların paketlerle olmayacağını çok net biliyoruz. Böyle paketlere sıkıştırılacak bir durum olamaz.

Bu paketlerden beklentimiz neydi? Geçen sene 1 Ekim itibarıyla başlayan süreçten dolayı toplumun birçok kesiminde “Türkiye’de artık demokrasi işler hâle geliyor” düşüncesini oluşturabilmekti. “Türkiye’de adalet yavaş yavaş yerini buluyor” duygusunu güçlendirebilmekti.

Ama maalesef… Ben milletvekili seçildiğimden beri Adalet Komisyonu’ndayım. Bu dördüncü paket olacak; 12. paketle birlikte dört paket tamamlanacak. Ve hiçbirinin toplumun adalet beklentisine gerçek bir karşılık üretmediğini görüyoruz.

Toplumun her kesiminde adalet çığlıkları yükseliyor. Bir anket yapılmış; bu ülkede dört kişiden üçü adalete, yargıya güvenmiyor. Böyle bir tablo varken Adalet Bakanı her gün “Burası hukuk devletidir” diyor. Evet, bu Anayasa’da yazıyor ama Anayasa’da kalan bir şey gibi. Zaten bir yerde ne eksikse en çok o söylenir; bertaraf edebilmek için.

Ülkede adalet, “hukuk devleti” ifadesi gibi, çoğu zaman sadece metinde var; işlerliğini göremiyoruz. Biz istiyoruz ki yargı paketleriyle toplumun adalet beklentisi artsın. Ama yeni bir paket çıktı; yine bir yargısızlık, yine bir adaletsizlik çıktı. Biz de keskin muhalefetimizi yaptık. Çekimser oy verdik.

Çekimser oy verme gerekçeniz neydi?

Dilan Kunt Aydın: Çekimser oy vermemizin sebebi şu: Biz Covid düzenlemesinin eşitlikçi biçimde gelmesini isteyenlerdendik. Ama ayrımcılık yaptılar. Örgütlü suçları kapsam dışı bıraktılar. Daha önce 5 yıl olan düzenlemeyi bu dönem 3 yıl yaptılar. Böyle olunca çekimser oy vermekten başka bir seçenek kalmadı.

Çünkü örgütlü suçlardan yargılanan kişilerin nasıl yargılandığını çok iyi biliyoruz: Basın açıklamasına gitti diye, düşüncesini söyledi diye, bir sohbete katıldı diye yargılananlar var. Hukuksuzluğun zirvede olduğu bir yerde bunun da kapsamda olması gerekiyordu; insanlar en azından nefes alabilirdi. Ama AKP iktidarı bu yönde negatif tutum almaya devam etti.

Önümüzde 12. paket hazırlığı olduğu söyleniyor. Orada bir umut var mı? DEM Parti ne yapıyor?

Dilan Kunt Aydın: Umuyoruz. 12. paket hazırlığı var. Toplumun beklentilerine merhem olabilmesi için görüşmeler yapıyoruz. Şunu ifade edeyim: Biz sadece “kuru muhalefet” yapan bir yerde değiliz; öneri de sunuyoruz.Komisyon görüşmelerine bakan yardımcıları da geliyor; Adalet Bakan yardımcılarıyla oturup konuşuyoruz, anlatıyoruz: “Beklenti bu yönde; böyle olabilir.”

Kısmen küçük küçük iyileştirmeler yaptıklarını inkâr edemem. Ama toplumun beklentisini karşılıyor mu? Hayır, karşılamıyor.

Bu pakette hangi noktada “küçük düzeltmeler” yaptırabildiniz? Bir örnek verir misiniz?

Dilan Kunt Aydın: Bu pakette trafikte akışı kesme ile ilgili bir ceza öngördüler. Biz dedik ki: “Bunu 2911, yani gösteri yürüyüşleri aleyhine kullanabilirsiniz.” Yargılayıcılara güvenmiyoruz; bu işin nasıl uygulanacağına güvenmiyoruz.

Bir yerde bir gösteri yürüyüşü olur; “Bu da bu maddeye girer” denir. Biraz ikna ettik; 2911’i hariç tuttular. Ama bunlar çok küçük şeyler. Toplumun beklentisini karşılıyor mu? Elbette karşılamıyor. Bu kadar küçük nüanslarla koca adaletsizliği bertaraf edemiyoruz.

