Diyarbakır Emek Demokrasi Platformu tarafından Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipler Birliği (TTB) temsilcilerinin bir araya getirildiği, “OHAL, KHK rejiminde Emek, Demokrasi, Hukuk ve Özgürlük mücadelemiz sürüyor” konulu panel, Demir Otel’de gerçekleştirildi. Çok sayıda emekçinin katıldığı panelde, moderatörlüğü Dr. Adnan Selçuk Mızraklı yaparken, KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, ihraç edilen akademisyenlerden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu konuşmacı olarak katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Dr. Adnan Selçuk Mızraklı, yaşanan süreçte panelde bir araya gelmenin önemine değinirken, OHAL ve KHK’lere dikkat çekti. Mızraklı, “Ya bu adamlar bin 154 odalı sarayı niye yaparlar? Siz bu ülkeyi bin 154 odalı saray yaparak nasıl iyi yönetebileceğinizi söylüyorsunuz? Nasıl bir gelecek ve yönetim tasarrufunuz vardır ki böyle bir şey yaparsınız?” diye sordu.
‘KHK İŞÇİ GÜVENLİĞİ AÇISINDAN TEHLİKELİ’
Ardından söz alan Aysun Gezen ise panele sadece KESK Eş Genel Başkanı olarak katılmadığını, panelin barışı tekrar dillendirmek için önemli fırsat olduğunu vurguladı. Gezer, OHAL ve KHK ile yaşanan hak ihlalleri, ihraçlar ve işçilerin emeğinin sömürüsüne yönelik uygulamaların arttığını söyleyerek, yüzbinlerce işçinin yaşanan savaşa karşı ses çıkarması sonucu ihraçlarla karşı karşıya kaldığını söyledi. Gezen, OHAL’in işçilere yönelik yapıldığını belirterek, KHK’yi işçi sağlığı ve güvenliği açısından büyük bir tehlike olarak değerlendirdi.
‘ÇOCUK VE KADIN BEDENİ İKTİDAR ALANINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ’
Şiddetin ve savaşın toplumun tüm alanlarına yayıldığını söyleyen Gezen, son çıkarılan “Müftülük Yasası” ile hükümetin kadına ve çocuğa yönelik taciz ve cinsel saldırıda bulunan kişilerin arttığını belirtti. Gezen, hükümetin getirdiği Müftülük Yasası ile de bu kişilerin hukuk altında korunmaya alındığını ifade etti. Gezen, KHK ile birlikte özellikle kadınların çalışma alanından uzaklaştırılmaya yönelik bir politika izlendiğini ve bu süre içerisinde birçok kadın çalışanın ihraçla karşı karşıya kaldığını hatırlattı. Savaşla birlikte kadınlar ve çocuklar üzerinde emek sömürüsünün yaratıldığını vurgulayan Gezen, savaşla birlikte hem kadın hem de çocuk bedeninin bir iktidar alanına dönüştürüldüğünü ifade etti.
‘KADINLAR TOPLUMSAL ROLLER İÇERİSİNDE İSTİHDAM EDİLİYOR’
Hükümetin çıkardığı yasalarla kadınlar üzerinden toplumsal rolleri var ettiğini ve kadını bu toplumsal roller üzerinden çalışma alanında istihdam ettiğini aktaran Gezen, “Savaşla birlikte gelişen fetihçi anlayışla kadın ve çocuk emeğinin sömürüsünün artmasının yanı sıra kadın ve çocuğa yönelik tecavüz ve tacizin de artmasına neden oldu” diye konuştu.
Gezen, son olarak kadınların erkeklerle kamusal alanda aynı işi yapmasına rağmen eşit ücret hakkının yok sayıldığını dile getirerek, kamusal alanda çalışan kadın işçilerin de sayısının geçici işlerde çalıştırılmasından dolayı sendikalaşma oranın az olduğunu, bununla birlikte sömürünün daha fazla artığını söyledi.
‘TEK BAŞINA İKTİDAR OLAMAYINCA KATLİAMLARI ARTTIRDILAR’
Panelde verilen 10 dakikalık aranın ardından konuşan HDK Eşsözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ise, “OHAL, KHK rejiminde demokrasi mücadelesi ve ortak mücadele birliğini yaratmak” konusunu ele aldı. Hamzaoğlu, sürecin, iki tarafın anlaşmaya gideceği bir süreçten çatışma ve savaş sürecine geçildiğine dikkat çekerken, iktidarın tek başına iktidar olmadığını gördükten sonra saldırıların, katliamların arttığını dile getirdi.
‘KAYGI DUVARI HERKESİN ÜSTÜNÜ ÖRTTÜ’
Süreci, “Kaygı duvarı ve kaygı yorganı herkesi örttü” sözüyle özetleyen Hamzaoğlu, yaşanan sürece akademisyenlerin ilk defa, “Bu suça ortak olmayacağız ey devlet. Biz sıktığınız kurşunların, yaşanan savaşın bitmesini istiyoruz” diyerek tepkilerini dile getirdiğini söyledi. Hamzaoğlu, imza attıkları için yargılandıkları barış metninin sıradan olmadığını, barış içinde yaşama ve barışı koruma talebi içerdiğini vurguladı.
‘YALANLAR EŞLİĞİNDE TOPLUM UYUŞTURULDU’
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki görevinden ihraç edilen Anayasa Profesörü. İbrahim Kaboğlu ise OHAL’de hukuk mücadelesini anlattı. Ortak paydalar ekseninde bir araya gelmenin önemine değinen Kaboğlu, yaşanan sürecin hukuksuzluğuna işaret etti. “16 Nisan’dan sonra Anayasa değişikliğine rağmen hükümetin OHAL ilan etmesinin bir mantığı var mı?” diye soran Kaboğlu, burada yapılan kararnamelerle toplumsal katliamların yargı dışında tutulmaya çalışıldığının altını çizdi. Yargının birçok tutuklama, baskı ve ihraçlarla meşgul edildiğini söyleyen Kaboğlu, Türkiye’de dinselleştirilen ve mezhepleştirilen bir alan yaratıldığını, bununla birlikte tüm muhalif alanların da tavsiye edildiğini aktardı. Kaboğlu, en büyük Anayasa yalanlarının AKP hükümeti döneminde yaşandığını belirterek, “Türkiye’de ciddi sorunlar varken, TV ekranlarından devrim kuşandığımızı, büyük demokrasi dönemini yaşadığımız yönündeki yalanlar eşliğinde toplumun uyuşturulmaya çalışıldığı bir döneme tanık olduk” dedi.Panel soru cevap bölümünün ardından son buldu.