7 Eylül’de Cudi Mahallesi’nde evinin kapısının önünde vurularak öldürülen 10 yaşındaki Cemile Çağırga’nın evinde büyük bir sessizlik var.Evin avlusunda oturan aile fertleri taziyeleri kabul ediyor.
Cemile, alenin ilk kaybı değil.
1990’lardaki çatışmalarda yedi aile üyesi ölmüş.
Cemile’nin babası Ramazan Çağırga buna, “evlerine düşen 105’lik hava topunun neden olduğunu” söylüyor.Ramazan Çağırga’nın anne ve babası, erkek ve kız kardeşi, yengesi, yeğeni ve 10 yaşındaki kızı Fatma patlamada hayatını kaybetmiş.Cemile’nin annesi Emine Çağırga “Üç kızım vardı, beş de oğlum. 23 yıl önce büyük kızımı, şimdi ise küçük kızımı 10 yaşında iken kaybettim” diyor ve devam ediyor:
“Evimiz yüksek bir noktada. Cizre’den de patlama ve silah sesleri geliyordu. Ne olup bittiğini görmek için kapının önüne çıkıp baktık. Birden bize de ateş edilmeye başlandı. Avluya kaçtık. Cemile önümde düştü, ben de üzerimize yağan kurşunlardan korunmak için Cemile’nin üzerine kapattım kendimi. Kalktığımda Cemile’nin yaralandığını gördüm. Bağırdım yardım istedim ama Cemile kollarımda can verdi.”
‘Çocuk, yaşlı, yedi çocuk annesi terörist mi olur?’
“Kollarımda can verdi. O gece kızımın cesedini koynuma alarak yattım. Sabah saçlarına ve ellerine kına yaktım. Sonra onu yıkayıp kefenledik. Cesedi bozulmasın diye, kayınbiraderimin evindeki derin dondurucuyu getirip kızımı içine koyduk. Üç gün boyunca kızımın cesedini buzlukta beklettik. Daha sonra da milletvekilleri gelince cenazesini hastanenin morgunu götürdük.”
Cemile’nin annesi, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Cizre’de sivil kayıp yok” sözünden çok incindiğini söylüyor: “Başbakan, Cumhurbaşkanı gelip kızımı görsünler, o küçük çocuk nasıl terörist olabilir? Kızımın cenazesi günlerdir dolapta, dünya alem gelip onu görmeli ve terörist olmadığını bilmeli. Belki ölenler arasında PKK’lılar da vardır, bilmiyorum ama 10 yaşındaki çocuk, yedi çocuk annesi Maşallah, onun gelini Zeynep, 70 yaşındaki yaşlı adam da mı terörist?” diye soruyor.
Baba Ramazan Çağırga, barış istediklerini söylüyor.
1992’deki çatışmalarda ailesinde yedi kişinin öldüğünü belirtiyor:
“Yedi kişi de yaralanıyor. Biz kan sevici değiliz, akan kan son bulsun, barış gelsin, artık kimse ölmesin.”Barış çağrısı yapıyoruz ama kulaklar kapalı, sesimizi kime duyurabiliriz ki” diyen Ramazan Çağırga, kızının cenazesinin Şırnak Morgu’na götürüldüğünü söylüyor.O da “sivil ölümü yok” açıklamasına tepki gösteriyor: “Bu açıklamanın aksi ıspatlanıncaya kadar biz de cenazeleri gömmeyeceğiz. Gelip 10 yaşındaki teröristleri görsünler” diyor.
Ona, kaç yaşında olduğunu soruyorum, “53 yaşındayım ama siz oraya 200 yıla yetecek kadar şey yaşadı diye yazın” cevabını veriyor.Cemile’nin ağabeyi, 1992’de evlerine düşen bombanın patlamasıyla dizinden yaralanmış. O zaman henüz bir yaşında olduğunu söyleyen ağabeye adını soruyorum: “Adım Baran ama nüfus memuru terörist ismi diye kimliğe Behrem yazmış” cevabını veriyor.