Bu tablo karşısında ne yapacaksınız, temel yaklaşımınız ne?

Dilan Kunt Aydın: Sonuna kadar mücadele edeceğiz hocam. Toplumun adalet duygusu giderilene kadar, halkın beklentileri karşılanana kadar taleplerimizi en yüksek perdeden dile getireceğiz.

Mayıs denildi, olmadı; Ekim denildi, olmadı; beklendiği gibi tahliyeler gelmedi. Erdoğan’ın oyalama taktiği yürüttüğünü düşünüyor musunuz? AİHM kararları uygulanmıyor; örneğin Selahattin Demirtaş’la ilgili 3 Kasım AİHM kararı gibi… Nereye gidiyoruz, buna karşı söylenenden fazlası yapılabilir mi?

Dilan Kunt Aydın: Öncelikle süreçle ilgili şunu belirtmek gerekiyor: Sözcülerimiz de, eş genel başkanlarımız da açıkladı; muhatapların görüşmeleri devam ediyor. Şu an “süreç tıkandı” ya da “uçuruma yuvarlanıyor” diyebileceğimiz bir durum yok.Elbette beklediğimiz yasalar var. Komisyon kendi raporlarını sundu; her siyasi parti kendi raporunu sundu. Bu beklenmeyen bir şey değildi; her parti ideolojisini yansıtan rapor sunacaktı.

Ama şu kısmı kabul etmekte zorlanıyoruz: Yeni bir süreçten, yeni bir sayfadan bahsediyorsak ve “bu önceki süreçlere benzemez” diyorsak ruhunun da başka olması gerekiyordu.AK Parti raporunda “sessiz devrim” anlatıyor; TRT Kürdi’nin açılması, bazı Kürtçe özel kurslar gibi… “Kürtlerin hakları veriliyor” diyor. Peki sürece dair önerisi var mı? Yok.

MHP’nin raporuna bakıyoruz; 100 yıllık sorunu anlatıyor ama çözüm diye yine “etkin pişmanlık” gibi daha önce de işe yaramamış şeyleri koyuyor. Eğer bunlar çözüm olsaydı 100 yıl önce olurdu ya da 2013–15’te olurdu. Demek ki yeni bir şeye, yeni yasalara ihtiyaç var.

Biz DEM Parti olarak fikirlerimizi ortaya koyduk. Ama bazıları bunları “maksimalist” diye yaftaladı. Oysa biz ana dilde eğitimden başlayarak, bu coğrafyada yaşayan bütün halkların dilini, dinini, kimliğini rahat yaşayabileceği demokratik bir ülke perspektifi savunuyoruz.

Bir kesim “ülkeyi böler” dedi. MHP raporunda “ana dil haktır ama resmî düzeyde olması hak değildir, anayasal düzlem kırmızı çizgidir” deniyor. Biz kırmızı çizgileri konuşursak nasıl çözüme varacağız? Olmazları konuşursak nasıl bir noktaya gideceğiz?

Ben bunun bir kandırmaca olduğunu düşünmüyorum. Biz hiçbir zaman “kandırıldık” diyen bir siyasi çizgi olmadık. Talebimiz netti; olması gereken netti. Barış partisi, müzakere partisi olarak taleplerimizi dile getirdik.

Elbette taleplere karşılık vermek istemeyen, ayağında top çeviren bir iktidar gerçeği vardı. Ama bu aşamada “kandırılıyoruz” demek mümkün değil; ne olup olmayacağını tahmin ediyoruz. Biz taleplerimizde ısrarcıyız; barış masasını devirmeyeceğiz. Hakları alana kadar mücadeleyi sürdüreceğiz.

“Bu talepler sadece Kürtler için mi?” sorusu sık geliyor. Siz bu meseleyi nasıl tarif ediyorsunuz?

Dilan Kunt Aydın: Bu haklar sadece Kürtler için istenen haklar değil. Biz hep şunu söylüyoruz: Kürt sorunu demek Türkiye’nin demokrasi sorunu demek; Türkiye’nin demokrasi sorunu demek Kürt sorunu demek.KHK ile ihraç edilenlerin hepsi Kürt değildi. Barış akademisyenleri, “savaş bir halk sorunudur” diyen TTB’liler, sendikalarda emek veren insanlar… Bir gecede işlerinden, aşlarından edildiler. Bu meseleyi tek başına bir “Kürt meselesi” ya da tek başına “dil sorunu” gibi ele almak doğru değil. Bu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki büyük engeldir.Kürt sorunu çözülmezse Türkiye demokratikleşemez; Türkiye demokratikleşmeden de Kürt sorunu çözemez.

