SELAHATTİN SEVİ-kronos23.new
Hüseyin Şahnaz baba olmak için gün sayıyor. Doğuma 1 hafta var… Eşi Hatice hanım tutuklu. Bebek cezaevinde dünyaya gelecek… İlk patiklerini, ilk battaniyesini, ilk biberonunu ve ilk kıyafetlerini almış, yıkamış, ütülemiş, cezaevine götürmüş… Yasak demişler...
Baba adayı Hüseyin Şahnaz gün sayıyor. Hamileliği boyunca Antalya Döşemealtı L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu olan eşi Hatice Şahnaz’ın doğumuna sadece bir hafta kaldı. Elinden bir şey gelmiyor. Kendi tabiriyle, çaresizlik bu olsa gerek!
15 ay cezaevinde yatan Hüseyin Şahnaz, 16 Temmuz 2016’da nişanlandığı Hatice Şahnaz ile Temmuz 2018’de dünya evine girdi. Umutla gelecek planları yapıyorken Şahnaz ailesinin kapısını polis ikinci kez çaldı. Bu sefer Hatice Şahnaz, daha önce özel bir kreşte yöneticilik yaptığı için tutuklandı. Yeni evli çift için esas zor süreç bundan sonra başladı. Çünkü genç kadın üç haftalık hamile olduğunu dört duvar arasına girdiğinde öğrendi.
Her anne adayı gibi bebeğine ilk patiklerini, ilk battaniyesini, ilk biberonunu ve ilk kıyafetlerini kendisi alamayan Hatice Şahnaz’ın tek yapabildiği, bebeğin tüm bu ihtiyaçlarını dışarıdaki eşinden istemek oldu. Baba adayı Şahnaz aldığı eşyaları özenle seçip, yıkadı, ütüledi ve tutuklu eşine vermek istedi. Cezaevi yönetimi mümkün olmadığını söyledi. Mümkün değildi…
“Parayı verin biz alıp eşine veririz, diyorlar. Üstelik ben o giysileri, battaniyeleri yıkayıp ütülemiştim. Tertemiz verecektim. Onlar alsa bile çöp poşetiyle veriyorlar, fabrika tozlarıyla bebeği saracaklar. Giysiye bile tahammül edemiyorlar. Alın arayın, detektör tutun, nasıl kontrol edecekseniz edin. Kalitesiz şeyleri neden iki üç kat parayla insanlara satmaya çalışıyorsunuz? Giysi, biberon sonuçta…”
Ve ekliyor “İnanabiliyor musunuz? Eşimin cezaevinden sipariş verdiği, benden istediği birkaç parça giysi, biberon bile sorun oldu. Almadılar…
15 TEMMUZ: EN MUTLU GÜNLERİ KABUSLARIN BAŞLANGICI OLDU
Kadere bakın ki, Hatice (28) ve Hüseyin Şahnaz (29) çiftinin Antalya’da yeni bir hayat için nişan yüzükleri taktıkları tarih 16 Temmuz 2016… Türkiye için karanlık bir dönemin başlangıcı. Bir gece önce, 15 Temmuz akşamı bütün Türkiye’nin darbe girişimi haberleriyle sarsıldığı saatlerde her iki ailenin de gündemi bambaşka. Aileler kız isteme töreni için bir arada…
Artık hiçbir şey planladıkları gibi gitmeyecekti.Ama zorluklar daha önce başlamıştı. Bilecik Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunu olan Hüseyin Şahnaz, evlenmeden önce ‘aradan çıkarmak’ için olduğu Sivas Temeltepe’deki asker ocağında teslim oldu… Ama 20 günlük askerken tutuklandı. Suçlama ByLock kullandığı iddiasıydı. 1 Şubat 2018’de tahliye edilene kadar tam 15 ay boyunca Çorum ve Bursa cezaevlerinde hapis yattı.Çıktığında ne yapacağını bilmiyordu, Kayseri’deki köyüne döndü.15 Temmuz’dan önce bir yandan lastikçide çalışıyor bir yandan da KPSS’ye hazırlanıyordu. Mesleğini yapmasının mümkün olmayacağını anlayınca bir kuyumcuda iş buldu. Borç-harç denkleştirip 20 Temmuz 2018’de evlendiler.
HAMİLE OLDUĞUNU CEZAEVİNDE ÖĞRENDİ
Aradan bir aydan biraz fazla bir zaman geçmişti ki Antalya’da, 4 Eylül 2018’de bu sefer eşi Hatice Şahnaz gözaltına alınarak tutuklandı. Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunu olan Hatice Şahnaz’a yapılan suçlama da Kemalpaşa’da bir kolejde yaptığı yöneticilik göreviydi. Fakat, esas zor süreç şimdi başlıyordu. Yeni evli genç kadın üç haftalık hamileydi ve dört duvar arasına girdiğinde öğrenmişti hamile olduğunu.
9 ay boyunca CİMER dahil çalmadığı kapı kalmadı Hüseyin Şahnaz’ın… “Eşim içeriden Sağlık Bakanlığı’na yazdı, ben dışarıda sesimi duyurmaya çalıştım ama sonuç alamadık.” diyor. Dilekçelerin hepsi tek bir dilekçe gibi değerlendiriliyor, diye karşılık verilmiyordu. Her seferinde “Sağlık durumu iyi, hastaneye götürülüyor.” cevabı veriliyordu. Kimse psikolojik durumunu ve cezaevi şartlarında hamile olarak yaşadığı sıkıntıları dikkate almıyordu.
