En Tr724 yazarı Nazif Apak sonradan AKP’li
olan o isimleri yazdı:
İşte Apak’ın o yazısı…
Kim bu adamlar?
Bir haftada üç kişiyi ekrandan hedef gösterdi Tan: Önce Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli’ye hakaretamiz laflarla saldırdı, ihbar etti. Ardından bağımsız yargının (!) savcıları harekete geçip Mahalli hakkında gözaltı sürecini başlattı. Ve tutuklandı. Bu vahim durumu Parlamento’da dile getirdiği ve Mahalli’ye destek verdiği için Tan, CHP milletvekili Eren Erdem’i de hedef tahtasına oturttu. Coştukça coştu, ‘hainler’ diye kükredi ekranlarda.
‘Alçak’ diye hitap ettiği bir gazeteciyi derdest ettirmek, gazeteci kökenli bir milletvekilini ekranda haşlamak Erkan Tan’ın hızını kesmemiş olacak ki TÜSİAD’ı da menzile dahil etti. TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes’i alaylı bir üslupla yerden yere vurdu, harbi bir laf kalabalığı içinde racon kesti.
ERKAN TAN NASIL AKP’Lİ OLDU?
İyi de bu hararetli tek parti televizyoncusu, gerçekten AKP’li mi? Tabii ki hayır!
Ankara gazetecilerinin yakından tanıdığı Erkan Tan, çok eski ve bilinen bir masondur. Bunu bir zamanlar çekinmeden herkese söylerdi. 1989’da TRT’nin açtığı spikerlik sınavını kazanarak mesleğe başlayan Tan’ın ilk durağı TRT Ankara stüdyoları oldu. 1991 yılında hayatının bir dönüm noktasını daha yaşadı. The British Council’den burs kazanarak İngiltere’ye gitti. Masonlukla tanışması o senelerde mi oldu yoksa vali çocuğu olmak mı Mason teşkilatlarının ilgisini çekti, bilemiyorum. Masonluk da, meslek ilkelerini ihlal etmediği sürece, kendi bileceği bir iş. Ama bildiğim bir şey var: Erkan hiçbir zaman dindar, muhafazakar, milli görüşçü, Tayyipçi, AKP’li olmadı. Olamazdı da!
Aslında Şırnak kökenli bir ailenin çocuğu Erkan Tan. Babasını kamuoyu bir suikasttan dolayı hatırlayacaktır. 2004’te Van valiliği görevini sürdürürken Hikmet Tan’a PKK tarafından suikast düzenlenmiş, uzaktan kumandalı bomba patlatılmıştı. Olayda dört kişi hayatını kaybederken Erkan Tan’ın babası yara almadan kurtulmuştu. Bu esnada Erkan canlı yayında olduğu için çalıştığı televizyon, olayı spikerinden gizlemişti.
SUÇ ERKAN’DA DEĞİL
Bir zamanlar, Tan’ı güzel Türkçesi ve efendiliğiyle severdi herkes. Sonradan hem TRT ciddiyetini hem de dilini kaybetti. 2013’te büyük paralarla transfer olduğu Melih Gökçek’in Beyaz TV’sinde artık tanınamaz hale geldi ve iktidar tetikçiliğine soyundu. Yazık oldu. Efendi bir adam, makul bir televizyoncu görüntüsü verirken şimdi her gün birilerini jurnalleyip tutuklatan bir tetikçiye dönüştü. Sanki adamın içine Cem Küçük adındaki yaratık kaçmış gibi…
Suç Erkan’da değil. Ülkeyi yönetenler medyada da yeni bir insan tipi oluşturdu. Erkan da o tiplemeye ayak uydurup rolünü oynuyor, parasını kazanıyor, mevkini muhafaza ediyor, günü kurtarıyor…
‘DAVA’DAN UZAKLAŞTIKÇA…
AK Parti AKP’ye dönüşmeden ve canavarlaşıp bütün farklı sesleri kısmaya yeltenmeden önce kendine yakın medyada ‘dava’yı bilen gazetecilere itibar edilirdi. Parti ‘dava’dan uzaklaşıp tek adamın çiftliğine dönüştükçe vaktiyle AK Parti’ye ve muhafazakar kesime ters bakan hatta bazen düşmanlık yapan kişiler gelip baş köşeye yerleşti. Bu tipler hem abartılı bir övgü yarışına girerek ‘Reis’ güzellemesi yapmakta hem de hedef gösterdikleri kişilere aralıksız hücumlar düzenlemekte.
Bu yeni tiplerin en önde gideni hiç kuşkusuz ‘Jöleli’ lakabıyla tanınan Yiğit Bulut. Bir zamanlar ‘Ergenekoncu’ diye bilinirdi; o da bunu hiçbir zaman inkar etmezdi. Aksine, aşırı ulusalcı düşünceler altında görüntü verip perde arkasında bazı komutanlarla al gülüm ver gülüm oyunu oynardı. Şimdi Saray’ın keyfini çıkarırken bir yandan da bıyık altında gülüyor ve Mustafa Karaalioğlu, Akif Beki, Yusuf Ziya Cömert, Fehmi Koru gibi isimlerin nasıl kapı önüne konduğuna dair hikayeler anlatıyor olmalı çevresine…
ŞAMİL TAYYAR AKP’Lİ Mİ?
Daha bir kaç gün önce Şamil Tayyar derin devlet övgüleri yaptı. Oysa birkaç sene öncesine kadar Tayyar, Ergenekon adlı örgütün varlığı ve derin devlet yapılanmasının zararları ile ilgili örnekleri ballandıra ballandıra anlatıyor, kitaplar yazıyor; para kazanıyordu bu yolla.
Şamil, AKP’li miydi? Hayır. Bazıları onun ülkücü olduğunu oradan hareketle devletle bağını bulunduğunu söylese de bunu o dönemden tanıyanlar teyit etmez. Zaten bir ara rahmetli Ecevit’in partisinden milletvekili adayı da olmuştu. Solcu muydu Tayyar?
Peki AKP’den nasıl milletvekili oldu Şamil Tayyar? Bir yurt dışı gezisinden gazeteci arkadaşları Şamil için Erdoğan’a ricacı olmasaydı Şamil hayatta milletvekili olmazdı. O sıralarda Ergenekon davası ile ilgili yazdığı yazılardan dolayı hakkında onlarca dava açılmıştı Tayyar’ın. Hapse girme ihtimali yükselmişti. Meslektaşları rica ettiler ki Şamil, milletvekilliği dokunulmazlığına kavuşsun da paçayı kurtarsın. Bir zaman sonra Tayyar kendini vekil yaptıran meslektaşlarının tamamı (evet, istisnasız tamamı) aleyhine yazılar yazdı. Aleyhine atıp tuttuğu gazetecilerden büyük çoğunluğunun ‘dava’ ya da ‘milli görüş’ emeği Şamil’i bin kere katlayacak kadar eskiye dayanıyor.
DAHA SAYMAYA GEREK VAR MI?
Bugün ne kadar çapsız adam medyada boy gösteriyorsa, hiçbiri zor dönemlerde ortada yoktu. Sadece bu açıdan bir kıyaslama yapılsa bile AKP’deki yozlaşmanın, güdükleşmenin, çapsızlaşmanın fotoğrafı görülecektir. ‘Dava arkadaşları’nı satıp onun yerine menfaatçi, aşırı ulusalcı, mason, derin devletçi tipleri partiye getirenler, medyada da yağcılar-bağcılar denklemi kurdu. Hanedanlıklarını ve servetlerini başka türlü korumaları mümkün değildi çünkü…