• ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
No Result
View All Result
Home Manşet

Tekrâr, Yeniden “İnsana Dokunmak”

Mayıs 24, 2019
in Manşet, YAZARLAR
0
Görüntüleme
Share on FacebookShare on Twitter

Birkaç gündür zihnimi meşgûl eden bir meşgaleye sâhibim. Problemim “Gönül Sarayları“nı yıkıp, yerine “Kibir Sarayları” kurmak üzerine bir paradoks.

Efendimiz’in (sav) doğduğu ev, rûhunun ufkuna yürüdüğü hücreden büyüktü, dünyâ adına bir dikili ağacı olmamıştı, O (sav) hasırı saltanâta, ihtişâma tercih eden bir zâhiddi.

Osmanlı çadırdan ümrâna yürümüş, Topkapı’da büyümüştü, altıyüz yıllık Devlet-i Âli Osmâni’nin kökleri seyyâr çadırlar ve kupkuru Topkapı ile bağlıydı.

BU HABERLER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

88 yaşındaki Öztaş felç geçirince ancak tahliye edildi: El ve ayağını kullanamıyor

Avustralya’dan radikal göç reformu: “Amaç kapıları kapatmak değil, doğru kapıları doğru insanlara açmak”

Cezaevinde yatalak hale gelene kadar tahliye edilmedi: Bekir Bayram vefat etti

Üstadımız bir çınar ağacı üzerindeki kargacık-burgacık mekândan gönüllere yürüdü. Barla’da Çınar Ağacı üzerindeki köşkünü, Yıldız Sarayı’na değişmeyeceğini söylüyordu.

Büyüğümüz câmi penceresindeki hücresi ve sonrasında, Tahta Kulübe’sinden dünyânın yedi iklim, yedi bucağına kanatlandı.

“Gönül” saraylarını bırakıp, “kibir” saraylarına taşınmak ümrânı harâbeye, ikbâli idbâra tebdîl eder.

Çünkü insân, insanlardan bir insân olmayı, tevâzu ve mahviyeti terk etmiş, ene ve kibire mâglûb olmuştur. Zahmeti terk ile rahata tâlib olmuştur. Rahat ve rehâvet ise ideâllerin ölüm döşeğidir.

Evet, Osmanlı çadırdan ümrâna yürüdü, Dolmabahçe, Yıldız ve benzerleri ise sonu oldu.

“Attan inmeyesuz” diyen kutlu nefesin sözü unutulunca fütüvvet ve fütühât rûhu sekerâta, sonra ölüme mahkûm oldu.

Firavunlar, Nemrûdlar cephesine gelince, dünden bugüne tarz, tavır ve sonlarında değişen hiçbir şey yok.

Neredeyse tamâmı ismiyle ak-pak etmeye gayret ettikleri sûreti ak, sîreti kapkara, güyâ “Ak Saraylar” inşâ ettiler, kibir ve debdebe içerisinde yaşayarak geberip gittiler, gidiyorlar.

Zâlim, eninde sonunda (biiznillâh) mazlûmun kılıcına teslim olur.

Kaderce zâlimin idâmına verilen hüküm, mazlûmun kılıcıyla infâz olunur.

Yine Efendiler Efendisi (sav) kıyâmet alâmetlerinden birini “bedevilerin yüksek binâlar yapmakta birbirleriyle yarışması” olarak dile getirir. Aşırı tezyîn edilmiş mescîdleri hoş görmez.

Bilirsiniz, mü’minin tevâzu ve mahviyet ile yüzü yerde, kâfirin ise, ene ve kibirle burnu Kâf Dağı’ndadır fakat boştur-koftur.

Efendimiz’in (sav) dilinde mü’min tâze bir ekinle, kâfir ise koca, içi boş, kof bir ağaçla kendini bulur.

Cenâb-ı Hakk arz-ı semâya sığmadığını, fakat bir mü’minin kalbine-gönlüne girdiğini ifâde buyurur, onun için kalb Beytullah’tır.

