ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
Hoşgörü…
Frenkçe’si
tolerans…
Eski
dilimizde müsamaha…
Başkalarını
desenleriyle kabul, benzetme gafletine kapılmama ve aynileştirme gayretinden
uzak durma…
Hakkı
hukuku ve buradan doğan sınırları bilme…
Yekdiğerinin
yaşam tarzına saygı duyma…
Yaşamı
tüm doğallığı içinde ve de bütüncül olarak benimseme…
Herkesi
kendi konumunda kabul etme…
Daha
da uzatabiliriz…
Barış
böylelikle gelip bizleri bulur mu, veyahut bize ona böylelikle ulaşır mıyız?
Geçen
hafta yaşanan iki talihsiz saldırı, geldiğimiz noktayı anlamak açısından
önemli.
Biri
Avustralya’da diğeri ise; Amerika’da meydana geldi.
Körlerin
gelip tosladığı, iki kişi.
Birinci
grubun hedef aldığı bir senatör, ikinci körler grubunun hedefinde ise; sade bir
vatandaş…
Biri
yıllar önce, ailesiyle birlikte Avustralya’ya gelen, öteki ise rızkının
peşinden Amerika’ya kadar gitmek zorunda bırakılan bir muhacir.
Senatör
İranlı, sade vatandaş Anadolu’dan.
Melbourne’da,
senatöre saldıran grubun başını çekenler: Müslümanları ve
göçmenleri hedef alan aşırı sağcı Patriot Blue üyesi.
Kaliforniya’da
“Cemaatçi” dondurmacıya saldıranlar ise; Amerika’da
yaşayan AKP üyeleri.
Birileri
Müslümanlara yönelik nefret söyleminin, ötekiler ise Cemaat düşmanlığı ve
siyaset fanatizminin esiri.
Tacize
maruz kalanların ortak yönü; Müslüman olmaları.
Saldırganların
sarıldıkları klasik moda jargon aynı: “Terörist!”
Kısacası
iki olay şöyle;
Birincisi:
İran asıllı Müslüman Federal Senatör Sam Dastyari, geçen
hafta, Melbourne de bir kafede, fanatik bir grubun sözlü saldırısına maruz
kaldı. Ana Muhalefet İşçi Partisinin Senatörü Dastyari’ye tacizde bulunan beyaz
saldırgan grup, “terörist” ve “küçük maymun” gibi ırkçı
sözler sarf etti. Aşırı sağcılar, masadaki arkadaşlarının yanına oturan senatöre,
“Arkadaşlar şu teröriste bir bakın”diye haykırdılar. Avustralya’nın
çok kültürlülüğünü gölgeleyen ve yakışmayan bu görüntüler, sosyal medyada
paylaşıldı, gündem oldu, tepki topladı.
İkincisi:
Amerika’da
dondurmacılık yapan Hizmet Hareketi mensubunu taciz eden birkaç AKP fanatiği
ise; “Yahudi Köpekleri, teröristler, vatan hainleri”
diye kendi cisim ve cürümlerine yakışan cümleler sarf ettiler.
AKP’li saldırganlar bunla da yetinmeyip, çirkef yüzlerini tüm dünyaya
göstermek edasıyla, görüntüleri kameraya çektirdiler. Daha sonra twitter
hesabından paylaşıldı bu çirkeflik. Hıncını alamayan fanatik partili: “F…’cüye
haddini bildirdim.” ifadelerini kullandı.
Buna
çanak tutan havuz medyası ise; “gurbetçi genç” olarak lanse etti
bu eşkıyayı.
Amerika’nın
göbeğinde, yaşanan tam bir eşkıyalık…
Eşkıyalık
hükümranlığı tüm coğrafyalara yayma gayretkeşliği…
Muhalefet
Partili senatöre yapılan bu çirkin hadiseye, vakit geçirmeden tepki gösteren
ülke Başbakanı Malcolm Turnbull, yaptığı açıklamada, olayı kınadı.
“Avustralya’da
kötü muameleye yer yok “ dedi, Başbakan.
