Fırtınaya yakalanmış bir uçak içerisinde hayal edin kendinizi bir an. İç içe çaresizliklerin yaşandığı böyle bir durumda ne dışarıdaki fırtınayı durdurabilirsiniz ne de usta veya acemi pilotu değiştirebilirsiniz.
Uçaktan da inemeyeceğinize göre, bu fırtınadan uçakla birlikte sağ çıkmaktan başka umudunuz ve temenniniz olamazdı herhalde.
Ünlü yazar Haruki Murakami’nin de dediği gibi; “Fırtına geçtikten sonra nasıl atlattığınızı hatırlamayacaksınız. Nasıl hayatta kaldığınızı da. Hatta fırtınanın dinip dinmediğinden bile emin olamayacaksınız. Ancak bir şey kesindir; fırtınadan çıktıktan sonra fırtınaya girenle aynı insan olmayacaksınız. “
Doğaldır, belirsizlikler artınca ihtimallerin önü açılır. Böyle olunca çok ihtimal tartışılır; en uç ihtimaller daha fazla insana, daha da mümkün görünür. seçimler var ancak uzun süredir olduğu gibi, bu seçimimizin de lanse edilişi ve idrak edilişi bakımından önemi büyüdü. Bu yüzden ‘seçim sonrası beklentileri’ şimdiyi etkiler hale gelmiş durumda.
Seçimden sonrası, seçimden önce bakılınca nasıl görünüyor, 31 Martseçimleri, iktidar açısından “başkanlık sisteminin ilk seçim sınavı” olacak ve dolayısıyla bir anlamda güvenoyu testi de olacak.Bir diğeri ise ekonomideki ciddi kriz beklentisinin her kes için etkili olduğu ve seçim kaybettirecek bir güç haline gelmiş olması durumudur. Bu meseleyle ilgili görüşlerin başında da Rahip Brunson krizi tetikleyici rol oynadığı yorumu yapılmasıdır.
Türkiye ekonomisi şu aralar sert bir yavaşlama içinde.Şirketlerin arka arkaya konkordato ilanları, inşaat sektöründeki durgunluk ,bu yavaşlamanın kaynağını 2 türlü neden olarak göstermektedir. Tüketim ve yatırım.Halihazırda bir güven sorunu yaşandığı için yatırımcılar önlerini görmek ve ardından sermaye riske ederek dönüşlerini almak için acele etmiyorlar. Ucuzlamış varlıkları alacak olanlar da her zaman olduğu gibi dibini kazımayı bekliyorlar. Daha ucuz fiyat. Daha kolay şartlar…
Tüketiciler ise beklemedeler.
Ekonomi bir küçülme evresinde. Turizm, ihracat gibi döviz girdisi olan ve malını hizmetini dışarıya satanlar mutlular. İçeriye oynayanlar için hayat yıpratıcı.
Ya seçimden sonra?
Özetle, birçok alanda sıkı duruş gerekli. Daha düşük enflasyon, daha dar cari açık ve daha sıkı kamu harcamalarının yer alacağı bir resmin büyüme oranı daha düşük olacaktır. Anahtar soru şu: siyasi yapı yerel seçimler sonrası siyaseten böyle bir duruşu göze alır mı?
Bazı mali aflar ve asgari ücrete yapılan yüzde 26’lık zam, beyaz eşya ve otomobilde ötv indirimi gibi önlemlerle ekonomi canlandırılmaya çalışılıyor. Ancak artan işsizlik, iflaslar, yüksek enflasyon gibi etkenlerin iktidar partisinin oylarına olumsuz yansıyacağı tahmini yapılıyor. AKP’ye daha mesafeli yaklaşan seçmenin desteğini sağlamak için seçimi bir anlamda Erdoğan kendisi için gizli”güvenoyu”na dayalı stratejiye dönüştürmesi ve izlemesi bundan dolayıdır.Görülen o ki bu durum dan faydalan mak isteyen Erdoğan’ın özellikle kendisi için “prestij” niteliğindeki İstanbul ve Ankara’yı kazanmak için bütün ağırlığını koyması ve teşkilatınında mesaisini buna harcamasından anlaşılmaktadır.Bunun da yetmeyeceğini düşünerek kafasında da farklı bir kanaat oluşturmuş,böylece seçmeni şaşırtıp bu seçimleri güven oyu oylamasından daha ziyade ülkede bir beka meselesi anlayışı var göstererek kendisine sıcak bakmayan seçmene bana bir kere daha oy verin demek istemesindendir. .Bu seçimlerin sonucunda bir çok partinin ,liderin ,seçmenin yarınlarının ve geleceklerinin olmayacağı izlenimleri bu seçim net bir şekilde taşımaktadır.
Devlet Bahçeli ise , Genel seçimlerdeki “Cumhur İttifakı”nı yerel seçime taşıma önerisini gündeme getirip yerel seçimlerede taşımayı başardı.Böylece partisini zararsız bir şekilde ayakta tutmaya çalışmaktadır.Bu kadar hayati meselelerde sözünü dinleten bahçeli bir daha böyle imkan yakaladığında iktidar neden ben olmayayım düşüncesi ile son bir darbe vurmayıda mutlaka planlıyordur.Bunun ilk adımını da İstanbul’dan aday çıkarmayacaklarını ilan etmesiyle gerçekleştirdi.AKP seçimde başarısız olursa bilin ki bahçeli erken seçime gidecektir.Ya da Erdoğan dan iktidar benim de hakkım diyerek bakanlar ve başkan yardımcılığı istemek için teklifinide hazırlayıp sunacaktır.Bu teklifi sunmasının ikinci nedeni ise Melih Gökçesiz Ankara nın MHP siz kazanılamayacağıdır.Bunu iyi okuyan muhalefette bu oyları bölmek için Ankara nın adayını iyi bir strateji ile en isabetli aday olarak seçmişlerdir.Bir başka tehlikede sessiz probagandadır ki;bunu ifade etmek için MHP’nin Kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in oğlu Ahmet Kutalmış Türkeş, “Mansur Bey bize babam Alpaslan Türkeş’in emaneti zaten. Kendisini çok eskiden beri tanıyoruz. Kendisi hiç çizgisinden sapmamış bir ülkücü” ben de Alpaslan Türkeş adına kendisine vefa gösterme adına buradayım sözleri ankarada ülkücülerin Mahsur Yavaş a oy vereceğinin göstergesi ve gerçeğidir.Ülkücü seçmeni etkilemek için yavaşın ne kadar ülkücü olduğunu bu sözler teğit etmektedir.Bu fırsatı bir kere yakaladık ,neden kaçıralım diyeceklerdir.Erdoğan bu seçimlerde ittifak yaparak çıkamayacağı bir fırtınanın içine düşmüştür.Uçağı nasıl ve ne şekilde indireceğini bilememektedir.Aynı zaman diliminde çok zor durumla karşı karşıya kalan bir halk kitlesi vardırki ne olacakları belli değildir.Fırtınanın içinden nasıl çıkarsa çıksınlar görünen o ki eskisi gibi olmayacak .Yazımızı ünlü yazar Haruki Murakami’nin de dediği gibi;” Eğer koyu bir karanlığın içersindeyseniz;tüm yapabileceğiniz;gözleriniz karanlığa alışana dek öylece oturmaktır”.Hepimizin ders alması gereken bir söz bu! Çünkü zor dönemlerden geçiyorsak şayet ve çırpındıkça daha çok battığımız hissine kapılıyorsak, bir süreliğine öylece beklemek çok daha iyi bir fikir olacaktır.
Mimkemal
mimkkamil@gmail.com