HDP Eş Genel Başkanı Temelli: 90’ların sahnelerini bu ülke bir kez daha yaşıyor. Ters kelepçe ile yere yatırılmış görüntüler sosyal medyaya düştü. Şanlıurfa’da halka işkence ediliyor. İşe giden insanların araçları taranıyor. Türkiye siyasetinin değişmez siyaseti ‘Kürt’e zulüm’ değişmiyor.
HDP Eş Genel Başkanı Temelli partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Temell Urfa’da Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen operasyona tepki gösterdi. “90’ların sahnelerini bir kez daha bu ülke yaşıyor. Ters kelepçe ile yere yatırılmış görüntüler sosyal medyaya düştü. Şanlıurfa’da bir operasyon gerçekleştiriliyor, oradaki halka işkence ediliyor” diyen Temelli, “Türkiye siyasetinin değişmez siyaseti ‘Kürde zulüm’ değişmiyor” ifadesini kullandı.
YSK’YA: HAKSIZLIKLARI 200 SAYFAYA SIĞDIRAMAZSINIZ
Temelli, 31 Mart’ta gerçekleşen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçiminde halkın iradesinin yok sayıldığını söyledi. YSK’nın, İstanbul seçiminin yenilenmesi kararına ilişkin açıklanması beklenen gerekçeli kararı değerlendiren Temelli, “Şimdi YSK, 200 sayfalık gerekçe yazmış. Bu haksızlıkları, hukuksuzlukları 200 sayfaya sığdıramazsınız. Bu sahtekârlığa asla kılıf uyduramazsınız. 23 Haziran seçimlerinde daha önce yendiğimiz ama yenildikçe doymayan iktidarı bir kez daha yeneceğiz” diye konuştu. Sezai Temelli’nin konuşmasından satır başları şöyle:
‘ŞANLIURFA’DA HALKA İŞKENCE EDİLİYOR’
Direniş sürüyor, içeride ve dışarıda hep birlikte direnmeye devam ediyoruz. 3 yıl önce Anayasa’ya rağmen dokunulmazlıklar kaldırıldı. Arkadaşlarımız rehin alındı ama direniş sürüyor. İşte Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş… Rehin alınan tüm arkadaşlarımız direniyor. Adaletli bir yaşamı var edene kadar hep birlikte direnmeye devam edeceğiz. Adaletli bir yaşan, işkencesiz bir yaşamı var edene kadar mücadeleye devam edeceğiz. İşkenceciler yine hortladı. 90’ların sahnelerini bir kez daha bu ülke yaşıyor. Ters kelepçe ile yere yatırılmış görüntüler sosyal medyaya düştü. Şanlıurfa’da bir operasyon gerçekleştiriliyor, oradaki halka işkence ediliyor. İşe giden insanların araçları taranıyor. Türkiye siyasetinin değişmez siyaseti ‘Kürt’e zulüm’ değişmiyor.
‘KADINA ŞİDDET BİR TOPLUMU TECRİTLEŞTİRMEKTİR’
Her gün onlarca kadın öldürülüyor. Bu erkek egemen iktidarın, bu faşist zihniyetin en fazla yansıdığı yerlerden biri kadına yönelik şiddettir. İktisadi şiddet alanında da en fazla mağdur olan kesin yine kadınlar. En adaletsiz koşullarda çalışanlar yine kadınlar. Sosyal yaşantıdan dışlanmaya çalışan, şiddet gören yine kadınlar. Nafaka düzenlemesi yine kadınlar aleyhine hayata geçirilmeye çalışılıyor. Kadına karşı şiddet bir toplumu tecritleştirmektir. Bu şiddetin, zulmün sürmemesi için barış isteyenlerin sesi kısılıyor. Barış akademisyenlerin yönelik şiddet yargı eliyle devam ediyor. Füsun Üstel sırf barış istedi diye 11 ay cezaevinde kalacak. Akademisyenlerini cezaevine sokmaya çalışan bir iktidar var.
