Erhan Başyurt-tr724.com
Ramazan ayında, Kadir Gecesi’ne denk gelen bir günde böyle bir konuyu yazmak istemezdim.Ancak kurbanların çığlığını duymak ve duyulmasını sağlamak; yetkililere hukuku, insanlık onurunu hatırlatmak için, yazmam bir yükümlülüktü!
Vicdanlarınızı kanatacak detaylar için özür dilerim. Ancak, yapılan vahşeti daha farklı anlatmak da mümkün değil…
***
OHAL’den bu yana Türkiye’de işkence yaygın halde ve şikayetler sürekli artıyor.
Kolluk güçlerinin sistematik şekilde işkence uyguladıklarına dair güçlü şahitlikler mevcut.
AKP iktidara geldiğinde ‘işkenceye sıfır tolerans’ hedefi koymuş ve önemli oranda bir iyileşme sağlanmıştı.
Şimdi yine AKP iktidarda ancak bu kez ‘işkenceye tam destek’ veriliyor.
İşkence eden kolluk güçleri özellikle atanıyor.
Soruşturmalarına izin verilmiyor. Yasa ile hukuksuzluklarına koruma kalkanı getiriliyor…
***
15 Temmuz’un sıcak günlerinde özellikle gözaltındaki askerlere yönelik ağır dayaktan tecavüze varan yaygın işkenceler uluslararası raporlara dahi girdi.
O dönem Gökhan Öğretmen gibi işkenceden hayatını kaybedenler siviller de oldu.
Tüm bu olayların sorumluları için soruşturma işlemi henüz başlatılmadı…
***
OHAL ile birlikte, psikolojik işkence ve kötü muamele sistematik ve yaygın keyfi bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmaya başlandı.
Tek kişilik hücrede aylarca tecrit altında tutmak.
Avukatlarıyla görüştürmemek.
Ailesi ile düzenli görüşmesini ve mahkemeye gelip savunma vermesini engellemek için yüzlerce ötedeki bir ile nakletmek.
Kapasitesinin iki üç katı yoğunluktaki koğuşlara insanları yığmak.
Suyunu kesmek. Yetersiz yiyecek vermek.
Yasal hakkı olan temel ihtiyaçlarını temin etmesini engellemek…
***
Ancak son dönemde yeni bir safhaya geçildiği anlaşılıyor.
Yeniden 1980’lerin açık işkence dönemlerine dönüş yaşanıyor.
Sadece son iki hafta içerisinde kamuoyuna yansıdığı için detaylarına vakıf olabildiğimiz 4 vaka var.
***
Birincisi, Urfa Halfeti’de yaşandı.
Urfa’nın Halfeti ilçesinde 18 Mayıs’ta yaşanan çatışmanın ardından 51 kişi gece yarısı evlerinden gözaltına alındı.
Ayakları çıplak, elleri arkadan bağlı kelepçeli kaldırıma yere yüzükoyun yatırıldıkları fotoğraf, adeta 1980 darbesinden bir kare gibiydi…
Bazıları tam 5 saat aralıksız gece 2’den sabah 7’ye kadar bu şekilde tutulmuşlar.
Ama insan onuruna aykırı muamelenin bununla sınırlı olmadığı, gözaltında sivillere ağır işkenceler yapıldığı ortaya çıktı.
Gaziantep Barosu, şikayetler üzerine gözaltındakiler ile görüştü ve yapılan işkenceleri raporlaştırdı. İşte o raporlardan bazı satırlar;
‘’Gözaltı süresince elektrik verilmek suretiyle ve hayalarının sıkılması suretiyle işkenceye maruz kaldığını beyan etmiştir. Şahsın kaşlarının yarılmış olduğu ve kafasında yaklaşık 8 adet zımba (tel) dikiş olduğu yine vücudunun muhtelif yerlerinde morluklar olduğu tespit edilmiştir…’’
Gözaltına alınanlar mahkemede de yaşadıklarını ‘anlatabildikleri’ kadarıyla anlattı.
Mahkemeye sevk edilen G.A. duruşmada, “Emniyette bana işkence ettiler. Cop ve tekmelerle bana saldırdılar. Vücuduma elektrik verdiler. Daha çok şey yaptılar, ancak ortamdan kaynaklı anlatamıyorum” ifadelerini kullandı.
Elektrik vermek, copla işkence, hayalarını sıkmak…
***
İkinci vaka, Ankara’da gözaltına alınan 100’ü aşkın Dışişleri eski mensubu hakkında yaşananlar.
Yoğun işkence şikayeti üzerine inceleme yapan Ankara Barosu tespitlerini bir raporla yayınladı.