Yaptığı çağrıların yanıtsız kalmasına rağmen umudunu kesmemiş Hüseyin Şahnaz…”Görüş günlerinde ve her ay buluştuğumuz açık görüşlerde eşim güçlü görünmeye çalışsa da yüzünden, ifadelerinden anlıyorum. Ben de bir buçuk sene hapiste kaldım. Psikolojimiz ne kadar kötü olsa da ziyaretçilerin yanında iyi görünmeye çalışırdık, ama koğuşumuza dönünce hepimiz ağlardık. Yaşadıkları kolay değil.” diyor.
Eşi, ilk bebeğini dünyaya getirmeye hazırlandığı bir dönemde, hamileliğinin en zor zamanlarında aralarında erkeklerin de olduğu infaz koruma memurlarıyla hastaneye götürülmüş. “İlk altı ay boyunca kelepçeli olarak götürüyorlardı. Bizi değil, görenleri bile bunalıma sokuyordu.” diyor.Şimdi eşinin doğumuna yaklaşık bir hafta var… Avukatın yanına bir refakatçinin verilmesini istemişler ama cezaevindeki memurlardan olumlu cevap alamaışlar. “Eşiniz cezaevinde, doğum gerçekleşirse hastaneye götüreceğiz, doğum bitince de tekrar cezaevine getireceğiz.” demişler. Kendisine ve ailesine yeteri kadar bilgi de verilmemiş.
‘EŞİMLE GÖZ GÖZE GELMEMİZE BİLE İZİN YOK!’
Geçen hafta hastanede eşiyle tesadüfen karşılaşmış, göz göze gelmişler ama bakışmalarına bile izin verilmemiş. ‘Konuşma bile yok, birbirimize sadece bakıyoruz. Yaklaştırmadılar, uzaktan bakmaya bile izin vermediler. “Eşini doktora göstermeden götürürüz!” diye tehdit ettiler. Tamam dedim, bari kontrole mâni olmayalım!
Yaklaşık sekiz aydır dilekçe yazıyoruz. İstinaf onaylayalı üç ay oldu. Eşimin dosyası ne İstinafta ne de Yargıtay’da gözüküyor. Cumhuriyet savcısındaymış. Eşim dilekçe yazdı, dilekçe yazacak muhatap yok. Bütün meselemiz ne, eşimin tarif ettiği benim aldığım birkaç parça çocuk giysisi ve biberonun, battaniyenin cezaevine eşime verilmesi.”
‘BEBEK GİYSİLERİNİ ÇÖP POŞETİYLE VERİYORLAR’
Kendisinin asgari ücretle çalıştığını ve kıt imkanlarla hayatlarını idame ettirmeye uğraştıklarını söyleyen Şahnaz, şöyle devam ediyor:“İnanabiliyor musunuz? Eşimin benden istediği birkaç parça giysi, biberon gibi sıradan şeyler… Koğuştaki bazı çocuklarda var, biz de vermek istiyoruz almıyorlar. Aslında yapılanların kanunda, hukukta yeri yok. Tamamen görevlilerin insafına terk edildi.
Biberon, battaniye, küçük bir beşik, giysiler almıştık. Kabul etmediler. Bunun için savcıya çıkmamız lazım, ulaşamıyoruz. ‘Parayı verin biz alıp eşine veririz.’ diyorlar. Kiram 800 TL, eşime en az 500-600 TL gönderiyorum… Sonuçta asgari ücretliyim. 500-600 lira ile nasıl geçineyim. Nasıl para vereyim. Üstelik ben o giysileri, battaniyeleri yıkayıp ütülemiştim. Tertemiz verecektim. Onlar alsa bile çöp poşetiyle veriyorlar, fabrika tozlarıyla bebeği saracaklar. Giysiye bile tahammül edemiyorlar. Alın arayın, detektör tutun, nasıl kontrol edecekseniz edin. Kalitesiz şeyleri neden iki üç kat parayla insanlara satmaya çalışıyorsunuz? Giysi, biberon sonuçta…
Eşim hamile olduğu için sürekli numarası büyüyordu. Kota olduğu için eşime devamlı giysi ve hırka veremiyorduk.”
Babası vefat etmiş Hüseyin Şahnaz’ın… Annesi ve kardeşleri kendisini ziyaret ederken geçirdikleri kazada yaralanmışlar. Eşi de 6 yıl 10 ay 15 gün ceza almış… ‘Bizden kim ne kötülük gördü? Ben üniversiteyi bitirdim, önce memleketime döndüm. Yüksek lisansa çalışırken İnegöl’de bir lastikçide iş buldum.’ diyor.
90 YAŞINDAKİ BABAANNESİNE YARDIMI KESTİLER
Kendilerine reva görülenler konusunda bile mahcup. Tüm bu hukuksuzlukları için ‘insaf sınırlarını aştı’ diyor sadece… Ve soruyor ‘Kayseri’de köyde babaannem vardı, 90 yaşında… Sosyal Yardımlaşma Fonu’ndan verdikleri kömürü kesmişler. Görevli gelip, benim adımı anarak, bunların ne kendisine ne ailesine bir bardak su bile yok demiş. Haydi bana bir şey uydurdunuz, babaannemden ne istiyorsunuz. Bazı akrabalar var, “Ya sen soyadını değiştir ya biz soyadımızı değiştirelim.” diyor. Biz utanılacak ne yaptık?