‘Gazze koşullarında yaşadık’
Baran, kız kardeşinin cesedinin derin dondurucuya konularak muhafaza edilmesi konusunda sosyal medyada yanıltıcı bilgilerin dolaştığını söylüyor.”Bu durumun manipüle edilmesinden rahatsız olduğunu” belirtiyor.
“Facebook’da, Twitter’da o cenazenin Cemile’nin değil, Filistinli, Gazzeli bir çocuğun cenazesi olduğu yönünde yanıltıcı yorumlar yapılıyor. Doğrudur, biz de sekiz gün boyunca Gazze koşullarında yaşadık ve aynı onlar gibi biz de çocuklarımızın cenazesini derin donduruculara, soğuk hava depolarına bırakmak zorunda kaldık” diyor. Kardeşini koydukları derin dondurucuyu gösteriyor: “Amcamların dolabı ama kardeşime tabut oldu. Nasıl kullanılır ki artık?”
Erdoğan’ın ‘çözüm süreci derin dondurucuda’ sözünü hatırlatıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “çözüm süreci derin dondurucuda” sözünü hatırlatıyor.”Barış ve çözüm süreci nereye konuldu bilmiyorum ama Başbakan ve Cumhurbaşkanı bilmeli ki biz o derin donduruculara cenazelerimizi koymak zorunda kaldık” diyor.
Birkaç sokak ötede bir başka eve gidiyorum. Evden ağıtlar yükseliyor. Burası 11 Eylül’de yedi çocuk annesi 35 yaşındaki Maşallah Edin ve bir çocuk annesi 17 yaşındaki gelini Zeynep Taşkın’ın yaşamını yitirdiği yer. Kapının önünde hala kan izleri duruyor.
Dışarı çıktı, kucağında altı aylık bebeği ile yere yığıldı
Katibe Edin, Maşallah’ın eltisi. Olayı şöyle anlatıyor: “Maşallah’ın tır şoförü olan eşi Ahmet, o sıralarda Irak’ta. Ailesini merak edince amcasının ev numarasından Maşallah’ı arıyor. Gelini Zeynep ile birlikte telefona gidiyorlar. Silah ve patlama sesleri artınca kadınlar, evde bulunan çocukları için kaygılanıp dışarı çıkıyorlar. Kapıdan ilk çıkan Zeynep oluyor. Çıkar çıkmaz kucağında altı aylık bebeği Berxwedan ile yere yığılıyor.”
“Genç kadın hemen orda ölüyor. Bebek ise topuğundan ve kulağından yaralanıyor. Bebeğin çığlığına koşan genç babaanne Maşallah, sokağa fırlıyor ardından da eşinin amcası Eşref…. Maşallah sokakta, amca da kapı arasında. Amca bebeği kapıp bahçe kapısına koşuyor, tam o sırada o bacağından vuruluyor. Gelinin avluya sürüklemeye çalışan Maşallah da o sırada yere yığılıyor.”
Maşallah’tan geriye yedi çocuk öksüz kaldı. Henüz üç yaşında olan Çiçek hala emzik emiyor. Berfin ise beş yaşında. İki küçük çocuğu teselli etmek Katibe’ye kalıyor.
‘Annen Şırnak’a gitti diyorum’
“Berfin’e annen Şırnak’a gitti diyorum, Çiçek ise daha bişey anlamıyor ama günlerdir ağlıyor. Babaları da hasta, bu çocuklar annesiz kaldı..” diyor.O sırada kapıda kalabalık birikiyor. Annesinin öldüğünden habersiz olan küçük Berfin, yerdeki kan izlerine bakıyor.Sonra da başını kaldırıp etrafta biriken kalabalığı izliyor. Arada bir gülümsese de annesinin adını duyduğu her anda gözleri dolarak sessizce ağlıyor. Onu teselli etmek de yengesi Katibe’ye kalıyor.
