Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olduğu dönemde sözcülüğünü yapan Ahmet Sever, bugün kendisi hakkında açılan soruşturmayı değerlendirdi: Maalesef yargı, bazı isimler üzerinden farklı ve aykırı görüşteki herkese gözdağı vermek için iktidarın elindeki sopaya dönüştü.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Muhammet Akçaer, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sözcüsü gazeteci Ahmet Sever hakkında, “silahlı terör örgütüne üyelik” iddiasıyla soruşturma başlattı. Dosyaya ‘gizlilik’ kararı getirildi. Savcı Akçaer, Ahmet Sever’in avukatının, “hangi terör örgütünün söz konusu olduğu ve soruşturmanın dayanağına” ilişkin sorusunu ise “gizlilik” gerekçesiyle yanıtsız bıraktı. Ahmet Sever konuyla ilgili olarak Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada, “Maalesef yargı, muhalif ve eleştirel sesleri susturmak, bazı isimler üzerinden farklı ve aykırı görüşteki herkese gözdağı vermek için iktidarın elindeki sopaya dönüştü” dedi.İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akçaer’in, 12 yıl boyunca Abdullah Gül ile çalışan Ahmet Sever hakkında başlattığı soruşturma Türk Ceza Kanunu’nun silahlı örgüt suçunu düzenleyen 314-2 kapsamında ve ilgili madde 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası öngürüyor. Savcı Akçaer, Ahmet Sever’in avukatının soruşturmaya ilişkin yönelttiği “tüm soruları” dosyaya getirilen “gizlilik kararı”nı gerekçe göstererek yanıt vermedi.
‘YARGI ELİYLE GÖZDAĞI VERİLİYOR’
Ahmet Sever soruşturmaya ilişkin sorularımızı yanıtlarken dosyaya getirilen gizlilik kararı nedeniyle hakkında yöneltilen ‘terör’ suçlamasına ilişkin bilgi edinemediklerini belirterek “yargının muhalif ve eleştirel sesleri susturmaya yönelik bir tutum izlediğini” söyledi. Sever, “Maalesef yargı, muhalif ve eleştirel sesleri susturmak, bazı isimler üzerinden farklı ve aykırı görüşteki herkese gözdağı vermek için iktidarın elindeki sopaya dönüştü” dedi.
‘KİTAP YAZMAM DEĞİL, DAVALAR MANİDAR’
Sever, “İçimde Kalmasın-Tanıklığımdır” kitabından dolayı hakkında “terör” bağlantılı dört dava açıldığını, son soruşturmanın da beşinci olduğunu anımsattı. Dört davanın da bir ay gibi kısa bir zaman dilimi içinde açıldığını belirten Sever, “Benim yazdığım kitaplara ve verdiğim söyleşilere ‘zamanlama manidar’ yönünde bir değerlendirme yapıyorlar. Asıl manidar olan söyleşilerin zamanlaması değil, bana açılan davalardır” yorumunda bulundu. Sever, “yerel seçimler öncesi muhalif ve eleştirel sesleri susturmak için bu tür baskı ve hamlelerin giderek arttığını” ifade etti.
BİR AYDA BEŞ SORUŞTURMA
Ahmet Sever’e yaklaşık üç hafta önce, “İçimde Kalmasın-Tanıklığımdır” kitabından dolayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Teknoloji ve Sanayi Bakanı Mustafa Varank ve Tekirdağ Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Mustafa Şentop’un şikayetleri ile aynı anda 4 hakaret ve tazminat davası açılmıştı. Erdoğan ve Varank “hakaret” iddiasıyla suç duyurusu yaparken, Şentop hakaretin yanı sıra tazminat konusunda da şikâyette bulunmuştu.
‘CUMHURBAŞKANI’NA HAKARETE DELİL’ İDDİASI
Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’in savcılığa verdiği dilekçede, Destek Yayınları’ndan mayıs ayında yayımlanan kitapta geçen şu ifadelerin, “Cumhurbaşkanı’na hakarete delil sayıldığı” öne sürülmüştü: “Kitapları bombadan daha tehlikeli gören bir iktidar daha doğrusu tek adam vardı karşımızda”, “Erdoğan’ın geleceğe dönük söylemi artık kalmadı”, “Bir dediği bir dediğini tutmuyor devamlı kendisiyle çelişiyor”, “Her şey bir kişinin doymak bilmeyen güç ve yetki açlığına kurban edildi. İlk dönemde büyük emeklerle biriktirilen krediler ve sermaye tek adam tarafından adım adım hoyratça harcandı”, “Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kalmasını sağlamak amacıyla bir sistem kuruldu. Herkesi sindirmek, korkutmak, yıldırmak ve susturmak için kurulan bu sistemin her yerde hafiyeleri, zaptiyeleri var”, “Yola birlikte çıktıktan sonra Erdoğan davayı bırakıp başka yollara sapmış olamaz mı? Erdoğan hiç ihanet etmez mi? Yola birlikte çıkmış insanların zaman içinde Erdoğan tarafından kenara çekilmeye zorlanmış tasfiye edilmiş yani ihanete uğramış olabileceği o mahallede niçin hiç akla gelmez?”
VARANK VE ŞENTOP’UN ŞİKAYETLERİ
Teknoloji ve Sanayi Bakanı Mustafa Varank’ın da avukatlığını üstlenen Özel, savcılığa verdiği dilekçede, kitapta geçen, “Varank benim susturulmam için aracıdan başka bir şey değildi”, “Mustafa Varank ile Sümeyye Erdoğan’ın arasındaki ses kaydı da bunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğrular nitelikte” gibi ifadelerin, “kamu görevlisine hakaret” olduğunu iddia etmişti. Mustafa Şentop’un avukatı aracılığıyla “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yaptığı 2 ayrı suç duyurusunda da kitapta geçen ifadelerin gerçeği yansıtmadığı savunulmuş ve 50 bin lira maddi tazminat talep edilmişti. Şentop’un avukatı, suçlamalara delil olarak Sever’in, T24’te 20 Mayıs 2018 tarihinde yayınlanan, “Ahmet Hakan, seni ben bile kurtaramam” başlıklı yazısı ile Sever’in, “İçimde Kalmasın/Tanıklığımdır” kitabını göstermişti.
Ahmet Sever hakkındaki soruşturma dosyasından Z.A. isimli bir şahıs tarafından gönderilen ihbar maili de yer aldı. “Avrupa ülkelerinde, ülkemiz aleyhinde konuşmalar yapan özellikle gurbetçilerimizin yoğun olduğu bölgelerde sistematik, gerginlik oluşturacak kışkırtma hezeyan sergileyen terörist Can Dündar hakkında fotoğraftaki Ahmet Sever suçluyu övme, suçlu hakkındaki kamuoyu oluşturma, yargıyı etkileme girişiminde bulunmuştur” ifadeleri yer aldı. Mailde, bir haber sitesinde ‘Ahmet Sever’den Can Dündar’a Destek’ başlığı adı altındaki haberin de yer aldığı öğrenildi. İhbar konusu haberde, ‘MİT tırları’ soruşturmasında Can Dündar ve Erdem Gül’ün İstanbul Adalet Sarayı’ndaki sorguları esnasında Sever’in arkadaşlarıyla adliyeye gittiği ve burada yaptığı açıklamada üzgün olduğunu kaydederek, “Can Dündar’ın terör örgütü üyeliği ve casuslu gibi kavramlar ile yan yana getirmek doğru bir yaklaşım değil. Çok üzgünüm ülke için üzgünüm hukuk devleti adına üzgünüm umarım beraat kararı çıkar” dediği kaydedildi.GAZETEDUVAR