Arzın kalbi Beytullâh, dört köşe, sevimli bir küptür. Siyâh, kendini O’nda bulur, dünyânın en güzel binâsı iddiâsız, sâde ve çölün ortasındadır.

Sizi bilmem, fakat benim için dünyânın en çirkin binası ise, bir “kibir âbidesi” şeklinde Beytullâh’ın hemen yanı başında yükseltilen, tepesinde “biz zamânın hâkimiyiz dercesine” yakışıksız, koca bir saat taşıyan, yıkılası Zemzem Tower’dır.

Nankör insânoğlu Kâ’be’ye tepeden bakmayı, büyüklük alâmeti olarak kabûl ediyor.

İste bu düşüncelerle abdestimi aldım, Kur’ân’ımı açtım, hatimime kaldığım yerden devâma başladım, iki âyet okumuştum ki, Mü’min Sûresi 36. âyet karşıma çıktı.
Fir’avn, “Ey Hâmân!” dedi, “Bana yüksek bir kule inşâ et; belki bende ererim o esbâba…”

Firavn, kibir, yalakası, yüksek binâ.

Kâinâtta tesâdüf yoktur, hak dâimâ haktır. Firavunlar ene ve kibirle aldanır, aldatırlar. Devâsa heykel ve binâlarla büyüdüklerini düşünürken, âleme ibretlik hâle düşerler.

Ya bizler ?

Süreçten hemen evvel Türkiye’deki büyük bir ilimize uğramıştım, ilgili arkadaş yeni yapılan-yapılacak müesseselerin plan ve fotoğraflarını gösterdi, yirmidokuz katlı bir yurttan bahsetti, hayret ettim.Yirmidokuz katlı bir yurdu ne yapacaktık ? çünkü, mevcûdu yüz kişiyi aşan yurtlarda (rehberlikte) muvaffak olamıyorduk.

Büyüğümüzün yapılan binâlar ile alâkalı “amaç ile araç birbirine karıştı zannediyorum” ifâdesini, üzülerek kendisinden duymuştum.

Devrin is, pus ve pası bizlere de tesir etti, başımız döndü, koca koca, hantal, lüks binâlarla hatâen hizmet edeceğimizi zannettik, kibir değil, fakat hüsn-ü niyetimizle aldandık.

Bâzılarımız rakâmları âmûdi büyüterek, bâzılarımız binâları yükselterek hizmet edeceğimiz zehâbına kapıldık, esâs gâyemizi unuttuk.İnsân, “insân yetiştirme” unutuldu.

Binâ dedimse sadece binâya takılmayınız, envâ-i çeşit takıntılarımız var, akıl cebinizi kurcalayınız, onlarca sayacaksınız.

Keyfiyetin, kalitenin gerekliliğine, ulvîyetine göz kapayıp, kemmiyetin, çokluğun, maddiyâtın dar çeperlerine esîr olduk.

Elhamdülillâh, Rabbimiz hepsini, cebren elimizden aldı, yeniden insânla başbaşa kaldık.

Küçük salondaydık, Büyüğümüz öğretim görevlisi misâfirine döndü, “siz boş durmazsınız, heybenizde neler getirdiniz ?” diye sordu, muhatabı şahsi gayretleriyle ortaya koyduğu diyalog ve eğitim faaliyetlerini anlattı, memnûn olan Hocamız cemaâte yönelerek “gördüğünüz gibi hizmet etmek için illâ makâma, koltuğa yada müesseseye ihtiyaç yok” buyurdu, bu ifâdesi günlerce aklımdan çıkmadı.

Unuttuğum gerçek, tekrâr kafama dank etti, evet esâs olan insandır, gerisi lâf-ı güzâf.

Evvelen hizmete niyet etmiş muhlîs bir insân ve sâniyen hakîkâte muhtâç, aç, açık bir insân, işte temel mes’ele bu.