7 Eylül’de Cudi Mahallesi’nde evinin kapısının önünde vurularak öldürülen 10 yaşındaki Cemile Çağırga’nın evinde büyük bir sessizlik var.Evin avlusunda oturan aile fertleri taziyeleri kabul ediyor.
Cemile, alenin ilk kaybı değil.
1990’lardaki çatışmalarda yedi aile üyesi ölmüş.
Cemile’nin babası Ramazan Çağırga buna, “evlerine düşen 105’lik hava topunun neden olduğunu” söylüyor.Ramazan Çağırga’nın anne ve babası, erkek ve kız kardeşi, yengesi, yeğeni ve 10 yaşındaki kızı Fatma patlamada hayatını kaybetmiş.Cemile’nin annesi Emine Çağırga “Üç kızım vardı, beş de oğlum. 23 yıl önce büyük kızımı, şimdi ise küçük kızımı 10 yaşında iken kaybettim” diyor ve devam ediyor:
“Evimiz yüksek bir noktada. Cizre’den de patlama ve silah sesleri geliyordu. Ne olup bittiğini görmek için kapının önüne çıkıp baktık. Birden bize de ateş edilmeye başlandı. Avluya kaçtık. Cemile önümde düştü, ben de üzerimize yağan kurşunlardan korunmak için Cemile’nin üzerine kapattım kendimi. Kalktığımda Cemile’nin yaralandığını gördüm. Bağırdım yardım istedim ama Cemile kollarımda can verdi.”
‘Çocuk, yaşlı, yedi çocuk annesi terörist mi olur?’
“Kollarımda can verdi. O gece kızımın cesedini koynuma alarak yattım. Sabah saçlarına ve ellerine kına yaktım. Sonra onu yıkayıp kefenledik. Cesedi bozulmasın diye, kayınbiraderimin evindeki derin dondurucuyu getirip kızımı içine koyduk. Üç gün boyunca kızımın cesedini buzlukta beklettik. Daha sonra da milletvekilleri gelince cenazesini hastanenin morgunu götürdük.”
Cemile’nin annesi, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Cizre’de sivil kayıp yok” sözünden çok incindiğini söylüyor: “Başbakan, Cumhurbaşkanı gelip kızımı görsünler, o küçük çocuk nasıl terörist olabilir? Kızımın cenazesi günlerdir dolapta, dünya alem gelip onu görmeli ve terörist olmadığını bilmeli. Belki ölenler arasında PKK’lılar da vardır, bilmiyorum ama 10 yaşındaki çocuk, yedi çocuk annesi Maşallah, onun gelini Zeynep, 70 yaşındaki yaşlı adam da mı terörist?” diye soruyor.
Baba Ramazan Çağırga, barış istediklerini söylüyor.
1992’deki çatışmalarda ailesinde yedi kişinin öldüğünü belirtiyor:
“Yedi kişi de yaralanıyor. Biz kan sevici değiliz, akan kan son bulsun, barış gelsin, artık kimse ölmesin.”Barış çağrısı yapıyoruz ama kulaklar kapalı, sesimizi kime duyurabiliriz ki” diyen Ramazan Çağırga, kızının cenazesinin Şırnak Morgu’na götürüldüğünü söylüyor.O da “sivil ölümü yok” açıklamasına tepki gösteriyor: “Bu açıklamanın aksi ıspatlanıncaya kadar biz de cenazeleri gömmeyeceğiz. Gelip 10 yaşındaki teröristleri görsünler” diyor.
Ona, kaç yaşında olduğunu soruyorum, “53 yaşındayım ama siz oraya 200 yıla yetecek kadar şey yaşadı diye yazın” cevabını veriyor.Cemile’nin ağabeyi, 1992’de evlerine düşen bombanın patlamasıyla dizinden yaralanmış. O zaman henüz bir yaşında olduğunu söyleyen ağabeye adını soruyorum: “Adım Baran ama nüfus memuru terörist ismi diye kimliğe Behrem yazmış” cevabını veriyor.
