16 Nisan’da rejimin değişmesinin ardından Adliyeler “kara listeler”le gözaltı ve tutuklama emri verilmeye başlandı.
Bir günde beş bin kişi hakkında çıkartılan gözaltı kararı bu listeler doğrultusunda verildi. Normalde Türkiye’deki geçerli yasalara göre bir kişinin gözaltına alınması yani adli işleme tabi tutulması için hakkında delillendirilmiş bir dosya olması, bu dosyanın gözaltı kararı verecek yargı mercini ikna edecek somut suç unsurlarından müteşekkil hale getirilmesi gerekiyor. Bir liste ile gözaltı diktatörlükle yönetilen ülkelere özgü. 16 Nisan Referandumu’ndan sonra “liste ile gözaltı” uygulamasına geçildi. MİT’in gönderdiği listelerdeki herkes hakkında “delil aranmaksızın” gözaltı kararı verildi. Geçmişte MİT bir kişi hakkında bile bilgi verse, emniyet bu kişiyi izlemeye alıyor, suç işlediği ya da işleyeceğine ilişkin somut delilleri toplayıp dosya haline getirip yargıya sunuyordu. Yargı delillere ikna olursa gözaltı kararı veriliyordu.
SENDİKA ÜYELİĞİNDEN İNSAN TUTUKLANAMAZ
Sendika üyeliğinden hiçkimse hakkında tutuklama ya da gözaltı kararını bırakın inceleme bile başlatılamaz. Ancak, Erdoğan Rejimi’nde devletin elinde de olan sendika üyeleri listesi çıkartılıp hepsi işten atılıyor. Bazı meslek gruplarındaki sendika üyeleri ise toplu halde gözaltına alınıp tutuklanıyor.
BİR ARAYA GELMEK SUÇ DEĞİL
Herkesin başka kişilerle bir araya gelme ve görüşme hakı var. Bu suç olarak gösterilemez. Bunun suç olup tutuklanmaya dönüşebilmesi için, biraraya gelen o insanların biraraya gelip suç işlediklerinin somut delillerle ortaya konması gerekiyor. Oysa Erdoğan rejiminde sadece bir araya gelme suç olarak gösterildi ve insanlar tutuklanıyor. İnsanların bir araya gelirken izin istemeleri dikta rejimlerine özgü. Kuzey Kore, İran, Çin’de bu tarz teşkilatlanmalar yasaktır çünkü dikta ile yönetilirler.