Değerli dostlar, kıymetli
okuyucular! Vira Bismillah diyerek ilk
yazımla sizlere merhaba demek istiyorum. Belli zaman aralıklarıyla birlikte
olup hasbihal edeceğimiz bu köşede amaç bu kubbede hoş bir seda bırakmak.
Bu
kısa merhabadan sonra yazımıza geçelim…
Geçenlerde bir arkadaşım
dünyaya yeni gelen evladına ne isim koyacağına tam karar veremediğini, tınısı
kulağa hoşgelen birkaç isim düşündüğünü ama düşündüğü isimlerin anlamları
hakkında emin olamadığını ve bu yüzden fikrimi almak istediğini söyleyince bu
yazının anafikri de doğmuş oldu.
Evladına güzel bir isim
koymak anne-babanın önemli vazifelerinden biridir. Ama bazen öyle isimler
konulur ki çocuğun ileride kazanacağı karakteriyle taşıdığı isim taban tabana
zıt olur.
Bazı insanlar vardır ki
isminin taşıdığı anlamların altında ezilirler. Kültürümüzde bu durumu fark
edilen çocukların isimleri, bu olumsuz etkiyi kırmak için daha küçükken hemen
değiştirilir çünkü bunlar isimlerini taşıyamamışlardır. Bazı talihsizler de
vardır ki işte o isimler altında ezilmiş, tabiri caizse hem isminin hem de
kalıbının adamı olamamışlardır.
Örneğin yolsuzluk
soruşturmaları yüzünden iktidarını kaybedip hakkında davalar açılan Malezya
eski başbakanının ismi “Necip” ti. “Necip”
soylu, asil, cömert gibi anlamlar taşıyor. Ama 700 milyon dolar zimmetine para
geçirdiği iddia edilen bu adamın ne asaletle ne de soylulukla bir alakası var,
aksine ancak soysuzların yapacağı bir icraatta bulunup halkı soymuş bir soysuz.
Mısır’ı uzun yıllar
zulümle yöneten Hüsnü Mübarek aklıma gelen bir diğer isim. Bereketli Nil
nehrinin geçtiği Mısır’da adı Mübarek (Bereketli)
olan aslında uğursuz bu adam yüzünden Mısır halkının çoğu açlık sınırında ve
mezar evlerde yaşamak zorunda kaldı ve hala da yaşıyor.
Bir diğer zalim de
Libya’nın başındaki Muammer Kaddafi’ydi.
“Muammer” uzun yaşayan, bahtı
açık gibi anlamlara sahip bir isim ama her ne kadar uzun yaşamış olsa da kendi
halkı tarafından katledilip öldürülmesi bahtının hiç de açık olmadığının
göstergesi.
Madem zalimlerden ve
Ortadoğu’dan devam ediyoruz o zaman elbette Saddam Hüseyin’i de unutmamak
lazım. Aslına bakarsanız “Saddam”
tüm gücüyle vuran, bolca tekme sallayan gibi anlamlara sahip, bu bakımdan adam
isminin bir bölümünün hakkını vermiş diyebiliriz. Ama zalimce şehit edilen Hz.
Hüseyin’le aynı isme sahip olması ve Kerbela’nın da içinde bulunduğu Irak’ı yönetmesi onu Yezid’le bir noktada birleştiriyor.
Üstelik “Hüseyin” güzel olan,
güzelcik anlamlarına gelen bir isimken bir zalimin bu ismi taşıması ise ayrı
bir çirkinlik olmuş.
Suriye’nin yakılıp
yıkılmasının ve yüzbinlerce insanın hayatlarını kaybetmesinin sebebi olan zalim
oğlu zalim Beşar Esad’ın babası da Hafız Esad’dı. “Hafız” koruyup kollayan demektir. Bir hadise göre Şam bölgesi
Cenab-ı Hakk’ın hıfzı yani koruması
altındadır, bu yüzdendir ki bu bölge İslam tarihi boyunca hep korunmuş ve büyük yıkımlar görmemiştir.
Ama adı Hafız olan bu adam bırakın halkını korumayı, onları işkencelerden
geçirip katletmiştir.
Okuyucularımızın peki
bizden hiç örnek yok mu dediklerini duyar gibi oluyorum. O yüzden asrın zalimini
sona bıraktım. Şu anda milyonlarca masumun hayatını karartan, yaşlı, genç,
kadın, bebek demeden binlercesini işkencehanelere gönderen, Meriç’in soğuk ve
karanlık sularında boğularak şehit olan masumların müsebbibi “Tayyip”i elbette
unutmadım. “Tayyip” helal, tertemiz
gibi anlamlar taşıyor. Tarihin hiçbir döneminde
kutsalımızı bu kadar kirleten, yalancı, dönek, helal haram tanımaz, çirkef
ve zalim birinin bu ismi taşıması elbette büyük bir tezat.
Aslında son dönem bazı
modern tefsirciler kıyamet alametlerinin en büyüklerinden olan “güneşin batıdan
doğmasını” yorumlarken bu duruma da dikkat çekmişler. Ahir zamanda her şey o
kadar tepe taklak olur ki kavramlar bile anlam değiştirir. Hırsız, yalancı,
zalim itibar görürken; sadık, özü sözü bir masum kişilere kötü gözle bakılır. Bu
dönemdeki zalimler de isimlerinin tersiyle bilinir. Zaten “Yezid” kelimesinin anlamı da “bereketlenmiş, artırılmış,
ziyadelenmiş” demektir. Bir düşünün bakalım şimdi Yezid deyince ne anlıyorsunuz? fsemih.yilmaz@gmail.com