Tarih boyunca bütün İslam büyüklerinin hayatına baktığınızda bir kelam konuşurken veya yazarken üç şeyi dikkate almışlardır. Birincisi bunda Allah’ın rızası var mı? İkincisi dostlar buna ne der. Üçüncüsü ise düşman buna ne der. Yani onu alır İslam’a ve Müslümanlara karşı silah olarak kullanır mı? Ki, Üstad Muhekamat’ta buna ihanet diyor.
Asrın mağduru, mazlumu ve en çok ifira atılan Hocaefendiye ve hizmet hakkında yazılan yalanlar ve iftiralar bulut olsa Türkiye belki yüz yıl güneş görmez. Ehli dalaletin ve ehli hasedin dellalları karakterlerinin gereğini yapıyorlar. Konum onlar değil. Başta hakkı kabul etmeyen nefsi emmarem olmak üzere Hocaefendiyi eleştiren dostlar.
Hocaefendi’nin kılı kırk yararcasına İslami yaşantısı ve Allah’ın inayeti ile sizde dahil milyonları hak yola sevketti. Yarım asırdır sahabeden sonra İslam tarihinin en büyük sivil kuruluşu kurulmasına vesile oldu. Hiç şüphe yoktur ki, eleştiren bu dostların da bunda imanlarının derecesine göre katkısı vardır. Sizde çok iyi bilirsiniz ki, bu hizmet bir ev ile başladı. Sizde kümes kadar da olsa bir müessese açın. Gönülleri yaralamak yerine, Allah’a yönlendirin, yaralara merhem olun, faaliyetlerinizle ümit bahşedin. Dost ve düşmanın gıpta ile bakacağı, başarılara imza atın.
Sizin sosyal medyadaki yüzbinlerce hayranınızdan da maddi destek alıp insanlık için hayırlı işler yapın. Yıllarca önce Endonezya, Filipin veya başka ülkelere giden üç dört lise mezununun üç, beş yılda yaptığını siz de yapın. Onlar dil bilmiyorlardı. Ceplerinde otellerde kalacak kadar paraları da yoktu. Camilerde yattılar ama üç, beş sene içinde ektikleri tohumları fide verdi, çınar oldu. Sizin cebinizde dolarlarınız, banka kartlarınız var. Dil biliyor, yol biliyor, çok mürekkep yalamışşınız, onlarca yıllık tecrübeleriniz de var. Haydi dört lise mezununun Endonezya’da üç, beş yıl içinde yaptığının yarısını yapınız. Öyle ya, madem yüzbinlerce hayranınız da var. Açın bir banka hesabı. Herkes on dolar verse bir milyon, yüz dolar verse on milyon, bin dolar verse yüz milyon dolar da paranız olur. Onlarca örnek müessese açar, hem de bir model olursunuz.
Amma üç dört yıldır eleştiriyorsunuz fakat bir model ortaya koyamadınız. Bilgisayarın başına geçip eleştirmek en kolay. Hele birde bu eleştirilerinizi her tarafa çabucak ulaştıran, araştırma motorlarının tuşlarını ellerinde bulunduranlar istiyorsa.
Diyorlar ki, Hocaefendi kendi liderliğini lağvetsin. A be dostlar, 60 yıldır bir defa dahi kendini lider olarak gördüğünü konuşmalarında, çevresinde, medyada bir defacık dahi beyan etmemiş hatta ona lider diyen yakını ise azarlamış, değilse kibarca asla değilim diye cevap vermiş. Bir defacık dahi söylemediği bir şeyi nasıl lağvetsin.
Binlerce, belki onbinlerce rüya veya yakeza halinde olan manevi müjdeleri duyduğu halde kendisini hep kıtmir göreni, bir güzel rüya veya akademik bir başarıdan dolayı kendini mehdi gören zavallıcık nasıl anlasın.
Ben kendimi lağvettim demesi onun için büyük bir yalan olur. Ama zaten siz eleştirinizle onu kendiniz için lağvetmişiniz. Ne zaman ki, ondan daha iyisini bulursam, kendisine teşekkürlerimi arz eder, dualar ile maddi veya manevi meclisinden ayrılır, liderliğini kendim için lağvetmek yerine, iyisini bulduğum için müsade isterim. Böyle bir durumda kanaatimce o benden önce daha iyisine koşar.
Mevlana seni nasıl anlarız deyince “benim gibi olunca” yani sadece okumakla değil, cevabını verir.
Çünkü ehli hal, ehli kalp Hocaefendiyi anlar, ehli kal (konuşup yapmayan) değil. Malını hepsini veren onu daha iyi anlar, sadece zekatını veren değil. Beş on talebesi dahi işkence gördüğü için bayılan, Filistinde gunahsız insanlar katledilirken kalbi durduğu için hastahaneye kaldırılanı, maaşının en az yüzde kırkını zindanlardaki kardeşlerinin ailelerine göndermeyen onu nasıl anlasın.
Mevlana’nın babası Bahattin Veled’e Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat sorar “Ben ülkenin sultanı, sizde sultanı ulemâsınız. Sonumuz ne olacak” O da “Siz ölünce Sultanlığınız biter. Fakat ben ebediyet için gözlerimi yumunca asıl o zaman sultanlığım başlar.” Evet Hocaefendi hayatta iken İslam tarihinde doğu ve batıda bilinen tek âlim. Vefat edince (Allah uzun ömürler versin) asıl o zaman sultanlığı başlayacak. Bazıları, ba’da harabal Basra olduğu için çok üzülecek. Bazıları da nefislerine akademik veya hocalık kılıfı giydirip eleştirilerinin yersiz olduğunu gördükleri için pişman olacaklar.
Eleştiriler onu küçültmüyor, bilakis büyütüyor. O zaten hayatı boyunca her türlü övülmeyi şöhreti kazibe gibi gördü. Alkışı kendisine hakaret gibi algıladı. Fakat eleştirileriniz, kendisi için değil, onu size üzüldüğü için yaralıyor kanaatindeyim. Tıpkı, büyük Allah dostu, İmam Gazali’nin tabiri ile gözyaşlarının yanaklarında dahi iz bıraktığı Hasan Basri hazretlerinin, dergahından fikren ve bedenen ayrılan ve Mütezilenin kurucusu Vasil bin Ata’ya ağladığı gibi.
Öyle ise ya hayır söyleyin ya da susun. Aksi global gıybet olur. Evet, ey nefis zaman gül gibi koku salma zamanı, ehli dalalet ve hasedin dellallarının korosuna katılma zamanı değil.
Son söz: Gunahsiz olanınız Hoca Efendi’ye ilk taşı atsın!
yucelsalih@yahoo.com