İktidarın ağır davrandığı açık. Ama 100 yıllık sorunun kısa sürede çözülemeyeceğini de biliyoruz. Bu süreç, milliyetçiliğin zirve yaptığı bir dönemde başladı; toplumu ikna etmek kolay değil. Bu tek başına DEM Parti’nin işi olamaz; sivil toplumun ve diğer partilerin de sorumluluğu var.

Meclis konuşmanızda hapishanelerdeki tabloyu ve KHK’lileri rakam vererek anlattınız. Cezaevleri dolu deniyor; bir yandan birçok suçtan tahliyeler olurken, tweet attığı için, bankaya para yatırdığı için, bir sohbete gittiği için yıllardır hapiste olanlar var. Bu konuda daha “yüksek perdeden” bir ses gerekmiyor mu?

Dilan Kunt Aydın: Bir anekdot anlatmak istiyorum. Urfa’da avukatlık yaparken bir dosyada savcıya AİHM ve AYM kararlarından bahsettiğimde savcı bana “Avukat hanım geçin onları, esasa gelin” demişti.

17 Temmuz 2016’da darbe sonrası kaos ortamında ben baroda insan hakları komisyonundaydım; CMK görevlendirmesiyle ifadeye girdim. “Geçin onları” diyen aynı savcı bu kez şüpheliydi. Bana döndü, “O gün bahsettiğiniz Anayasa ve AİHM kararlarını burada da anlatacaksınız değil mi?” dedi. Ben de “Siz benden ‘geçin bunları’ dememi bekliyorsunuz ama ben demeyeceğim; elbette bunları anlatacağım” dedim.Bunu niye anlatıyorum? Çünkü o dönem hukuk sisteminde yer alan ve bugün sanık olanların bir kısmının ciddi hak ihlalleri yaptığını biliyoruz. Ama ne olursa olsun, bugün onlara yapılan hukuksuzluğa da sessiz kalamayız. Çünkü ortada hukuksuz bir yargılama sistemi var.

2016 sonrası Türkiye’de işkence ve kötü muamele yoktur diyebilir mi biri? Fotoğraflar yayımlandı, görüntüler yayımlandı. Hukuksuz yargılamalar, yargısız infazlar oldu.Ve bu sadece belli bir gruba değil; iktidarın cephesinde olmayan herkese yöneldi. Basın açıklamasına katılan, sendikaya üye olan, barış isteyen akademisyen, “savaş bir halk sorunudur” diyen hekim… Herkes hedef oldu. Bir gecede 132 bini aşan insan işinden, aşından edildi.

Eğer bir süreç konuşuyorsak, toplumsal barışa ihtiyaç var ve bunun toplumun her kesimine sirayet etmesi gerekiyor. Muhalif olarak görülen tüm kesimlere dönük bir çözüme ihtiyaç var.Bu tek başına DEM Parti’nin yapacağı bir şey değil. Evet, biz görüşmelerin tarafı değiliz ama aracılık rolümüz var; İmralı heyetiyle görüşmeler yürütülüyor. Bunun dışında toplumun tüm kesimleri bu sürecin paydası olmak zorunda.

Ve ben şuna inanıyorum: Kuru muhalefetle olmaz. Öneri koymak gerekiyor; “nasıl yapabiliriz”i konuşmak gerekiyor. Kaba reddedişle bir yere varamıyoruz.Barış temel bir insan hakkıdır. Bu hakkı herkes için, ayrım gözetmeden savunmak gerekir. KHK’liler konusunda “hakkında soruşturma olmayanlar” gibi ayrımlar da doğru değil; soruşturma ve kovuşturmanın kendisi çoğu zaman hukuki değil.

Bu ancak mücadeleyle olur; birleşik mücadeleyle olur. “Bizim adımıza birileri söylesin” mantığı bu ülkede ötekilere kazandırmadı. Ötekiler, tüm ötekilerle birleşip ortak muhalefet yaparsa kazanır. Bu yeni dönemde bütün muhaliflerin tek ağızdan aynı hakkı, aynı hukuku talep etmesi gerekiyor.

