Mehmet Ali Şengül-
Dinler; güller, çiçekler ve meyveler gibidir. İsteyen kendi iradesi ile hangisini sever, tercih ederse onu alır. “Allah akla kapıyı açıp, iradeyi elden almamıştır.” Dolayısıyla, ahir zamanda evrensel bir dirilişin, sulhun ve barışın, İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi dinler, Budizm, Hinduizm gibi daha bir çok anlayışlar arası karşılıklı fedakarlık ve gayretle olacağında şüphe yoktur. Fakat bu diyalogda geç kaldığımız da unutulmamalıdır.
Asırlardır kavgaların kime ne faydası olmuştur? Allah dinleri kavga için göndermemiştir. Kardeş olmamız ve birbirimize yardımcı olmamız için göndermiştir. Dinler ve kültürler arası diyaloğun dünya barışına çok önemli katkılar sağlayacağında hiç şüphe yoktur ama, samimane çalışmak, inandığımız gibi yaşamak da bize düşmektedir.
Dünyada ahiret için varız. Hiçbir beklentimiz yoktur. Uhrevi menfaatler ışık gibidir, manevidir. Paylaşmakla asla tükenmez. Güneşten bütün dünyalılar istifade ediyor ve birinin istifadesi başkalarına mani olmuyor. Manevi kazançlar da böyledir. Biz bize düşeni Allah için ihlas ve samimiyetle yapmakla mükellefiz, başarı ve muvaffakiyet, kalplerin telifi ve insanların birbirini sevip kardeş olarak, barış ve huzur içinde yaşaması ve yaşatılması Allah’a aittir.
Büyük küçük, gizli açık her şeyin hesabının, Hakimler Hakimi Allah huzurunda sorulacağı büyük buluşmaya doğru gidiyoruz. Hayatımızı oraya göre tanzim etmek zorundayız.
Gayretlerimiz bu istikamette olmasına rağmen, günümüzde dinleri ve medeniyetleri karşı karşıya getirme ve yeryüzünde yeniden bir hercümercin yaşanması yolunda her milletten, her dinden insanların bulunduğu bir devirde yaşıyoruz.
Böyle bir dönemde insanlığın her zamankinden daha çok birliğe, kaynaşmaya, anlaşmaya huzur ve güveni temin etmeye ihtiyacı vardır. Birgün gerçek manada bu birlik, beraberlik, barış ve huzur gerçekleşecekse, anlaşma, uzlaşma, adalet ve güven oluşacaksa, bu gerçekler bütün inanan insanların gayretleri ve fedakarlıklarıyla olacaktır.
Bu güzel ortamın ve düşüncenin pratiğe uygulanması, dinler ve kültürler arası diyaloglarla kaynaşmalarla, hoşgörülerle ve insanların yakından birbiriyle tanışmaları, güzelliklerini birbirlerine aktarmalarıyla mümkün olacaktır. Dillerdeki güzel ifadeleri kalplere, kalplerdeki sevgiyi, samimiyeti de insanlara taşıyabildiğimiz zaman, Allah güzel günleri geciktirmeden inayet buyuracaktır. Bizler belki o güzellikleri göremeyebiliriz ama, gelecek nesillerimize mutlu ve güvenilir bir dünya bırakmış oluruz.
Bu mevzuda samimi ve ciddi olarak gayret gösterilmelidir ki, yollar açılsın, engeller aşılmış olsun. Yoksa küçük engeller büyük gerçekleri gölgeleyebilir.
Gönül arzu ediyor ki, atılan hiçbir adım boşa gitmesin. Sarfedilen maddi manevi bütün emekler zayi olmasın. Atılan her tohum yeşersin, meyve versin ve herkes o meyvelerden istifade etsin. Bizim vazifemiz, üzerimize düşen sorumluluğu, samimiyetle yerine getirmektir. Neticeyi yaratacak, gönülleri sevgiyle donatacak, insanları birbirine sevdirip, birlik ve beraberliği tesis edecek olan Allah’tır.
Bu güzelliği başarmak oldukça zor bir iş ama unutmamak gerekirse, bizim vazifemiz de zoru başarmaktır. Allah’ın inayeti (yardımı) olmadan da zorlar başarılamaz. Allah’ın yardımı ise, samimiyet ve ihlasla, yapılan her işi Allah rızası için yapmakla elde edilir. Onun için insanların ümitlerini, aşk ve şevklerini kırmamak için, temsil edilen dava hiçbir şeye alet edilmemeli, beklentilere girilmemeli, tavır ve davranışlar aldatıcı olmamalıdır.
Gelecek nesillerin mutlu ve huzurlu olması, barış ve güven içinde yaşaması, bizim biraz sıkıntı çekmemize, biraz sabırlı ve fedakar olmamıza bağlıdır. Binaenaleyh, gelecek nesillerimize daha rahat ve barış dolu bir dünya bırakma adına, Nebiler ve velilerle temsil edilmiş bu yüce ve kutsi davayı, hakkıyla tebliğ ve temsil etmek zorunda olduğumuzu unutmamamız gerekiyor.