Diyarbakır Barosu eski Başkanı Mehmet Emin Aktar, soruşturma dosyası üzerinden 3 yıl geçen Tahir Elçi’nin polis kurşunuyla vurulduğuna dair artık şüphe kalmadığını belirterek, “Biz Tahir’in kimin tarafından öldürülmüş olduğunu biliyoruz, savcı da biliyor” dedi.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 28 Kasım 2015’te çatışmalardan zarar gören Dört Ayaklı Minare önünde, tarihi yapıların korunması amacıyla basın açıklaması yaptığı sırada, onlarca kameranın önünde vurulan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin ölümünün üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen cinayet aydınlatılmadı.
111 GÜN SONRA İNCELEME YAPILDI
Elçi’nin öldürülmesinin ardından güvenlik gerekçesiyle olay yeri incelemesi ve delillerin toplanması aynı gün yapılmadı. Elçi’nin öldürülmesinden 2 gün sonra, 30 Kasım’da dönemin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, Başsavcı Vekili Gürkan Kütük, olayda görevlendirilen diğer savcılar, olay yeri inceleme ekibine ateş açıldığı gerekçesiyle inceleme yapamadan bölgeden ayrıldı. Olay yeri incelemesi ancak 111 gün sonra yapılabildi.
Gizlilik kararı nedeniyle Elçi dosyasına bakan avukatlar, dosyanın içeriğine ulaşamıyor. Cinayetin üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen dosyada herhangi bir şüphelinin bulunmadığı, dosyada ifade veren tüm polislerin tanık olarak dinlendiği, yine dosya avukatları tarafından her fırsatta dile getirildi.
HEDEF KİMDİ BİLEMİYORUZ
Mezopotamya Ajansı’na konuşan Diyarbakır Barosu eski Başkanı Mehmet Emin Aktar, Elçi’nin öldürülmesinin 3’üncü yılında soruşturma dosyasında bir gelişmenin sağlanamamasının hukuki ve siyasi boyutlarını değerlendirdi.
Sur’da yaşanan çatışmalı süreç nedeniyle kamuoyunda bilinen birinin katledilmesinin hedeflenen bir planın parçası olabileceğini belirten Aktar, “Bu Tahir miydi, başka biri miydi ya da başka biri seçilmişti de Tahir’e mi denk geldi, onu bilmiyoruz. Çünkü zaman zaman bunlar kulağımıza çalınıyordu” ifadesini kullandı.
Dosyada cinayetin aydınlatılması için yeteri kadar delil olduğunun altını çizen Aktar, “Soruşturma dosyasında Tahir Elçi’nin polis kurşunuyla vurulduğuna dair şüphe kalmadı artık. Şu andaki mevcut delillerle polis kurşunuyla olduğunun dışında bir ihtimal yok. Başta, kimin ateşiyle vurulduğunun tespiti yapılmalıdır. O sokakta vuran isimler de sayıları da bellidir” diye konuştu.
KULLANDIĞIM MEMURU CEZALANDIRMAM
“Burada asıl mesele bir hakikate erişmektir” diyen Aktar, “Tahir Elçi neden öldürüldü? Bu bir plan mıydı? Tesadüf müydü? Kazara mı oldu? Bunlar hakikat ortaya konulduğunda anlaşılabilecek. Ama diğer taraftan devletin bir refleksi var. Devlet diyor ki ‘Ben kendi kullandığım memurumu cezalandırmam.’ Bir cezasızlık pratiği işliyor. Bu topraklarda yüzyıllardır böyle işliyor. O açıdan devletin görevlileri bu cezasızlık pratiğinden cesaret alarak burada insan haklarını, yaşam hakkını bu kadar rahat ihlal edebiliyorlar. Böyle bir güvence hissetmeseler bunu yapma şansına sahip olmazlar. Kötü muameleyi, darp etmeyi, insan yaşamını gasp etmeyi, bu kadar rahat, bu kadar pervasızca yapmazlar” diye konuştu.
Cinayetin onlarca kameranın önünde işlenmesini, “Buradaki asıl mesele Tahir’in bütün kameraların gözü önünde katledilmiş olmasıydı. Bununla bize başka bir mesaj mı verildi, onu bilmiyoruz. Yıllardır değişik olaylar üzerinden toplumu korkutmak, sindirmek amaçlı mesajlar veriliyor. Ama ilk defa bu denli onlarca kameranın önünde bir cinayet işleniyor ve bu cinayetin failleri ortaya çıkartılmıyor” sözleriyle değerlendiren Aktar, söz konusunu durumun bir başlangıç, bir işaret olabileceğine işaret etti. Aktar, “Bu olay aydınlanmadığı sürece bu konudaki her iddia elle tutulabilirdir. Şuan da mevcut koşullarda bu hakikati öğrenme durumumuz yok. Ama bu hakikatin öğrenilmeyeceği anlamına gelmez. Öğrenme şansını hiç olmadığını düşündüğünüzde mücadeleden vazgeçmek durumunda kalacaksınız. Ancak bu hakikat arayışı mücadelesinden vazgeçmemeliyiz. Bu hakikat öğrenilecek ve toplumla da paylaşılacak” ifadelerini kullandı.
HERKESİN GÖZÜ ÖNÜNDE GERÇEKLEŞTİ
Aktar, Elçi cinayeti ile Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetini karşılaştırarak, şöyle konuştu: Tahir Elçi olayı da toplumun gözü önünde işlendi. Farklı olarak o olay yerinde kameralar da var. O görüntüler topluma yansıtılmadı belki. Bunları belki toplum görmedi, ama gazetecilerin çektiği görüntülerin bütünü, herkesin gözü önünde gerçekleşti. Bu açıdan bakmak lazım. Aradaki fark bu. Biri devletlerin gözü önünde, yani konsolosluk önünde işleniyor. Biri ise toplumun önünde işleniyor. Yani Tahir Elçi cinayetinin faillerini bulmak daha kolay. Ama mesele faili bulmak değil, bunun arkasındaki hakikati soruşturmak.”
KÜRT HUKUKÇULARINA DA BİR MESAJDIR
“Biz Tahir’in kimin tarafından öldürülmüş olduğunu biliyoruz, savcı da biliyor” diyen Aktar, Tahir Elçi’nin öldürülmesinin Kürt hukukçulara bir mesaj olduğunun altını çizerek, şunları ifade etti: Tahir’in bizde öğrettiği başka şeyler vardı. İnatçılık, fikri takip gibi özellikler Tahir’in çok sevdiğim özellikleriydi. Umutsuz görülen bir vakayı bile ısrarla takip edip bir sonuca ulaştırmak gibi bir gayreti vardı. Tahir bunu bize miras bıraktı. Bu açıdan Tahir tüm toplumun kaybıdır. Ama diğer yandan da Tahir’in katledilmesi Kürt hukukçularına bir mesajdır. Bu kurşun hepimize sıkıldı.