CHP’de “kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz” söylemi var. Ama siz de söylediniz; bazı kesimlere hâlâ mesafeli davranıldığı eleştirisi yapılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Dilan Kunt Aydın: Bir parantez açayım. Eş genel başkanlar düzeyinde bunu beklemek her zaman doğru olmayabilir. Bizim partimizde de belli başlı ziyaretler oluyor ama asıl önemli olan, partilerin içerisindeki güçlü figürlerin ve milletvekillerinin bu sese katkı sunmasıdır.Bizim partimizde bunu yapan, söyleyen çok vekil var. CHP’nin içinde de var. Belki CHP içinde bu ses daha çok yükseltilebilir. Çünkü bu her taraf için geçerli: Ortak bir ses çıkarabilmek, partiler düzeyinde dayanışmayı büyütebilmek önemli.

Biz de partimizde herkesin aynı şeyi söylemediğini biliyoruz. Ama hak mücadelesinden gelenler, hak ihlallerini görünür kılmaya çalışıyoruz. Umuyoruz bu sadece CHP ve DEM üzerinde kalmaz; diğer partiler de bunu yapar. Meclis’te maalesef milliyetçilikten ırkçılığa varan bir iklim oluşuyor.

Komisyon raporlarında KHK’lılara dair bir bölüm var mı?

Dilan Kunt Aydın: Var, tabii. Toplumların barış içinde olması, Türkiye’de barışı getirir. Sadece belli bir kesimin gözetilmesi toplumsal barışı geciktirir.

Bu süreçte “AKP top çeviriyor” eleştirileri var. Kayyumlar kalkmıyor, Ahmet Türk göreve iade edilmiyor. Bu size garip gelmiyor mu; oyalama değil mi?

Dilan Kunt Aydın: Bu süreci diğer süreçlerden ayıran bir faktör var: Bu süreç doğrudan AK Parti’nin başlattığı bir süreç değil; doğrudan devletin muhataplarıyla başlattığı bir süreç. Bu önemli fark.2013–15 döneminde süreci AK Parti başlatmıştı. Bu kez devletin başlattığı, Devlet Bahçeli üzerinden yürüyen bir süreçten bahsediyoruz. Ortadoğu dengeleri ve olası sıçrama riskleri sebebiyle Türkiye’nin kendi iç sorunlarını çözmesi gerektiği fikriyle ilgili.

Ayrıca şu yanlış anlaşılmasın: O masada DEM Parti ile AKP konuşmuyor. Biz görüşmeleri AK Parti ile yapmıyoruz, MHP ile yapmıyoruz. Görüşmeler doğrudan İmralı’yla yürütülüyor; Sayın Öcalan’la görüşmeler var. Bizim İmralı heyetimiz var. Sonra komisyon kuruldu; yüzde 96 temsiliyeti olan bir yapıdan bahsediyoruz.

Bu yüzden her şeyi tek başına AK Parti’ye bağlamayı doğru bulmuyoruz. AK Parti içinde de farklı sesler var: Adalet Bakanı başka, sözcüler başka, dışişleri başka, içişleri başka konuşuyor. Kolektif bir söz olmadığını görüyoruz. Bu da sürecin tek elden ilerlemediğini gösteriyor.

Örnek vereyim: Birisi “Bu demokratikleşme süreci değildir” diyor, iki hafta sonra AK Parti raporunda “Bu aynı zamanda demokratikleşmedir” deniyor. Bu bile bizi “her şeyi sadece iktidara sıkıştırmayalım” noktasına getiriyor.Peki kim yapmalı? Süreci başlatan bir devlet aklı varsa, onun devreye girmesi gerekir.

Bir de açık konuşalım: DEM Parti “PKK silah bıraksın” dese, PKK silah bırakır mı? Böyle bir gücümüz yok. Bu süreç devletin doğrudan muhatap olduğu, Öcalan’dan örgüte talimatın gittiği bir süreç.O yüzden “AK Parti adım atmıyor” diye tek başına iktidara yıkmak doğru değil. Biz siyaset olarak ne yapmalıyız, muhalefet olarak devleti nasıl harekete geçiririz; bunu tartışmak gerekir.

