ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
Bugün Rahmetli Turgut Özal’ın
vefatının 25.yılı.
Özal, 17 Nisan 1993’de aramızdan ayrıldı.
Çeyrek asra rağmen, o karanlık ellerin arkasındaki sır aydınlatıl(a)madı.
Nisan ayında, aynı ifadelere yakın
cümleleri ve benzer temennileri sıralıyoruz.
Özal’la ilgili yazılanlar, Ana Britannica Ansiklopedisi’nin fasikülleri kadar kalın.
Türkiye’nin bugünkü tablosu karşısında, Özal’ı sadece rahmetle
değil elbet, aynı zamanda minnetle anıyoruz?
Bu karanlık tabloya mukabil, onun hangi
kıymetlere haiz bulunduğunu anlayabiliyoruz.
Anadolu insanı, Turgut Özal tipi
siyasetçiyi sevdi, sevgisini hiç esirgemedi.
Çünkü onun en önemli özelliği, ‘sivil, demokrat
ve dindar’ bir siyasetçi olmasıydı.
Dini siyasete, siyaseti de dine alet eden bir
politikacı değildi.
Bugünküler gibi; inanç ve değerleri hoyratça hiç kullanmadı,
kullandırmadı.
Demirel’in sert muhalefetini tebessümle,
karikatürlerini çizenleri ise hoşgörüyle karşıladı.
Dindar ama kindar değildi.
Muhafazakardı ama Mesut Yılmaz gibi liberalleri bakan ve ülke başbakanı yaptı, beraber çalıştı.
Hasbi ama asla asabi değildi.
Yapıcıydı asla yıkıcı olmadı.
Özal, bugünküler gibi, her
kesimi zapt-u rapt altına almak isteyen kindar bir Res-i Cumhur asla olmadı.
Yurtdışındaki insanlarına hep ufuk çizdi.
Devletin sıcak ve ”baba” ilgisini hiç esirgemedi. İşadamlarını ve yatırımcıları
hep yurtdışına teşvik etti.
Dünyaya
açılan eğitimcileri bilhassa teşvik etti, yabancı devlet başkanlarına
tavsiye etti, referans oldu.
Öğretmenleri kucakladı, eğitim kurumlarına
kol-kanat oldu.
Gammazlamadı, derdest ettirmedi dahilde ve hariçte.
İş dünyasını önemsedi.
Doğuya bakarak, batıya yürüdü.
Kendi tabiriyle, sağ elinde Kur’an sol elinde ise fen bilimleri, teknoloji ve batı ilimleri vardı.
Geniş vizyon ve önemli bir
misyona sahipti Özal.
Köşkte arabesk dinler, Red Kit okur, kaçamak
yaparak vatandaşların arasına dalardı.
Hasılı, çocukların ‘tonton
amcasıydı’ 8. Cumhurbaşkanı Özal.
Maalesef 1993 yılı, Turgut
Özal’ın ölümünün de yer aldığı, karanlık ellerin kol gezdiği, cinayetler, saldırılar, şüpheli
trafik ve uçak kazalarının çokça gerçekleştiği bir dönemde kaybetti.
Kanın ve gözyaşının çok aktığı bir yıl.
Aslında değişmeyen, hatta daha da vahşileşen bir
siyasi, sosyal ve karanlık tabloyla karşı karşıyayız bugün.
Geçmişte bunun ismi sağ-sol, Türk-Kürt’ü. Dün
“irtica” idi, bugün ise; Hizmet Hareketi mensupları günah keçisi yapıldı.
Onun için, 1993’ü karanlığa boğan gizem
aydınlığa kavuşmuş olsaydı, toplum ders çıkarabilseydi, bugünkü zalimlikler
yaşanmaz, yaşananlara sesiz kalınmazdı.
Lafı uzatmadan “Yeni
Türkiye” nin penceresinden, 25 yıl önceki “Eski Türkiye”ye
beraber uzanalım.
1993’E DAMGASINI VURAN EN ÖNEMLİ OLAYLAR ŞÖYLE:
24 Ocak 1993: Gazeteci Uğur Mumcu öldürüldü. Uğur Mumcu’nun öldürülmesiyle olaylar adeta start aldı.
Cumhuriyet gazetesinin sayfalarında olayın arkasında daha ilk gün ‘İslamcı
terör’ olduğu vurgulanarak;”Mumcu değil, bin aydını öldürseler şeriatı
getiremezler” denmişti…
5 Şubat 1993: Kahveci’nin yeni yapılan
otobanda ters yola girerek kaza yapması, çeşitli şüphelerin ortaya atılmasına
sebep oldu. Kahveci ailesiyle
birlikte, Bolu Gerede’de ters yola girerek trafik kazasında hayatını kaybetti…
17 Şubat 1993: Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis’i, Ankara’dan Diyarbakır’a götüren askeri uçak
havalandıktan kısa bir süre sonra düştü ve Bitlis yaşamını yitirdi.
Gazeteler, kazanın bir ihmalden kaynaklanabileceğini yazmıştı. Bitlis, PKK ile mücadelede diplomasi ve
sosyo-ekonomik tedbirlere ilişkin görüşleri ile biliniyordu.
17 Nisan 1993: 8’inci Cumhurbaşkanı Özal vefat etti.
Turgut Özal’ın Kalp krizinden vefat ettiğini yıllarca söylendi.
Ama 19 yıl aradan sonra mezarından naaşı alındı ve otopsi
neticesinde, olayın seyri farklı boyut kazandı. Lakin, gizli eller yeniden
üstüne kalın bir şal örttü.Vak’a hala bir ayıplı olarak önümüzde duruyor.
4 Eylül 1993: DEP Milletvekili Mehmet Sincar, 1993 yılında iki DEP üyesinin öldürülmesi olayını
araştırmak için gittiği Batman’da öldürüldü.
22 Ekim 1993: Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar
Aydın suikaste maruz kaldı, olay yerinde can verdi.
Diyarbakır Lice’de 22 Ekim 1993’de PKK’lılar ile askerler arasında
çatışma çıktı.
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın uzun namlulu silahla
öldürüldüğü belirtilmişti. PKK, çok sansasyonel bir eylem olmasına rağmen
Bahtiyar Aydın cinayetini hiçbir ‘zaman üstlenmedi. Yıllar sonra, Aydın
cinayetinin arkasında karanlık güçlerin olduğu söylendi.
22 Ekim 1993: Lice’de
köy baskını. Bilanço ağırdı: 30 ölü, çok sayıda yaralı, 74 gözaltı, 400 ev ve
iş yerinde ağır hasar meydana gelmişti.
22 Ekim 1993:
Aynı gün Siirt’te de köy baskınında, 13’ü çocuk, 9’u kadın 22 masum insan
öldürüldü.
4 Kasım 1993: JİTEM’in kilit isimlerinden Yüzbaşı Cem Ersever öldürüldü. Eski Diyarbakır JİTEM Grup Komutanı emekli
Binbaşı Ersever, duruşma için gittiği Ankara’da kim vurduya gitti.
24 Mayıs 1993: PKK, 23 Mart’ta ateşkes kararı aldı. Karardan sonra Bakanlar
Kurulu, 25 Mayıs 1993’te PKK’ya yönelik genel af gündemiyle toplanacaktı. O gün
silahsız ve korumasız 35 er Elazığ- Bingöl karayolunda öldürüldü.
2 Temmuz 1993: 2 Temmuz 1993’te
Sivas’ta Pir Sultan Abdal Kültür ve Sanat etkinlikleri için Sivas’a giden Aziz
Nesin ve bir grup, protesto ile karşılaşmıştı. Gösteriden sonra Madımak Oteli
ateşe verildi ve 33 kişi yanarak hayatını kaybetti.
5 Temmuz 1993: 5 Temmuz 1993’de Erzincan’ın Başbağlar köyü basıldı. Sivas’ın
intikamını aldıklarını söyleyen kimliği belirsiz kişiler, 27 erkeği kurşuna dizdi
ve 5 kadını da yakarak öldürdükten sonra ortadan kayboldu.
Bir hayli hareketli ve karanlık olaylarla lebalep dolu bir yıl. Zaten, Anadolu’nun hiçbir günü tam aydınlık bir hal alamadı ki…
Aslında su kronolojik karanlık cinayetler, hem “eski hem de Yeni Türkiye”nin utancı, alnındaki aybıdır.
Geçmişin saray
oyunları, günümüzün derin yüzlü hadiseleri…
Zehirlenen devlet büyükleri,
Canına kastedilen paşalar,infazlar, güpegündüz kaybolan, yiten canlar…
Roboski, Reyhanlı,Suruç ve Ankara Gar katiamları…
Malezeya, Pakistan, Azerbaycan, Kazakistan, Miyanmar, Kosova ve Gabon’dan MİT’in kaçırdığı eğitimciler ve öğretmenler...
Bugün yaşanan acıların, dünkülerden var mı bir farkı?
Cevabını sizlere bırakıyorum…
Not: Turgut Özal’ı rahmet ve minnetle analım, berzahı aydınlık olsun…
e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au