KHK’lı ailelere yardım ettiği için tutuklanan, cezaevinde ilaçları verilmemesi yüzünden komaya girerek hayatını kaybeden öğretmen Halime Gülsu ile ilgili MAZLUMDER Adana Şubesi’nin hazırladığı rapor kamuoyuna açıkladı.
KHK’lı ailelere yardım ettiği için tutuklanan ve Mersin Tarsus Cezaevi’nde ilaçları verilmemesi yüzünden iki kez komaya girerek vefat eden Halime Gülsu ile ilgili MAZLUMDER Adana Şubesi’nin hazırladığı rapor kamuoyuna açıkladı.İnsan Hakları ve Mazlumlarla Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Adana Şubesi, Gülsu’nun vefatıyla ilgili bir girişim başlatmıştı. Hazırlanan raporda kamu otoritesinin yaşam hakkını ihlal ettiği belirtildi.
Raporun girişinde, “Halime Gülsu’nun cezaevinde hayatını kaybetmesi üzerine basında ve sosyal medyada yer alan iddialar üzerine gözlemci heyet, müteveffa Halime Gülsu’nun abisi Sinan GÜLSU, Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi idaresi ve memurları ve emniyet müdürlüğü nezarethanesinde ve cezaevi koğuşunda Halime Gülsu ile birlikte kalan, isminin gizli tutulmasını isteyen kadın Şahıs ile ayrı ayrı görüşmeler yapmıştır.” denilerek, “Heyetimizce, müteveffanın tedavi gördüğü Mersin Şehir Hastanesi, Tarsus Devlet Hastanesi ve cezaevi hekimi ile görüşme talebinde bulunulmuş ancak, talebimize olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap verilmediğinden, bahsi geçen hekimler ile görüme sağlanamamıştır” ifadeleri kullanıldı.
Halime Gülsu’nun ölümüne ilişkin ihmal ve kasıt iddialarıyla ilgili olarak, MAZLUMDER Adana Şubesi tarafından, MAZLUMDER Adana Şube Başkanı Avukat Mehmet Ali Önal, MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Orhan Göktaş ve MAZLUMDER Adana Şube Başkan Yardımcısı Avukat Ali Çaldır’dan oluşan heyetin hazırladığı raporda şu çarpıcı sonuçlara ulaşıldı:
“Yapmış olduğumuz görüşmeler, gözlem ve incelemeler neticesinde;
Hekim üyelerimizle yapmış olduğumuz incelemede Halime Gülsu’nun (SLE – Sistemik Lupus Eritematozus) hastalığının, ilaçla kontrol altında tutulmadığı takdirde ölümcül olan bir hastalık olduğu,
Soruşturma dosyasındaki belgeler, Halime Gülsu’nun abisinin ifadesi, nezarethane ve cezaevi koğuşunda birlikte kaldığı şahsın ifadesi, Halime Gülsu’nun belgelerle örtüşen mektupları dikkate alındığında, Halime Gülsu’nun uzun süre gözaltında kaldığı, gözaltında kaldığı süre içerisinde ailesi ile görüşemediği, gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği süre zarfında bir kısım ilaçlarının zamanında temin edilmediği,
Kolluk ve savcılık ifadesinde hastalığından bahsettiği halde tutuklanmış olduğu,Gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği sürede SLE hastalığına ilişkin tedavisinin yapılmadığı, hastalığının ilerlediği, ölüm nedeninin “SLE hastalığına bağlı kardiyak arrest sonucu hayatını kaybettiği” tespitinin yapıldığı,
Halime Gülsu’nun hastaneye sevkinin cezaevi doktoru tarafından defalarca yapılmasına rağmen, romatoloji servisi bulunmayan Tarsus Devlet Hastanesi tarafından Mersin Şehir Hastanesine sevkinin geç yapıldığı, yatışının yapılmadığı tespit edilmiştir.
Yaşam hakkının, tüm hukuk sistemleri tarafından kabul edilen en temel insan hakkı olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da devleti insan hayatının korunması için gerekli tedbir ve önlemleri almakla yükümlü tutmuştur.
Bu çerçevede Halime Gülsu’nun gözaltında ve tutukluluk süresi içerisinde ilaçlarının temin edilmemesi, soruşturma esnasında hastalığını beyan etmiş olmasına rağmen tutuklanmış olması, tedavisinin gereği gibi veya hiç yapılmaması hususları göz önüne alındığında, Halime Gülsu’nun ölümünün, kamu otoritesinin “YAŞAM HAKKININ İHLALİ” olarak nitelendirilebilecek kusuru ile gerçekleşmiş olduğu kanaati hasıl olmuştur.
Halime Gülsu özelinde, ilgili kişilerin kusuru ve ihmalinin bulunması durumu bir yana, konunun bir sistem sorunu olduğu, hukuki, siyasi ve sosyal konjonktürün, idari ve adli mercilerin hukuka aykırı davranmasını desteklediği veya buna zorladığı açıktır.
Halime Gülsu, Türkiye Cezaevlerinde yaşanmış ve yaşanmakta olan mağduriyetlerden yalnızca birisidir. Benzer durumda olup cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin yaşam ve sağlık haklarının korunması, özellikle kadın ve çocukların tahliye edilmesi, bunu sağlayacak yasal düzenlemelerin derhal yapılması gerekmektedir.”
Raporun tamamını okumak için tıklayınız.