“Devlet kalmadı, AK Parti neyse devlet o” diyenler var; ama bunun böyle olmadığını gösteren bir şey de şu: İlk çıkışı yapan Bahçeli oldu, AK Parti içinde ayrışan cümleler oldu. 2013–15’te böyle değildi.

Kayyum meselesi ise tam da mücadele edeceğimiz alan. Halk toplantılarında bize “Ahmet Türk hâlâ görevinde değilse niye inanıyorsunuz?” diyorlar. Biz şunu söylüyoruz: Biz yıllardır barış için mücadele eden bir partiyiz. Barış gelsin diye analarımız zindanlara girdi, evlatlarımızı kaybettik. Hâlâ arkadaşlarımız alınabiliyor; ama niçin? Onurlu bir barış için.

Şu an şöyle bir lüksümüz yok: Masa kurulmuşken “Belediyemizi vermezseniz masayı dağıtırız” diyemeyiz. Ama belediyemizi gasp eden akılla da mücadele ederiz.Bu aşamada kayyumlar durdu. Bir sonraki aşama, kayyum belasından kurtulmanın yoludur; bunun için mücadele edeceğiz.

Komisyon kuruldu, anneler dinleniyor ama anneler ana dillerinde konuşamıyor. Kabul edilebilir mi? Değil. Ama bu oldu diye “tamam, yokuz” diyemeyiz. Tam tersine: Buradayız, gitmiyoruz, mücadele ediyoruz demeliyiz.Bir toplantıda biri dedi ki: “11. pakette bize dair hiçbir şey yok; komisyonu terk etmeliydiniz.” Öfkesi anlaşılır. Ama biz şunu söylüyoruz: Orası bizim sözümüzü kurduğumuz yer, mevzimiz. Bir saldırı gelir gelmez mevzi terk edilmez. Ne pahasına olursa olsun, halkların istediğini alana kadar mücadele sürer.

Öcalan’ın çağrısı meselesi çok tartışıldı. Bu çağrı sadece Türkiye içi için mi, Suriye’nin kuzeyi için de mi? Mazlum Abdi–Golani görüşmeleri konuşuluyor; Türkiye’nin sert açıklamaları var; tankların girdiği iddiaları var. Son durum nedir ve DEM Parti’nin Suriye konusundaki duruşu nedir?

Dilan Kunt Aydın: DEM Parti olarak Suriye için açık söylüyoruz: Suriye’de yaşayan Arapların, Dürzilerin, Kürtlerin, Türkmenlerin kendi iç dinamikleriyle dillerini, kültürlerini yaşayabilecekleri demokratik bir Suriye’den yanayız.2011 öncesi ve sonrası ortada. Şara hükümeti devraldıktan sonra da saldırılar yaşandı. 10 Mart’ta bir protokol imzalandı; diyoruz ki taraflar bu protokollere uysun. Türkiye de uyulması için yol açıcı, destekleyici olsun; bir tarafa parmak sallayıp diğerine el sıkışan bir yerde durmasın.

Türkiye yüzyıllardır Kürtlerle dost. Sınırda iç içe geçmiş bir gerçeklik var: “Kamuşlo neyse Nusaybin odur, Serekaniye neyse Ceylanpınar odur, Kobani neyse Suruç odur.” Ama Türkiye’nin tutumu, Kürtlerin birliğine parmak sallayan; Şara’yla kucaklaşan bir pozisyona dönüşüyor. Biz diyoruz ki eşitlikçi bir dengede durabilir, Suriye’nin demokratikleşmesi için arabulucu rol oynayabilir, destekleyici olabilir.

İkincisi; altını kırmızıyla çiziyorum: Yürüyen süreç Türkiye’deki bir süreçtir. Türkiye’deki süreç başarıya ererse Suriye’ye yansıması olur. Ama “Suriye’de şu olmazsa burada böyle olur” diyerek atın önüne arabayı koymak, bu süreci sabote eder.Bu süreç “Ortadoğu’daki kaynayan kazan Türkiye’ye sıçramasın” diye başladıysa, Türkiye tam da bu savaşın tarafı olmayan, yapıcı rol alan bir yerde durmalı.

Ama süreç başlar başlamaz “YPG silah bırakacak mı?” tartışması gündeme geldi. Katıldığım programlarda DEM Parti’ye ilk sorulan soru bu oldu. Dedim ki: Keşke Mazlum Abdi’yi yayına alabilecek cesaretiniz olsa, ona sorsanız.Ben milletvekiliyim; Suriye’de demokratik bir Suriye Cumhuriyeti neden olmalı, bunu söyleyebilirim. Geri kalanı oranın taraflarının meselesidir. Türkiye’nin yapıcı rolünü savunurum.

