Hadisi şerifte “…Mü’min Allah’ın nuru ile bakar”
buyurulur. İyi bir lider, olan hadiseleri ve gelecekte olacak muhtemel
olayları iyi tahlil eder ve ona göre tedbirler alır.
Dünyadaki sağır
sultan dahi biliyor ki, bazı çevreler ve dünyada ki güçlü lobiler Komünizmin
yıkılmasından sonra İslam ve Müslümanlar hedef tahtasına oturtuldular. Bundan
aklı başında olan her Müslüman rahatsız olduğu gibi, Batı’da pek çok
insan bunu tasvip etmedi hatta karşısında olanlar bile çok oldu.Hoca Efendi bu saldırgan tutuma karşı barış adacıkları
oluşturmak için 90’lı yıllarda hem Türkiye, hem de dünyada diyaloğun öncüsü
oldu. Türkiye’de hasedi imanın önüne geçenler veya dar görüşlüler
bunun önemini anlayamadı. 28 Şubatçılar Hoca Efendinin diyalog
faaliyetlerini karalamak ve de durdurmak için, büyük bir kampanya başlattılar.
O gün için milyonlarca CD
hazırlanıp özellikle İslami guruplara ücretsiz dağıttılar. Hatta Avusturalya’ya
kadar gönderdiler.
Akademik araştırmalar ve anket sonuçlarına göre, Müslümanlar
ile diyalog halinde olan gayri Müslimler İslamiyet’e düşman olmuyorlar hatta
bazıları sempati duyuyor. Konuyu merak edenler Amerika İslam İlişkileri
Konseyi’nin web sitesindeki (www.cair.com) anketlere bakabilirler.
Henüz 11 Eylül terör olayı olmadan Hizmet gönüllüleri
diyalog derneklerini kurmaya başladılar. Batıda da Müslümanlar önce karşı
çıktılar. Diyalog adına 2000 yılında Boston Üniversitesi’nde
yaptığımız bir seminerde şiddetli tenkide uğradık. Gel görki, bizi tenkit
edenler 11 Eylül terör olayından sonra bizden daha çok diyalog yaptılar. Son 30
yılda Batıda yaşayan biri olarak diyaloğun İslam ve Müslümanlara faydası ile
ilgili gördüklerimi yazsam iki ciltlik bir kitap olur.
Sadece iki örnek vereceğim:
Birinci örnek
2002 yılında terör olayı yıldönümü münasebeti ile dünyaca
meşhur CBS Televizyonu’nun “Sixty Minutes” programında ABD’deki aşırı sağcı ve
dinci liderlerin İslamiyet ile alakalı konuşacağına dair programın reklamları
çekiliyordu. Hoca Efendiye bu aşırı dinci liderler büyük bir ihtimalle Peygamber
Efendimize hakaret edecekler dedim. O da, şayet öyle bir şey olursa demokratik
olarak olması gereken her şeyi yapın buyurdu. Hakikaten aşırı sağcı dinci
liderler, Usame Bin Ladin hakkında kullandıkları tabiri Peygamber Efendimiz
hakkında da kullandılar. Ben de önce kendim, CBS’e telefon edip olayı şiddetle
kınadığımızı söyledim. Sonra, ailemden başlayarak yakın çevreme ve hizmet
gönüllüleri ve de diyalog yaptığımız gayri Müslimleri aradım veya e-mail
gönderdim. Bir Müslüman olarak bundan çok rencide olduğumuzu , mümkünse CBS’i arayıp
ilgililerle görüşmelerini istedim. Unitarian (muvahhid bir hiristiyan mezhebi)
kilisesi rahibesi program yapımcısını arayarak iyi haşlamış. Bunun üzerine
program direktörü bizimle görüşmek istedi. İki Amerikalı ve de iki Türk olarak
Boston Havaalanı’nda kahvaltıda buluştuk. Endişelerimizi ilettik. Yapımcı
Boston’dan çok tepki aldıklarını, bundan sonra “Sixty Minutes”ta Peygambere
asla hakaret edilmeyeceğini söyledi. Bir nevi özür diledi. Meğer sadece bizimle
görüşmek için bir saatliğine Boston’a gelmiş. Kahvaltıdan sonra uçağa binip
döndü. O gün o kadar sevindim ki, ‘Allah Hoca Efendi’den razı olsun’ dedim.
‘Yıllardır diyalog yapıyoruz. Çok gönüller yumuşadı. Hiç bir şey olmasa dahi bu
özür yeter’ dedim.
Peki bu hakaret
karşısında Diyanet ve ehli haset ne yaptı? Hiç bir şey!..
İkinci Örnek
Hizmet gönüllüleri 2000 yılında Melbourne’de Australia
Intercultural Society ve Sydney’de Affinity Intercultural Foundation’i diyalog
faaliyetleri yapmak üzere kurarlar. Melbourne’deki dernek İslamiyet’i
yabancılara tanıtmak için “Mosque Open Day” Türkçesi camiyi ve
İslamiyet’i yabancılara tanıtma için bilgilendirme toplantıları yapmak ister.
Fakat önce hiç bir cami buna yanaşmaz. Gayri Müslimlerin camiye girmesini
istemezler. Nihayet Kıbrıslı Türklerin Sunshine bölgesindeki camilerinde böyle
bir programa razı olurlar. Halk İslamiyet’i ve Müslümanları merak
ediyor. İlk yıl, yüzlerce kişi camiye gelir ve bilgi alır. Bir yıl
sonra Hizmet gönüllüleri aynı programı Osmanlı Mimarisi ile yapılan Sydney’deki
Auburn Camii’nde yapar ve beş bin küsür kişi camiye gelir ve bilgi alır. Derken
diğer camiler bunun faydasını görürler ve herkes yapmaya başlar. Artık her yıl
Ekim ayında Avustralya’da onlarca cami “Mosque Open Day” yapmakta, siyasi
liderler ve devlet yetkilileri katılmakta ve on binler gelip İslam ve
Müslümanlar hakkında bilgi almaktadır.
Sydney’deki dernekte sekiz yıl idarecilik yapan bir arkadaş,
sekiz yıl boyunca diyalog faaliyetleri sayesinde seksen bin kusur kişiye
ulaştık, dedi. Dünyanın her yerinde böyle. Sayısını bilmiyoruz ama eminim son
on altı yılda milyonlarca gayri Müslime ulaşıldı. Simdi dünyadaki İslam
derneklerinin çoğu taklit de olsa diyalog yapıyor. Evet İslam barış dinidir,
barışta gelişir. Hudeybiye’den sonra üç yıl içinde yaklaşık Müslümanların
sayısı otuz kat arttı. Ama ehli hasedin kalp gözü kor olunca bunu göremiyorlar.
Bu konuyu istismar edip Hoca Efendi ve Hizmet gönüllüleri hakkında ha bire
yalan uyduruyorlar.