Elhakk…
Kıta
Ülkesinde, kötü muameleye yer de, pirim de yok.
Marjinal
azınlıkların dışında, çanak tutanlara tolerans da sıfır…
Anadolu
Türkiye’sinde olduğu gibi; “Vallahi yerinizde olsam, gördüğüm yerde
boğazlarım” diyen siyasi bağnazlar da yok.
Dünyadaki
farklı düşünenleri yok eden ve canavarlaşan tabloya belki de örnektir bu iki
sevimsiz saldırı vakıası.
Son yıllarda dünya,
hoşgörüsüzlüğün en aşırı örneklerine sahne oluyor ne yazık ki…
Ülkeler, uluslar,
ırklar ve dinler arası düşmanlıklar körüklendikçe, körükleniyor…
Siyasi amaçlar ve
popülizmin geldiği nokta bu maalesef…
Aynı inanca, aynı
toprağa ve vatana sahip kitleler arasında oluşturulan nefreti ve kutuplaşmayı
ayrı bir mecraya savuruyor.
Asya’dan Avrupa’ya,
Amerika’dan Avustralya’ya ve Kanada’ya kadar, göle atılan taş misali dalga
dalga yayılıyor adeta tahammülsüzlük…
Bilim ve teknoloji,
olağanüstü ilerlemeler, insanlığa mutluluk vaad ederken, siyasal güçler kin ve
nefret söylemini iştahla beslemeye devam ediyorlar…
Yazık…
Hem de çok yazık…
Asırların mirası
siyasi ve sosyal kavramların içini boşaltan, sınırları anlamsız kılan,
ideolojiler arasındaki duvarları yıkan, inançları birbirine yaklaştıran adımlar
atılacağına, çatışmacı kitleler adeta organize ediliyor ve şirazeden çıkılıyor.
Bu siyaset
anlayışının yeryüzünde meydana getirdiği tahribat; ekonomide, güvenlikte,
uluslararası ilişkilerde, sosyal alanlarda, dinler, ırklar ve ideolojiler arası
yaklaşımlarda meydana getirdiği tahribatlar; insanlığı ağırlığınca düşüncelere
sevk etmiyor.
Acının egemen
kılınmaya, nefret tohumlarının ekilmeye çalışıldığı coğrafyalarda, haliyle
düşmanlıklar bir türlü yok edilemiyor.
İşte Orta Doğu…
İşte Mezopotamya’da
ve Kapadokya’daki insanlık dışı muameleler...
Dünyanın dört bir
yanından 225 ayrı ülkeden 200 farklı dil konuşuluyor, Avustralya’da. 125
değişik inanışa sahip bu ülkenin birincisi sınıf vatandaşı, çok kültürlülük
şemsiyesi altında, barış ve hoşgörü içinde yaşıyor. Nüfusunun
yüzde 52’si Hristiyan inancına mensup. ‘Hiç inanmıyorum’ diyenlerin oranı,
yüzde 30. Müslümanların ise yüzde 2,6. Budistler, yüzde 2,4.
Zengin
toprağı, farklı inançları ve geniş yüzölçümü kadar, herkesi olduğu gibi kabul
eden gelecek vaad eden bir devlet anlayışı.
Senatör
Sam Dastyari’ye karşı kin ve nefret
kusanların ülkesi değil elbette Avustralya…
Bağnazlık,
hoşgörüsüzlük ada kıyılarına yer yer çarpsa da, hoşgörü egemenliği tüm gücüyle
sürüyor.
Aşırılıkların
ve fanatizmin gözü bağlı köleleri hırıltılarıyla hoşgörü egemenliğini zedeleyemezler,
sinek vızıltısı gibi gelir geçer olaylar.
Zira,
güzellik, fazilet, doğruluk dünyanın esas mayası, körler istemeseler de, dünya
kayıp yörüngesine oturacaktır.
Elbet,
taşları atan kör, hem de kör oğlu kör…
Vicdan
körü, renk körü, hakikat körü, hak ve hukuk
körü…e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au