Komisyon adaya gitti. Dönüşte raporlarda Öcalan’ın “bırakacak/bırakmayacak” gibi net bir söyleminden ziyade demokratik yapı vurgusu var. Bildiğimiz kadarıyla Suriye’ye dair de yol açıcı bir pozisyonda. Umuyoruz Suriye’de saldırılar son bulur; Türkiye de demokratik bir Suriye için pozitif rol alır.

Erdoğan’ın hedefi “ölünceye kadar başkanlık” olabilir deniyor. Yarın anayasa değişikliği gündeme gelirse DEM Parti destek verir mi? “Ömür boyu başkanlık” gibi bir şeye evet der misiniz? Cumhur İttifakı’na seçimlerde destek verir misiniz?

Dilan Kunt Aydın: Bu soru çok geliyor. Öncelikle şunun altını çizelim: Biz bu topraklarda halkların çıkarına olmayan hiçbir şeyin altına imza atmayız. Sadece Kürt halkının değil, halkların çıkarına olmayan hiçbir şeyin altına DEM Parti’nin imzası olmaz.Süreç başladığından beri bazıları “Erdoğan seçim için yapıyor, kandıracaklar” diye konuşuyor. Ben bunu biraz “kabare” gibi görüyorum ve bize de ayıp olduğunu düşünüyorum. Bu kadar mı güvenmiyorsunuz DEM Parti’ye, bu kadar mı HDP fikriyatına güvenmiyorsunuz?

Biz demokratik siyasete girdiğimizden beri ne zaman bir koltuk için halkların çıkarını gözetmeyen bir yerde durduk? Hiçbir zaman.Bizim derdimiz “Erdoğan’ı reddetmek” değil. Bizim derdimiz demokratik bir ülke inşa etmek; demokratik cumhuriyeti inşa etmek; Cumhuriyetin ikinci yüzyılının demokratik cumhuriyet olması için mücadele etmek. Bu noktada kim bu işi yapar, kim başarır; elbette onunla birlikte oluruz. Bakarsınız biz iktidar oluruz; bu da olmayacak bir şey değil.

Bizi sürekli bir “payanda” gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa biz Türkiye’nin üçüncü büyük partisiyiz; iktidara oynayan bir partiyiz. CHP ile bazı belediyelerde kent uzlaşısı yaptık; “CHP’nin payandası” dediler. Şimdi daha ortada bir şey yokken “AK Parti ile mi?” diyorlar. Biz üçüncü yoluz. Hiçbir partinin arka bahçesi değiliz; bir partiye eklenme niyetimiz yok.

Görüşümüz açık: Halkların çıkarına olmayan, Kürt halkının çıkarına olmayan, Alevinin çıkarına olmayan, Dürzinin çıkarına olmayan, Ezidinin çıkarına olmayan; yok sayan, görmezden gelen bir şeyin altına niye imza atalım? Bizim varlık sebebimiz bu.Bu özgürlük sadece Kürt halkının özgürlüğü değil; insanın insan olabilmesi için bir özgürlüktür. O yüzden bu tartışmaları baştan “kabare” gibi algılıyorum.Anayasa tartışmasına henüz geçilmiş değil; biz de oraya gelmedik. Evet, bu ülkenin bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı var. Ama bu toplumsal sözleşme halklar nezdinde tüm halklar için menfaat üretmiyorsa, elbette tarafı olmayız.

Son olarak, kapatmadan önce söylemek istediğiniz bir mesaj var mı?