‘Gazze koşullarında yaşadık’
Baran, kız kardeşinin cesedinin derin dondurucuya konularak muhafaza edilmesi konusunda sosyal medyada yanıltıcı bilgilerin dolaştığını söylüyor.”Bu durumun manipüle edilmesinden rahatsız olduğunu” belirtiyor.
“Facebook’da, Twitter’da o cenazenin Cemile’nin değil, Filistinli, Gazzeli bir çocuğun cenazesi olduğu yönünde yanıltıcı yorumlar yapılıyor. Doğrudur, biz de sekiz gün boyunca Gazze koşullarında yaşadık ve aynı onlar gibi biz de çocuklarımızın cenazesini derin donduruculara, soğuk hava depolarına bırakmak zorunda kaldık” diyor. Kardeşini koydukları derin dondurucuyu gösteriyor: “Amcamların dolabı ama kardeşime tabut oldu. Nasıl kullanılır ki artık?”
Erdoğan’ın ‘çözüm süreci derin dondurucuda’ sözünü hatırlatıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “çözüm süreci derin dondurucuda” sözünü hatırlatıyor.”Barış ve çözüm süreci nereye konuldu bilmiyorum ama Başbakan ve Cumhurbaşkanı bilmeli ki biz o derin donduruculara cenazelerimizi koymak zorunda kaldık” diyor.
Birkaç sokak ötede bir başka eve gidiyorum. Evden ağıtlar yükseliyor. Burası 11 Eylül’de yedi çocuk annesi 35 yaşındaki Maşallah Edin ve bir çocuk annesi 17 yaşındaki gelini Zeynep Taşkın’ın yaşamını yitirdiği yer. Kapının önünde hala kan izleri duruyor.
Dışarı çıktı, kucağında altı aylık bebeği ile yere yığıldı
Katibe Edin, Maşallah’ın eltisi. Olayı şöyle anlatıyor: “Maşallah’ın tır şoförü olan eşi Ahmet, o sıralarda Irak’ta. Ailesini merak edince amcasının ev numarasından Maşallah’ı arıyor. Gelini Zeynep ile birlikte telefona gidiyorlar. Silah ve patlama sesleri artınca kadınlar, evde bulunan çocukları için kaygılanıp dışarı çıkıyorlar. Kapıdan ilk çıkan Zeynep oluyor. Çıkar çıkmaz kucağında altı aylık bebeği Berxwedan ile yere yığılıyor.”
“Genç kadın hemen orda ölüyor. Bebek ise topuğundan ve kulağından yaralanıyor. Bebeğin çığlığına koşan genç babaanne Maşallah, sokağa fırlıyor ardından da eşinin amcası Eşref…. Maşallah sokakta, amca da kapı arasında. Amca bebeği kapıp bahçe kapısına koşuyor, tam o sırada o bacağından vuruluyor. Gelinin avluya sürüklemeye çalışan Maşallah da o sırada yere yığılıyor.”
Maşallah’tan geriye yedi çocuk öksüz kaldı. Henüz üç yaşında olan Çiçek hala emzik emiyor. Berfin ise beş yaşında. İki küçük çocuğu teselli etmek Katibe’ye kalıyor.
‘Annen Şırnak’a gitti diyorum’
“Berfin’e annen Şırnak’a gitti diyorum, Çiçek ise daha bişey anlamıyor ama günlerdir ağlıyor. Babaları da hasta, bu çocuklar annesiz kaldı..” diyor.O sırada kapıda kalabalık birikiyor. Annesinin öldüğünden habersiz olan küçük Berfin, yerdeki kan izlerine bakıyor.Sonra da başını kaldırıp etrafta biriken kalabalığı izliyor. Arada bir gülümsese de annesinin adını duyduğu her anda gözleri dolarak sessizce ağlıyor. Onu teselli etmek de yengesi Katibe’ye kalıyor.
7 Eylül’de Cudi Mahallesi’nde evinin kapısının önünde vurularak öldürülen 10 yaşındaki Cemile Çağırga’nın evinde büyük bir sessizlik var.Evin avlusunda oturan aile fertleri taziyeleri kabul ediyor.
Cemile, alenin ilk kaybı değil.
1990’lardaki çatışmalarda yedi aile üyesi ölmüş.
Cemile’nin babası Ramazan Çağırga buna, “evlerine düşen 105’lik hava topunun neden olduğunu” söylüyor.Ramazan Çağırga’nın anne ve babası, erkek ve kız kardeşi, yengesi, yeğeni ve 10 yaşındaki kızı Fatma patlamada hayatını kaybetmiş.Cemile’nin annesi Emine Çağırga “Üç kızım vardı, beş de oğlum. 23 yıl önce büyük kızımı, şimdi ise küçük kızımı 10 yaşında iken kaybettim” diyor ve devam ediyor:
“Evimiz yüksek bir noktada. Cizre’den de patlama ve silah sesleri geliyordu. Ne olup bittiğini görmek için kapının önüne çıkıp baktık. Birden bize de ateş edilmeye başlandı. Avluya kaçtık. Cemile önümde düştü, ben de üzerimize yağan kurşunlardan korunmak için Cemile’nin üzerine kapattım kendimi. Kalktığımda Cemile’nin yaralandığını gördüm. Bağırdım yardım istedim ama Cemile kollarımda can verdi.”
‘Çocuk, yaşlı, yedi çocuk annesi terörist mi olur?’
“Kollarımda can verdi. O gece kızımın cesedini koynuma alarak yattım. Sabah saçlarına ve ellerine kına yaktım. Sonra onu yıkayıp kefenledik. Cesedi bozulmasın diye, kayınbiraderimin evindeki derin dondurucuyu getirip kızımı içine koyduk. Üç gün boyunca kızımın cesedini buzlukta beklettik. Daha sonra da milletvekilleri gelince cenazesini hastanenin morgunu götürdük.”
Cemile’nin annesi, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Cizre’de sivil kayıp yok” sözünden çok incindiğini söylüyor: “Başbakan, Cumhurbaşkanı gelip kızımı görsünler, o küçük çocuk nasıl terörist olabilir? Kızımın cenazesi günlerdir dolapta, dünya alem gelip onu görmeli ve terörist olmadığını bilmeli. Belki ölenler arasında PKK’lılar da vardır, bilmiyorum ama 10 yaşındaki çocuk, yedi çocuk annesi Maşallah, onun gelini Zeynep, 70 yaşındaki yaşlı adam da mı terörist?” diye soruyor.
Baba Ramazan Çağırga, barış istediklerini söylüyor.
1992’deki çatışmalarda ailesinde yedi kişinin öldüğünü belirtiyor:
“Yedi kişi de yaralanıyor. Biz kan sevici değiliz, akan kan son bulsun, barış gelsin, artık kimse ölmesin.”Barış çağrısı yapıyoruz ama kulaklar kapalı, sesimizi kime duyurabiliriz ki” diyen Ramazan Çağırga, kızının cenazesinin Şırnak Morgu’na götürüldüğünü söylüyor.O da “sivil ölümü yok” açıklamasına tepki gösteriyor: “Bu açıklamanın aksi ıspatlanıncaya kadar biz de cenazeleri gömmeyeceğiz. Gelip 10 yaşındaki teröristleri görsünler” diyor.
Ona, kaç yaşında olduğunu soruyorum, “53 yaşındayım ama siz oraya 200 yıla yetecek kadar şey yaşadı diye yazın” cevabını veriyor.Cemile’nin ağabeyi, 1992’de evlerine düşen bombanın patlamasıyla dizinden yaralanmış. O zaman henüz bir yaşında olduğunu söyleyen ağabeye adını soruyorum: “Adım Baran ama nüfus memuru terörist ismi diye kimliğe Behrem yazmış” cevabını veriyor.