‘FAŞİZME KARŞI MÜCADELENİN ÖNÜNDE ANNELERİMİZ VAR’
Çok yakında hepsiyle buluşacağız. Bu ceberrut iktidara karşı bu özgürlük mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü bu özgürlük mücadelesinin önünde bu faşizme karşı mücadelenin en önünde annelerimiz var. Evlatlarımız ölmesin diye açlık grevleri ölüm oruçları son bulsun diye her gün bu ülkenin sessizliğine inat seslerini yükseltmeye devam ediyor. O yüzden biz de annelerimizle beraber bu sese ses katmaya devam edeceğiz. Zulüm son bulsun, savaş son bulsun diye onurlu barış mücadelesine ses katacağız. 6.5 aydır Leyla Güven açlık grevinde. Bu kahrolası sessizliği yıkmak için haykırıyor. Tüm dünyayı duyarlı olmaya davet ediyor. Cezaevlerinde 300’den fazla tutsak açlık grevinin 158. gününde. Sabahat Tuncel, açlık grevinin 166. gününde. Van vekillerimiz açlık grevinin 75. gününde. İstiyorum ki buradan bugün açlık grevinde olan 300 tutsağın da ismini sayayım istiyorum. Bugün cezaevlerinde açlık grevinde olanların sayısı 3 bine yaklaşmaktadır. Ölüm orucunda 30 kişi var. Çok ciddi sağlık sorunları yaşıyorlar. Bu insanların yardımına koşmak yerine cezaevleri bu insanlara baskı uyguluyor, almaları gereken sıvıları engelliyor, böyle bir faşist anlayışla karşı karşıyayız.
‘ADALET BAKANINA SESLENİYORUM, ÜZERİNİZE DÜŞENİ YAPIN’
Annelere olan saldırılara herkes sessiz. Bu sessizlik ürkütücüdür. Gelin hep birlikte bu sessizliği yırtalım. Tüm Türkiye halklarına buradan bir kez daha sesleniyoruz, gelin bu mücadeleye omuz verin. Adalet Bakanı’na da sesleniyorum; önemli bir adım attınız bunu tamamlama zamanı gelmiştir. Bu açlık grevi ve ölüm oruçlarının sonlanması için gerekli düzenlemeyi yapın, üzerinize düşeni yapın. Adalet Bakanı’nın da dediği gibi hükümlülerin avukatları ile görüşmesi kanunu bir haktır, çok güzel güzel bir şey söylemişsiniz. Bu bir haktır, bu hakkın gereği ne ise uygulamada hayata geçsin. Eğer bu gerçekleşmezse hukuksuzluk bütün ülkede hüküm sürecek.
’19 MAYIS’I SİYASETE ALET EDİYORLAR’
Evlatlarımız ölmesin diye asla vazgeçmeyen annelerin fotoğrafını göstermek istiyorum’
19 Mayıs’ı siyasete alet ediyorlar. Ülkenin ihtiyacı olan bu tür siyasi malzemeler değildir. Tespih taneleri gibi dizilip fotoğraf çektirmişler, sanırsınız emeklilik fotoğrafı. ‘Türkiye İttifakı’ymış, Cumhur İttifakına yeni ambalaj! Hiç kimse yok, kadınlar yok gençler yok, emekçiler yok, neyin ittifakı bu? Orada Türkiye’ye vermek istedikleri mesaj tekçiliktir. Ülkenin ihtiyacı olan barıştır, toplumsal barıştır. Samsun’da poz verenlerin, Cumhur İttifakı’nın bu ülkede yaratmış olduğu fotoğrafları göstermek istiyorum. Evlatlarımız ölmesin diye asla vazgeçmeyen annelerin fotoğrafını göstermek istiyorum.
‘OKUL SAHİBİNİ MİLLİ EĞİTİM BAKANI YAPARSAN…’
Eğitimin içine sürüklendiği yere bakın, şimdi kalkmışlar yeni model uygulayacaklarmış, kariyer ofisleri açılacakmış, Düşünebiliyor musunuz? Okul sahibini Milli Eğitim Bakanı yaparsan onun da yapacağı şey okulların ortasına kariyer ofisi kurmak olur.”