Dilan Kunt Aydın: Geçen seneden itibaren başlayan barış ve demokratik toplum sürecine bütün halkların, inançların, toplulukların dâhil olmasını ve bu topraklara onurlu barışı hep birlikte getirmeyi umut ediyorum. Bizi izleyenleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum.ZAMAN Avustralya

Tags: 11. Yargı PaketiAKPCezaeviDEM PartiDilan Kunt AydınDr. Ali YurtsevererdoganErdoğan rejimiHİZMET HAREKETİİşkenceMilletvekiliTürkiyezulüm
PAYLAŞTweet
ÖNCEKİ HABER

11.Yargı Paketi’yle tahliye oldu, 3 gün sonra dini nikahlı eşini öldürdü

BENZER HABERLER

11.Yargı Paketi’yle tahliye oldu, 3 gün sonra dini nikahlı eşini öldürdü
Dış Haberler

11.Yargı Paketi’yle tahliye oldu, 3 gün sonra dini nikahlı eşini öldürdü

Aralık 29, 2025
Cemal Enginyurt’a çifte yalanlama: Ayıp yahu, yarası olan herkes kendini Baransu üzeriden temize çıkarmak istiyor
Manşet

Cemal Enginyurt’a çifte yalanlama: Ayıp yahu, yarası olan herkes kendini Baransu üzeriden temize çıkarmak istiyor

Aralık 29, 2025
Avustralya 16 yaş altı ‘Sosyal Medya’ yasağını uygulamaya başladı:İhlallere ağır ceza
Avustralya

Zararlı içeriğe karşı yeni adım yürürlükte: Avustralya’da çocuklar için dijital kalkan

Aralık 29, 2025
Babadan-oğul siyasetinde iflas: İnönü’den Bilal Erdoğan’a uzanan bir yolculuk
Manşet

Babadan-oğul siyasetinde iflas: İnönü’den Bilal Erdoğan’a uzanan bir yolculuk

Aralık 29, 2025
BM koruması altındaki eğitimci Mustafa Güngör’ün Türkiye’ye iade tehlikesi sürüyor!
Manşet

BM koruması altındaki eğitimci Mustafa Güngör’ün Türkiye’ye iade tehlikesi sürüyor!

Aralık 28, 2025
Gündem

34 can, Erdoğan rejiminde süren cezasızlık: Roboski katliamı 14 yıldır hâlâ kanıyor

Aralık 28, 2025
  • All
  • Manşet
11. Yargı paketini değerlendiren DEM Parti  Milletvekili Aydın: “Bu paketler barış getirmez, sadece adaletsizliği derinleştirir
Manşet

11. Yargı paketini değerlendiren DEM Parti Milletvekili Aydın: “Bu paketler barış getirmez, sadece adaletsizliği derinleştirir

by adminzaman
Aralık 29, 2025
0

DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Aydın, Dr. Ali Yurtsever’in kanalında katıldığı programda 11. Yargı Paketi’ni sert ama gerekçeli biçimde...

11.Yargı Paketi’yle tahliye oldu, 3 gün sonra dini nikahlı eşini öldürdü

11.Yargı Paketi’yle tahliye oldu, 3 gün sonra dini nikahlı eşini öldürdü

Aralık 29, 2025
Cemal Enginyurt’a çifte yalanlama: Ayıp yahu, yarası olan herkes kendini Baransu üzeriden temize çıkarmak istiyor

Cemal Enginyurt’a çifte yalanlama: Ayıp yahu, yarası olan herkes kendini Baransu üzeriden temize çıkarmak istiyor

Aralık 29, 2025
Avustralya 16 yaş altı ‘Sosyal Medya’ yasağını uygulamaya başladı:İhlallere ağır ceza

Zararlı içeriğe karşı yeni adım yürürlükte: Avustralya’da çocuklar için dijital kalkan

Aralık 29, 2025
Babadan-oğul siyasetinde iflas: İnönü’den Bilal Erdoğan’a uzanan bir yolculuk

Babadan-oğul siyasetinde iflas: İnönü’den Bilal Erdoğan’a uzanan bir yolculuk

Aralık 29, 2025
BM koruması altındaki eğitimci Mustafa Güngör’ün Türkiye’ye iade tehlikesi sürüyor!

BM koruması altındaki eğitimci Mustafa Güngör’ün Türkiye’ye iade tehlikesi sürüyor!

Aralık 28, 2025

İLETİŞİM

info@zamanaustralia.com.au australiazaman@hotmail.com

Sydney Ofisi telefonu

+61 02 96496006

27 Queen Street Auburn NSW 2144 Australia

AVUSTRALYA REHBERİ

 

    • Yurtdışında yaşam şartları ve göçmen alan 8 ülke
    • Ücretsiz tercüme hizmetinden nasıl faydalanabilirim?
    • Avustralya Hakkında Genel Bilgi
    • Avustralya’daki Kutsal Kaya: Uluru
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM