Doç.Dr.Salih Yücel
İslam tarihinde başarılı olmuş bütün hareketler veya en etkili âlimler eşeddi
zulmün ürünüdür. Rahman ve Rahim olan Allah, davasına sadık erler için
zulümleri rahmete çevirmiştir.
Sahabeden başlayıp günümüze kadar devam eden ve bundan sonra da devam
edecek sosyolojik bir gerçektir bu.
Yirminci asrın müceddidi Bediüzzaman’a yapılmadık zulüm, reva görülmedik
uygulama bırakılmadı. Bugün dünyaya yayılan eserleri, yaşadığı sürgünün ve
hapishanelerin ürünüdür.
Onun için o kendisi için;”Denizli,
Afyon, Eskişehir hapishanelerinin meyvesi” der. Üzerinde bir kaç gündür
düşünüyordum. Neden Üstad; “hapishane meyvesi” diyor, diye.
Kısa fehmimle şunları anladım.
1-)Meyve ağaçta olur. Demek ki, hapishane ehli iman için (Allah düşürmesin)
çok üreten meyvedar bir ağaç gibidir.
2-) Belli bir meyve çeşidini zikretmiyor. Demek ki, farklı letaifi
rabbaniyyeler orada gelişiyor, kemale eriyor.
3-) Meyve hemen hemen herkese hatta her canlı
için şifalıdır. Öyle ise, ehli iman hem hapishanedekilere ve çıkınca da
dışarıdakilere manen şifa kaynağı olacaklar.
4-)Meyvelerin çekirdekleri, tohumları olur. Yani zahiren yenilse veya
çürüse de tohumlar ağaç olup meyve vermeye devam eder.
5-)Hapishanedeki mazlum, ehli iman vefat etse de yetiştirdikleri kimselere
iman ve Kur’an hizmetine devem ederler.
6-) Yeryüzünde binlerce çeşit meyve var. Herkes sevdiğini alır, yer. Zulüm
görmüş ehli iman da her fıtrata göre manevi ihtiyacını vermeye vesile olur.
7-)Meyve tabiidir, sun’i değil. Zulüm gören ehli iman günahlarından
arınmış, samimi ihlaslı bir mümin olur, kalbi hastalıklardan çok büyük bir
derecede kurtulur.
😎 Meyve benzeri cennet de bulunan bir ikramı ilahidir. Zulüm gören ehli
iman ise Hz. Kerim olan Allah’ın sevdiklerine ikramı olan İhsan mertebesine
layık hale gelir.
9-)Meyve güzel kokusu ve güzelliği ile insanların ve diğer canlıların
kendisini yemesini celbeder. Zulüm gören ehli iman, ahlaki hamide ve nezafeti
ile insanları kendisine celbeder.
10-) Ağaç meyvesini sunarken dalları eğilir, tevazu ile ve hiç bir karşılık
beklemeden meyvesini verir. Hapse düşen ehli iman Allah’ın büyüklüğünü hakkal
yakin idrak eder, mütevazı olur ve hiç bir karşılık beklemeden imana ve
Kur’an-a hizmet eder.
Demek ki, Üstad boşa bazı eserlerine hapishane meyvesi dememiş.
Evet, haksız yere kim zulüm görürse ve hapishaneye atılırsa, meyvedar olur.
Avrupa medeniyeti birincisi İslam medeniyetine, ikinci olarak Fransa
ihtilalini yapan mazlum mahkûmlara borçludur. Bugünkü ABD’yi kuranlar da
kilisenin zulmünden kaçan Puritan’lardır.
ZİNDANLARIN MEYVELERİ!
Üstad yüz küsür talebesi ile beraber 1948’de Afyon’da hapse atılır.
Yaklaşık bir yıl sonra serbest kalırlar. Sonra seçimler olur.
CHP büyük bir mağlubiyet alır. İsmet İnönü “Bizi Nurcular mağlup etti” diye
itiraf eder.
Peki, nasıl olur?
Zulüm gören her ehli iman en az bin kadar hatta bazıları on bin, bazıları
da yüz bin kişi kadar etkili olur.
Bu ehli dünya için de bir derece böyledir.
1970 ve 1980’li yıllarda hapse atılan solcu ve ülkücülerin toplamı yaklaşık
21 bin kişidir. Her iki grupta son 35 yıldır siyasette, ekonomide, eğitimde,
medyada en etkili olanlardır.
Şu an yaklaşık 17 bin hanımefendi ve
700’e yakın bebek dahil 60 bin civarında hizmeti imaniyye ve Kur’aniyye eri
zindanlarda.
Zindan diyorum çünkü bebeklerin dahi hapsedildiği bir yere hapishane demek
yakışmaz.
İçeride ve dışarıda da bir başka şekilde
yüzbinler zulüm görüyor.
Malum iki çeşit ibadet vardır. Müspet yani namaz, oruç, hac, zekat, sadaka
gibi. Bir de menfi olandır ki; sabreden için zulüm, hastalık, dert vs.
Her iki çeşit ibadeti yapan ihsan şuuruna erer, hem canı, hem de cananı
bulur. Hizmette geçmişte zulüm görenlerin sayısı bir kaç yüzü geçmez.
Hocaefendi hali, yaşantısı, gözyaşı, sözü ve ıstırabı ile hizmet erlerinin
kemale ermesi için hep inledi.
Fakat ibadetin menfisi olmayınca bir taraf eksik kalıyordu. Allah, ehli
dalalet ve ehli hasedin ortak olarak icra ettikleri zulüm vesilesi ile bu
eksikliği giderdi.
Evet, Üstadın zulüm gören yüz küsür talebesi küfrü mutlakın belini kırdı.
Cenab-ı Allah hapishaneyi onlar ve ülke için rahmete çevirdi. Peki ya hizmet
erleri…
Bu zulmü onlar içinde büyük rahmete dönüşecek ve onlar da dünyaya cılız
ışık gönderen hilal gibi idiler.
Gelecekte dolunay gibi ışık saçacaklar
inşallah.
Herbirisi zindanın ürünü meyveli bir ağaç olacak; gönüllere, ruhlara,
ikrami ilahi olan şifayı dağıtacaklar.
Bu bir hayal değil, sosyolojik kanunalara göre bir hakikat. İnanmıyorsanız
sosyolojinin babası olan İbn Haldun’un Mukaddime’sini okuyun.
Fakat şarti adi planında aktif sabır, dertlenme, ızdırap
ve gözyaşı şart. yucelsalih@yahoo.com