‘Gazze koşullarında yaşadık’
Baran, kız kardeşinin cesedinin derin dondurucuya konularak muhafaza edilmesi konusunda sosyal medyada yanıltıcı bilgilerin dolaştığını söylüyor.”Bu durumun manipüle edilmesinden rahatsız olduğunu” belirtiyor.
“Facebook’da, Twitter’da o cenazenin Cemile’nin değil, Filistinli, Gazzeli bir çocuğun cenazesi olduğu yönünde yanıltıcı yorumlar yapılıyor. Doğrudur, biz de sekiz gün boyunca Gazze koşullarında yaşadık ve aynı onlar gibi biz de çocuklarımızın cenazesini derin donduruculara, soğuk hava depolarına bırakmak zorunda kaldık” diyor. Kardeşini koydukları derin dondurucuyu gösteriyor: “Amcamların dolabı ama kardeşime tabut oldu. Nasıl kullanılır ki artık?”
Erdoğan’ın ‘çözüm süreci derin dondurucuda’ sözünü hatırlatıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “çözüm süreci derin dondurucuda” sözünü hatırlatıyor.”Barış ve çözüm süreci nereye konuldu bilmiyorum ama Başbakan ve Cumhurbaşkanı bilmeli ki biz o derin donduruculara cenazelerimizi koymak zorunda kaldık” diyor.
Birkaç sokak ötede bir başka eve gidiyorum. Evden ağıtlar yükseliyor. Burası 11 Eylül’de yedi çocuk annesi 35 yaşındaki Maşallah Edin ve bir çocuk annesi 17 yaşındaki gelini Zeynep Taşkın’ın yaşamını yitirdiği yer. Kapının önünde hala kan izleri duruyor.
Dışarı çıktı, kucağında altı aylık bebeği ile yere yığıldı
Katibe Edin, Maşallah’ın eltisi. Olayı şöyle anlatıyor: “Maşallah’ın tır şoförü olan eşi Ahmet, o sıralarda Irak’ta. Ailesini merak edince amcasının ev numarasından Maşallah’ı arıyor. Gelini Zeynep ile birlikte telefona gidiyorlar. Silah ve patlama sesleri artınca kadınlar, evde bulunan çocukları için kaygılanıp dışarı çıkıyorlar. Kapıdan ilk çıkan Zeynep oluyor. Çıkar çıkmaz kucağında altı aylık bebeği Berxwedan ile yere yığılıyor.”
“Genç kadın hemen orda ölüyor. Bebek ise topuğundan ve kulağından yaralanıyor. Bebeğin çığlığına koşan genç babaanne Maşallah, sokağa fırlıyor ardından da eşinin amcası Eşref…. Maşallah sokakta, amca da kapı arasında. Amca bebeği kapıp bahçe kapısına koşuyor, tam o sırada o bacağından vuruluyor. Gelinin avluya sürüklemeye çalışan Maşallah da o sırada yere yığılıyor.”
Maşallah’tan geriye yedi çocuk öksüz kaldı. Henüz üç yaşında olan Çiçek hala emzik emiyor. Berfin ise beş yaşında. İki küçük çocuğu teselli etmek Katibe’ye kalıyor.
‘Annen Şırnak’a gitti diyorum’
“Berfin’e annen Şırnak’a gitti diyorum, Çiçek ise daha bişey anlamıyor ama günlerdir ağlıyor. Babaları da hasta, bu çocuklar annesiz kaldı..” diyor.O sırada kapıda kalabalık birikiyor. Annesinin öldüğünden habersiz olan küçük Berfin, yerdeki kan izlerine bakıyor.Sonra da başını kaldırıp etrafta biriken kalabalığı izliyor. Arada bir gülümsese de annesinin adını duyduğu her anda gözleri dolarak sessizce ağlıyor. Onu teselli etmek de yengesi Katibe’ye kalıyor.