Üstadımızın gençliği medreselerde, olgunluk ve yaşlılığı ise sürgün ve hapishanelerde geçmiş, şahsi kemalât için Erek Dağı’na çekilmek istediği zaman Cenâb-ı Hakk O’nu cebren insanlar içerisine koymuştur.

Yıldız mîsâl delikanlılar yetiştirmiştir.

Hocamız ise vaâz-u nasîhât için il-il, ilçe-ilçe, bölge-bölge gezmiş, kır sohbetleri, kahvehane sohbetleri ve benzerleri ile heryerde insana dokunmuş, bütün sorulara cevâp verme gayreti içerisinde, herkese sinesini açmış, insanlar içerisinde “insan” için yaşamıştır.

Kader bâzen ihtiyâri, bâzen cebrî olarak büyüklerimizi halvetten celvete yöneltmiş, onlarda insan yetiştirmekten bir an olsun dûr olmamışlar, geri durmamışlardır.

Âlemin şahâdetiyle (Rabbimizin inâyeti mahfûz) Hizmet Haraketi’nin en büyük gücü yetişmiş insandır.

Biz bu nesille dünyânın her bucağınâ uzandık, bu nesil yoklukta (Rabbimiz’in izniyle) varlık emmâreleri gösterdi.

Fakat yol uzun olunca, fikrî, fiîli inhirâflar, kaymalar yaşadık. Ülfete, ünsiyete kapıldık.

Derken Şubât Soğuğu, Hazirân Fırtınası gibi yolumuzdaki engeller, yetiştirilen nesilde kesintiye olmasa bile, zaâfiyete, problemlere sebebiyet verdi. Hem kendimize hem başkalarına el uzatmakta zorlandık.

Her ne kadar, Büyüğümüz can hiraşâne bizleri toparlamaya çalışsada toparlanamadık.

Ve nihâyet, ciğersûz bir felâket, Temmuz Kıyâmeti ile Rabb-ı Rahîm bizleri cihâna savurdu.

Şimdi muhâsebe, murâkabe zamânı.

Şimdi tekrâr, yeniden insana dokunma zamânı.

Neredeyse hiçbir topluluğa nasîb olmayacak derecede, her beldede, güçlü bir insân kaynağımız, fedâkar bir cemaâtimiz var. Hemen hemen hepsi, okumuş, eğitimli, muhlîs insanlar.

Gerçekten ama gerçekten, çok iyi eğitimli, çok kâbiliyetli, çok kaliteli arkadaşlara sahibiz, bir an evvel güçlü bir organize yapmalı, tekrâr harekete geçmeli.Eğer organizede gecikiyorsak, ki biraz öyle görünüyor, herkes bulunduğu evde, işte, yerde, gökte tekrâr-yeniden, Hakk nâmına, hizmet için insana dokunmalı.

Geçmişin destânlarını okumak-anlatmak yerine talebe hizmetinde, diyalog hizmetlerinde yeni reel destânlar yazmalıyız.

Yaşadığımız sürgün ve hicreti yeni sürgün ve filizlere vesîle yapmakta acele etmeliyiz.

Yol, yöntem konuşulabilir fakat unutmayınız, en tesirli dil samîmi hâldir. Hâl ve temsîl ile halledilemeyecek problem, halledilemeyecek insan yoktur.

Hepimiz yeniden bire-bir, beş-on insân ile meşgûl olmalıyız.

