”Seksen altı yıldır yaşıyorum. Hapishanede yaşadığım bir buçuk yılı hiçbir
şeye değişmem. İnsanlığımı orada öğrendim. İçeride her meslekten bir sürü insan
vardı. Hepsi de okumuş, yetişmiş insanlardı…”
EZAN MESELESİ
“İçerde iken arkadaşlar pencereden dışarıya doğru yüksek sesle ezan okuyorlardı. Ben de, ‘Bak kardeş, neden sen dışarıya doğru yüksek sesle ezan okuyorsun, buranın bir disiplini ve düzeni vardır’ dedim. ‘Burada insanları tahrik etme. Sen pencereden dışarıya doğru sesli ezan okuyunca dışarıdan içeriye cemaat mı gelecek?’ dedim. Bana, ‘Ne yapayım?’ diye sorduğunda ben de, ‘Biz zaten içerde otuz kişiyiz. Ezanı içeriden okuyarak görevini yerine getir. Namazlarımızı sükûnetle hiç kimseyi rahatsız etmeden kılalım’ dedim.
“Benim söylediklerim diğer koğuşlarda da kabul görünce, dışarıya doğru yüksek sesle ezan okuma kesildi ve bir düzen sağlandı. Ezanın hiçbir koğuştan dışarıya doğru sesli olarak okunmadığını fark eden hapishane müdürü, gardiyanları yanına çağırarak, ‘Yüksek sesle ezan okuma kesildi, buna çok sevindim. Aslında ben de yüksek sesle okumayın diyecektim. Ama bana bu müdür dinsiz derler ve gidip valiye beni şikâyet ederler korkusuyla bir şey diyemedim. Ne oldu da ezan sesi sustu? Biri bir şey mi dedi? Bu ezanlar birdenbire nasıl sustu?’ diyerek gardiyanlara sorduğunda, gardiyanlar, ‘İçerde yaşlı bir ihtiyar var o söylemiş’ deyince hapishane müdürü, yardımcısını çağırarak olayı araştırmasını istemiş. Hapishane müdür yardımcısı da olayı inceledikten sonra hapishane müdürüne, ‘İşte o sakat hacı abi geldi ya. O geldi, biz de şaşırdık ezan birdenbire kesildi’ diyerek benden bahsetmiş.
“Müdür de benim için gardiyanlara ve yardımcısına, ‘Bu akıllı birisi galiba. Bu adamı görmek istiyorum’ diyerek benimle görüşmek istemiş.“Oysa aynı müdür yardımcısı beni disipline vermişti. Sebebi de, güya ben buradan çıkacağım günü bilirmişim. Bediüzzaman Hazretleri bana benim buradan ne zaman çıkacağımı söylemiş. Bu yüzden de benim için, Üstad’dan bazı bilgiler anlatırmışım, gaipten haber vererek mahkûmları kışkırtıyormuşum suçlamasıyla, beni disipline vermiş ve hücre cezasına çarptırmıştı.
NE ZAMAN ÇIKACAĞINI BİLİRMİŞSİN!
Gardiyanlar beni müdür yardımcısının yanına çıkarttılar. Müdür yardımcısı bana, ‘Sen ne zaman çıkacağını bilirmişsin. Söyle bakalım sen nereden biliyorsun? Ben de, ‘Size bunu kim söyledi?’ diye sordum.‘Bütün koğuşlar böyle söylüyor’ deyince, ‘Onlar Bediüzzaman’ı görmedi ve talebesi değiller. Böyle bir şey duyduğunuzda bunu onlara değil bana soracaksınız. Ben Bediüzzaman’ı gördüm. Bunu siz benden dinleyeceksiniz ve bana soracaksınız. Şimdi madem bana sordunuz ben de cevabını vereyim’ dedim ve anlatmaya başladım:“Bir peygamber vahiy gelmediği sürece gaybı asla bilemez. Ben haşa peygamber değilim. Ben ne zaman çıkacağımı nereden bileyim. Size işin mahiyetini doğru söylememişler. Ben Bediüzzaman Hazretleri’nden böyle bir şey duydum, ama sizin duyduğunuz, bildiğiniz gibi değil. Üstad bu konu ile alâkalı olarak şöyle demişti: ‘Bir dâvâ adamı sorgusuz sualsiz bir şekilde buraya girmişse, ileride mutlaka çıkar. Geçmişte hep böyle olmuştur. Bu sebeple dünya hesabına bir kabahatiniz yoksa mutlaka çıkarsınız.’“Üstad bana bu günleri yaşayacağımızı geniş ve ayrıntılı bir şekilde aynen böyle anlatmıştı. ‘Dâvâ adamları hapishanelere girebilir, fakat dünya hesabına bir kabahati ve suçu olmadığı müddetçe selâmetle çıkarlar. Dünyaya ait bir kabahat ile girilmedikçe, buralar Medrese-i Yusufiye’dir. Allah sizi bu hususta korur aksi halde buralar zindan olur ‘ demiştir.“Hapishane müdür yardımcısı benden bu hakikatleri duyunca, tavrı müsbet yönde değişti. Bize karşı önyargıları silindi. Daha sonra da sağlık problemlerim dolayısıyla da tahliye edildim.“Bundan önce de birçok defa mahkeme edildim, takibata uğradım. Ancak hayatım boyunca ben hiçbir zaman korkmadım. Bizim buraların tabiriyle ‘Korku elimi hiç tutmadı’.”