7 Eylül’de Cudi Mahallesi’nde evinin kapısının önünde vurularak öldürülen 10 yaşındaki Cemile Çağırga’nın evinde büyük bir sessizlik var.Evin avlusunda oturan aile fertleri taziyeleri kabul ediyor.
Cemile, alenin ilk kaybı değil.
1990’lardaki çatışmalarda yedi aile üyesi ölmüş.
Cemile’nin babası Ramazan Çağırga buna, “evlerine düşen 105’lik hava topunun neden olduğunu” söylüyor.Ramazan Çağırga’nın anne ve babası, erkek ve kız kardeşi, yengesi, yeğeni ve 10 yaşındaki kızı Fatma patlamada hayatını kaybetmiş.Cemile’nin annesi Emine Çağırga “Üç kızım vardı, beş de oğlum. 23 yıl önce büyük kızımı, şimdi ise küçük kızımı 10 yaşında iken kaybettim” diyor ve devam ediyor:
“Evimiz yüksek bir noktada. Cizre’den de patlama ve silah sesleri geliyordu. Ne olup bittiğini görmek için kapının önüne çıkıp baktık. Birden bize de ateş edilmeye başlandı. Avluya kaçtık. Cemile önümde düştü, ben de üzerimize yağan kurşunlardan korunmak için Cemile’nin üzerine kapattım kendimi. Kalktığımda Cemile’nin yaralandığını gördüm. Bağırdım yardım istedim ama Cemile kollarımda can verdi.”
‘Çocuk, yaşlı, yedi çocuk annesi terörist mi olur?’
“Kollarımda can verdi. O gece kızımın cesedini koynuma alarak yattım. Sabah saçlarına ve ellerine kına yaktım. Sonra onu yıkayıp kefenledik. Cesedi bozulmasın diye, kayınbiraderimin evindeki derin dondurucuyu getirip kızımı içine koyduk. Üç gün boyunca kızımın cesedini buzlukta beklettik. Daha sonra da milletvekilleri gelince cenazesini hastanenin morgunu götürdük.”
Cemile’nin annesi, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Cizre’de sivil kayıp yok” sözünden çok incindiğini söylüyor: “Başbakan, Cumhurbaşkanı gelip kızımı görsünler, o küçük çocuk nasıl terörist olabilir? Kızımın cenazesi günlerdir dolapta, dünya alem gelip onu görmeli ve terörist olmadığını bilmeli. Belki ölenler arasında PKK’lılar da vardır, bilmiyorum ama 10 yaşındaki çocuk, yedi çocuk annesi Maşallah, onun gelini Zeynep, 70 yaşındaki yaşlı adam da mı terörist?” diye soruyor.
Baba Ramazan Çağırga, barış istediklerini söylüyor.
1992’deki çatışmalarda ailesinde yedi kişinin öldüğünü belirtiyor:
“Yedi kişi de yaralanıyor. Biz kan sevici değiliz, akan kan son bulsun, barış gelsin, artık kimse ölmesin.”Barış çağrısı yapıyoruz ama kulaklar kapalı, sesimizi kime duyurabiliriz ki” diyen Ramazan Çağırga, kızının cenazesinin Şırnak Morgu’na götürüldüğünü söylüyor.O da “sivil ölümü yok” açıklamasına tepki gösteriyor: “Bu açıklamanın aksi ıspatlanıncaya kadar biz de cenazeleri gömmeyeceğiz. Gelip 10 yaşındaki teröristleri görsünler” diyor.
Ona, kaç yaşında olduğunu soruyorum, “53 yaşındayım ama siz oraya 200 yıla yetecek kadar şey yaşadı diye yazın” cevabını veriyor.Cemile’nin ağabeyi, 1992’de evlerine düşen bombanın patlamasıyla dizinden yaralanmış. O zaman henüz bir yaşında olduğunu söyleyen ağabeye adını soruyorum: “Adım Baran ama nüfus memuru terörist ismi diye kimliğe Behrem yazmış” cevabını veriyor.
‘Gazze koşullarında yaşadık’
Baran, kız kardeşinin cesedinin derin dondurucuya konularak muhafaza edilmesi konusunda sosyal medyada yanıltıcı bilgilerin dolaştığını söylüyor.”Bu durumun manipüle edilmesinden rahatsız olduğunu” belirtiyor.
“Facebook’da, Twitter’da o cenazenin Cemile’nin değil, Filistinli, Gazzeli bir çocuğun cenazesi olduğu yönünde yanıltıcı yorumlar yapılıyor. Doğrudur, biz de sekiz gün boyunca Gazze koşullarında yaşadık ve aynı onlar gibi biz de çocuklarımızın cenazesini derin donduruculara, soğuk hava depolarına bırakmak zorunda kaldık” diyor. Kardeşini koydukları derin dondurucuyu gösteriyor: “Amcamların dolabı ama kardeşime tabut oldu. Nasıl kullanılır ki artık?”
Erdoğan’ın ‘çözüm süreci derin dondurucuda’ sözünü hatırlatıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “çözüm süreci derin dondurucuda” sözünü hatırlatıyor.”Barış ve çözüm süreci nereye konuldu bilmiyorum ama Başbakan ve Cumhurbaşkanı bilmeli ki biz o derin donduruculara cenazelerimizi koymak zorunda kaldık” diyor.
Birkaç sokak ötede bir başka eve gidiyorum. Evden ağıtlar yükseliyor. Burası 11 Eylül’de yedi çocuk annesi 35 yaşındaki Maşallah Edin ve bir çocuk annesi 17 yaşındaki gelini Zeynep Taşkın’ın yaşamını yitirdiği yer. Kapının önünde hala kan izleri duruyor.
Dışarı çıktı, kucağında altı aylık bebeği ile yere yığıldı
Katibe Edin, Maşallah’ın eltisi. Olayı şöyle anlatıyor: “Maşallah’ın tır şoförü olan eşi Ahmet, o sıralarda Irak’ta. Ailesini merak edince amcasının ev numarasından Maşallah’ı arıyor. Gelini Zeynep ile birlikte telefona gidiyorlar. Silah ve patlama sesleri artınca kadınlar, evde bulunan çocukları için kaygılanıp dışarı çıkıyorlar. Kapıdan ilk çıkan Zeynep oluyor. Çıkar çıkmaz kucağında altı aylık bebeği Berxwedan ile yere yığılıyor.”
“Genç kadın hemen orda ölüyor. Bebek ise topuğundan ve kulağından yaralanıyor. Bebeğin çığlığına koşan genç babaanne Maşallah, sokağa fırlıyor ardından da eşinin amcası Eşref…. Maşallah sokakta, amca da kapı arasında. Amca bebeği kapıp bahçe kapısına koşuyor, tam o sırada o bacağından vuruluyor. Gelinin avluya sürüklemeye çalışan Maşallah da o sırada yere yığılıyor.”
Maşallah’tan geriye yedi çocuk öksüz kaldı. Henüz üç yaşında olan Çiçek hala emzik emiyor. Berfin ise beş yaşında. İki küçük çocuğu teselli etmek Katibe’ye kalıyor.
‘Annen Şırnak’a gitti diyorum’
“Berfin’e annen Şırnak’a gitti diyorum, Çiçek ise daha bişey anlamıyor ama günlerdir ağlıyor. Babaları da hasta, bu çocuklar annesiz kaldı..” diyor.O sırada kapıda kalabalık birikiyor. Annesinin öldüğünden habersiz olan küçük Berfin, yerdeki kan izlerine bakıyor.Sonra da başını kaldırıp etrafta biriken kalabalığı izliyor. Arada bir gülümsese de annesinin adını duyduğu her anda gözleri dolarak sessizce ağlıyor. Onu teselli etmek de yengesi Katibe’ye kalıyor.