Tekrâr, yeniden “insana dokunmak” için, haydi, vira bismillâh…

mansurturgutk@gmail.com

PAYLAŞTweet
ÖNCEKİ HABER

Türkiye’de mutluluk kaynağı olarak eşlerini görenler 6 senede yarı yarıya azaldı

SONRAKİ HABER

Aile kamuoyundan destek bekliyor: Tutuklu Hatice Şahnaz bugün doğum yaptı, yarın cezaevine gönderilecek

BENZER HABERLER

88 yaşındaki Öztaş felç geçirince ancak tahliye edildi: El ve ayağını kullanamıyor
Manşet

88 yaşındaki Öztaş felç geçirince ancak tahliye edildi: El ve ayağını kullanamıyor

Aralık 7, 2025
İşçi Partisi’nden Göçmen toplumuna vize sözü: Ebeveyn vizesi kolaylaştıralacak, ücretler indirilecek
Avustralya

Avustralya’dan radikal göç reformu: “Amaç kapıları kapatmak değil, doğru kapıları doğru insanlara açmak”

Aralık 7, 2025
Cezaevinde yatalak hale gelene kadar tahliye edilmedi: Bekir Bayram vefat etti
Manşet

Cezaevinde yatalak hale gelene kadar tahliye edilmedi: Bekir Bayram vefat etti

Aralık 7, 2025
Avustralya’da aşırı yaz iklimi 50 ayrı noktada yangını tetikledi:16 ev küle döndü
Avustralya

Avustralya’da aşırı yaz iklimi 50 ayrı noktada yangını tetikledi:16 ev küle döndü

Aralık 6, 2025
Google’ın 2025 arama trendleri açıklandı: Avustralyalılar bu yıl en çok neleri merak etti?
Avustralya

Google’ın 2025 arama trendleri açıklandı: Avustralyalılar bu yıl en çok neleri merak etti?

Aralık 6, 2025
Avustralya’nın Ukrayna’ya gönderdiği askeri yardımlar Polonya’ya ulaştı
Avustralya

Avustralya’dan Ukrayna’ya 62,8 milyon dolarlık yeni askeri destek

Aralık 6, 2025

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • All
  • Manşet
88 yaşındaki Öztaş felç geçirince ancak tahliye edildi: El ve ayağını kullanamıyor
Manşet

88 yaşındaki Öztaş felç geçirince ancak tahliye edildi: El ve ayağını kullanamıyor

by adminzaman
Aralık 7, 2025
0

Menemen R Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan hasta ve yaşlı mahpus Uğur Öztaş (88), 18 Kasım’da geçirdiği felç sonrası ağırlaşan sağlık...

İşçi Partisi’nden Göçmen toplumuna vize sözü: Ebeveyn vizesi kolaylaştıralacak, ücretler indirilecek

Avustralya’dan radikal göç reformu: “Amaç kapıları kapatmak değil, doğru kapıları doğru insanlara açmak”

Aralık 7, 2025
Cezaevinde yatalak hale gelene kadar tahliye edilmedi: Bekir Bayram vefat etti

Cezaevinde yatalak hale gelene kadar tahliye edilmedi: Bekir Bayram vefat etti

Aralık 7, 2025
Avustralya’da aşırı yaz iklimi 50 ayrı noktada yangını tetikledi:16 ev küle döndü

Avustralya’da aşırı yaz iklimi 50 ayrı noktada yangını tetikledi:16 ev küle döndü

Aralık 6, 2025
Google’ın 2025 arama trendleri açıklandı: Avustralyalılar bu yıl en çok neleri merak etti?

Google’ın 2025 arama trendleri açıklandı: Avustralyalılar bu yıl en çok neleri merak etti?

Aralık 6, 2025
Avustralya’nın Ukrayna’ya gönderdiği askeri yardımlar Polonya’ya ulaştı

Avustralya’dan Ukrayna’ya 62,8 milyon dolarlık yeni askeri destek

Aralık 6, 2025

İLETİŞİM

info@zamanaustralia.com.au australiazaman@hotmail.com

Sydney Ofisi telefonu

+61 02 96496006

27 Queen Street Auburn NSW 2144 Australia

AVUSTRALYA REHBERİ

 

    • Yurtdışında yaşam şartları ve göçmen alan 8 ülke
    • Ücretsiz tercüme hizmetinden nasıl faydalanabilirim?
    • Avustralya Hakkında Genel Bilgi
    • Avustralya’daki Kutsal Kaya: Uluru
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM