‘Çift vatandaşlık’ ile ilgili kriz, siyasetin tansiyonunu günden güne yükseltiyor. Avustralya Anayasası’nın çifte vatandaşlıkla ilgili bölümü olan 44’üncü maddesinin (i) bendindeki durum ile ilgili yeni bir düzenlemeye gidilmediği takdirde, Federal Parlamento yeni krizlere gebe gibi. Standart ve katı bir konu olarak nitelendirilen 44. Madde; “Bir milletvekili, amaçları için başka bir ülkenin vatandaşlığına veya ayrıcalığına sahip olunmamasını” ön görüyor.
Siyasileri zor durumda bırakan ve; “en saçma anayasal kriz” olarak, nitelendirilen ilgili yasa maddesinden dolayı çıkan vatandaşlık krizi, içte ve dışta neredeyse bir çok önemli gündemleri gölgede bıraktı.
Daha önce, hem İşçi Partisi hem de Liberallerin liderlik kavgası ile büyük bir imtihan veren ülke siyasetinde, şimdi ise anayasanın vatandaşlıkla ilgili 44’üncü maddesinden dolayı, yeni bir kaos yaşanıyor. Çifte vatandaşlığa sahip olanların milletvekili veya senatör olamayacağı ilkesinden dolayı, şu anda her gün nerdeyse yeni bir parlamenter sıkıntılı günler geçiriyor. Söz konusu krizin önüne geçilemediği için de, her geçen gün çorap söküğü gibi yeni gelişmeler yaşanıyor.
Anayasaya göre, bir başka ülkenin vatandaşlığına sahip olmak Federal Parlamento da siyaset yapmaya engel. Ancak, bu konu esas mecrasından çıkarak, yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.
Sebebine gelince…
Avustralya zaten çok kültürlü bir ülke, çifte vatandaşlığa sahip siyasetçilerin olması normal diyen de var, ülke çıkarlarına ters düşer diyen de… Bir yönüyle Birleşik Krallık dahil, buraya herkesin sonradan geldiği ve ülkeyi yeni vatanları olarak benimsediğini göz önüne aldığımız da, herhalde ülkenin ilk sahipleri olan Aborjinlerden başkasının, Avustralya siyasetine yön vermemesi gerekiyor.
Konu o kadar çetrefilli bir hal aldı ki, çifte vatandaşlık ile ilgili mevcut yasa, eski başbakanların tamamına uygulanırsa ne olur?’ sorusunu da gündeme getirdi.
Avustralya vatandaşlığı 1949’dan sonra kanunlaştığı için eski Başbakanların hepsi bugünkü kurallara uysaydı bir sorun olur muydu? Şeklindeki soruya NSW Üniversitesi Hukuk Profesörü Dean George Williams ‘evet olurdu’ diyor. 1949’dan önce Commonwealth ülkelerinin birinden Avustralya’ya gelen, İngiliz vatandaşı sayıldığı için siyasete girebiliyordu. Nitekim sonradan gelmiş eski başbakanlardan George Reid ve Andrew Fisher İskoçya, Joseph Cook ve Billy Hughes ise İngiltere doğumlu.
Yeşiller Partisi Senatörü Scott Ludlam’ın, aynı zamanda Yeni Zelanda vatandaşı, Parti Başkan Yardımcısı Senatör Larissa Waters’ın da, Kanada vatandaşı olduğunun ortaya çıkması üzerine başlayan ‘istifa furyası’ Başbakan Yardımcısı Barnaby Joyce ile devam etti. Hükümetin ortağı Ulusal Parti lideri olan 50 yaşındaki Barnaby Joyce, Yeni Zelanda vatandaşlığından vazgeçerek seçim bölgesi olan New England için tekrar aday olabilecek ve seçildiğinde de bırakmak zorunda kaldığı koltuğa tekrar oturabilecek.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğünün herkes için geçerli ve nasıl çalıştığını ispatlarcasına Yüksek Mahkeme’nin 3’ü Ulusal, biri Tek Parti, bir bağımsız ve ikisi de Yeşiller Partisi’nden olmak üzere 7 politikacının siyasi geleceği ile kararını vermesinin ardından kriz yine bitmedi. Partili Milletvekilleriyle ilgili tartışma devam ededursun, Senato Başkanı Stephen Parry’nin de, İngiliz vatandaşı olduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine Senatör Parry, istifa edeceğini söyledi. Senato ise, dava dosyasını Yüksek Mahkeme’ye yönlendirecek ve yerine kimin geleceğine karar verecek. Daha sonra buna Milletvekili Rebecca Sharkie ile Senatör Jacqui Lambie de eklendi. Son olarak, Liberal Partili John Alexander’ın da İngiliz vatandaşlığından dolayı istifası üzerine kriz daha da derinleşti. Şu anda Hükümet Temsilciler Meclisi’nde azınlığa düştüğü için bıçak sırtı bir durum yaşanıyor.
İşçi Partisi Lideri Shorten’ın vatandaşlık kriziyle mücadele konusunda genel bir parlamento araştırma çağrısını Başbakan Malcolm Turnbull reddetmişti. Zaten biri Başbakan Yardımcısı olmak üzere 4 senatör görevini bırakmak zorunda kaldı ve bu sayı yükselmeye devam edecek gibi görünüyor.
Aralarında Muhalefet Lideri Bill Shorten, Yeşiller Partisi lideri Richard De Natale ve eski Başbakanlardan Tony Abbott olmak üzere 30’a yakın siyasetçinin durumunun daha gözden geçirildiği şu durumda, Başbakan ile Ana Muhalefet liderinin baş başa yaptığı 2 saatlik krizi çözme toplantısından da bir sonuç çıkmadı.
İşçi Partisi Lideri Bill Shorten’ın Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığından 2006 yılında vatandaşlığını bıraktığını teyit eden belgeyi sunması, Yeşiller Partisi lideri Richard De Natale’nin de İtalyan Konsolosluğundan aldığı İtalyan vatandaşı olmadığını kanıtlayan 2004 tarihli mektubu ve Eski Başbakan Tony Abbott’ın da İngiltere doğumlu olmasına karşılık, 12 Ekim 1993’te İngiliz vatandaşlığını bıraktığını gösteren belgeleri sunması haklarında ki çifte vatandaşlık şaibesini ortadan kaldırdı.
Göçmenlik ve İslam karşıtı söylemleri ile tanınan Pouline Hanson da, yıllar önce siyaseti bırakıp, vatandaşı olduğu İngiltere’ye yerleşeceğini söylemişti. Tek Ulus Partisi lideri Hanson’ın basında babasının İngiliz, annesinin İrlandalı ve aynı zamanda kendisinin de İngiltere vatandaşı olduğu yazılmıştı. Bu kriz döneminde Hanson’a çifte vatandaşlığı sorulunca buna itiraz etti. Ancak İngiltere ile görüşüp teyid etmediğini söyledi. Zaten bir Senatörünün istifa etmek zorunda kaldığı bu süreçte, Hanson’da gidici gibi gözüküyor. z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au