İşte o rapordan korkunç bazı satırlar:
‘’İşkence ve kötü muameleye maruz kaldığı ifade eden 5 kişinin ortak anlatımlarına göre; bu kişiler gözaltındaki tutuldukları koğuşlardan çıkarıldıklarını, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlar Soruşturma Bürosu’nun giriş katında bulunan bölüme getirildiklerini ifade etmişlerdir.
Büronun girişindeki dar koridorda kapısında “girilmez” yazılı kapıdan içeri sokulduklarını, buradan karanlık bir odaya sokulduklarını, karanlık odaya bırakan kişilerin çıktıklarını, karanlık odada yüzlerini karanlık sebebiyle göremedikleri kişilerin, ters kelepçeli oldukları halde kendilerini önce duvara yasladıklarını, gözlerini bağladıklarını, sonrasında diz çöktürdüklerini, bir süre süründürdüklerini, jop ile kafalarına vurulduğunu, konuşmazlarsa jopu makatlarına sokulmakla tehdit edildiklerini, karanlık odadaki kişilerin jopu vücutlarında gezdirdiklerini ifade etmişlerdir.
Bu yaşananların ardından; 3 kişi tamamen soyulduklarını, bir kişi belden altı soyulduğunu, bir kişi ise pantolonun yarıya kadar soyulduğunu ve devamında; tamamen ve bel altı soyulan toplam 4 kişi, tekrar ters kelepçelenerek cenin pozisyonuna getirildiklerini, makatlarında jop gezdirildiğini, bu sırada konuşmaları konusunda tehdit ve hakaretlere maruz kaldıklarını, kendilerine bir ile iki dakika arasında değişen süreler verildiğini, sonrasında “ikinci aşamaya geçiyoruz” denilerek makatlarına yağ veya kayganlaştırıcı olduğunu düşündükleri bir madde döküldüğünü, yine makatlarında jop gezdirilerek işkenceye maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir…’’
Halfeti’de ne ise Ankara’da da o devlet!
Hukukçular tarafından kayıt altına alınan iki gözaltı vakası, işkencenin sistematik ve yaygın olarak kullanıldığını, AKP iktidarı ve İçişleri Bakanı’nın da onayı ile gerçekleştiğini gösteriyor.
***
Diğer iki vaka ise, hamile tutuklu kadınlarla ilgili.
Antalya’da H.Ş, tüm hamileliği boyunca hapiste tutuldu. Doğuma elleri kelepçeli götürüldü.
4 günlük loğusa haliyle hastaneden yine kelepçelenerek alındı ve kucağında yeni doğmuş bebeğiyle yeniden hapse konuldu…
Aynı şekilde hastane yatağından kelepçelenip loğusa haliyle, yeni doğmuş bebeğiye hapse götürülen yüzlerce tutuklu kadın var.
Oysa hukuka göre hamile kadının hapis cezası doğum öncesi ve sonrası 6 ay ertelenir…
Bu hukuksuzluk ve insanlık dışı muamele, fiziki işkence değil de nedir?
Sadece anneye de değil, yeni doğmuş bebeğe de işkencedir.
Bir diğer vakayı avukat ve insan hakları aktivisti Eren Keskin duyurdu. ,
30 Mayıs’ta attığı tweette bakın ne diyor;
‘’Bugün ofis olarak, ‘FETÖ’cü olduğu iddiası ile yargılanan, tutuklu bir kadın ile görüştük. 5 aylık hamile iken, çırılçıplak soyulup ‘otur-kalk’ işkencesine tabi tutulan bir kadın ile… İşkenceye sıfır tolerans???’’
***
AKP iktidarında nasıl bir ülke haline geldik böyle?
Bir iktidar düşünün düne kadar birlikte çalıştığı bürokratına, askerine, polisine, diplomatına, hakim ve savcısına işkence yapıyor. Onurlarıyla oynuyor. Elektrik veriyor veya jopla kötü muamele de bulunuyor.
Yeni doğmuş bebeğe de anne karnındaki bebeğe de, anneye de hamile kadına da işkence yapmaktan kaçınmıyor…
Bu siyasal İslamcıların tükenişinin, insanlıktan çıkışının resmidir…
Siyasi hırsları gözlerini kör etti, akıllarını esir etti… Peki yaşanan bunca alçaklık karşısında vicdanları da mı sızlamıyor?
İşkence, insanlık onuruna aykırı ve zaman aşımı olmayan bir insanlık suçudur.
Yapanlar da, koruyup kollayanlar da, mutlaka bir gün hesap verecekler.