AKP, İstanbul’da tarihi bir hezimet daha yaşadı.25 yıl sonra, iki ay içerisinde 2 kez kaybettiler.Üstelik, iki ayda yüzde 6 oy kaybına uğradılar.
13 bin olan oy farkı 800 bine çıktı.
Binali Yıldırım, seçime katılım 350 bin arttığı halde, iptal edilen 31 Mart’a göre 23 Haziran’da 150 bin daha az oy aldı.
AKP’nin nobran, kendini beğenmiş; burnundan kıl aldırmayan, güç sarhoşu siyaseti yerle bir oldu.
AKP sadece kaybetmekle kalmadı, art arda yaptığı hatalarla İmamoğlu’nu ‘siyasi yıldız’ yaptı.
31 Mart’a kadar İstanbullu’nun bile tam olarak tanımadığı İmamoğlu’nu, tüm Türkiye’ye hatta dünyaya tanıttılar.
İmamoğlu’nu potansiyel bir cumhurbaşkanı adayı haline getirdiler.
Ekonomik kriz sürdükçe AKP’nin siyasi hataları, yokuş aşağı giden arabanın gazına basmak gibi bir etki yapıyor.
Hatalarından dönüp çöküşlerini yavaşlatacaklarına, İstanbul seçimlerini iptal ettirmekte olduğu güç sarhoşluğu içinde sonlarını hızlandırıyorlar.
GÜÇ SARHOŞLUĞU AKP’Yİ BİTİRDİ
İmamoğlu, iktidarın nefret diline karşı sevgi dilini kullandı.
Polemiklere girmek yerine, kendisine yapılan çirkin iftiraları yalanlamakla yetindi.
Rakibini yok etmek yerine kendi projelerini öne çıkardı.
Düşünün İmamoğlu, rakibi Binali Yıldırım’ın İstanbul belediyesinden yaptığı usulsüzlük nedeniyle uzaklaştırıldığını, çocuklarının dudak uçuklatan servetini, kumar alışkanlığı ve lüks düşkünlüğünü, gemilerini, uçaklarını, yatlarını, Hollanda ve Malta’da kurulu vergi kaçırdıkları 17 firmalarını, 17/25 Aralık’ta Yıldırım’ın ‘havuz’a rüşvet toplamasını… Hiç ama hiç birisini gündeme getirmedi…
Rakibine değil, kendi projelerine odaklandı ve kazandı.
Üstelik sadece Yıldırıma’a karşı değil, Erdoğan’a karşı da kazandı.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan meydanlara indi. Televizyonlarda konuştu.
Seçimin iptali talimatını bizatihi verdi. Seçim kampanyasına damgasını vurdu.
Meydanlardan ve televizyonlardan sürekli tehdit etti: ‘’O makama gelemez…’’
Ne oldu? Geldi işte… Kuzu kuzu teslim edeceksiniz. Halkın iradesine savaş açmanın bedeli siyasi tokat yemektir…
AKP, geçmişte ‘müesses nizam’ın kendisine yaptığı ne kadar hukuksuzluk varsa, İmamoğlu’na karşı kullandı.
Geçmişin mağduru bugünün mağruru AKP, kendisine uygulanan hukuksuzlukları fazlasıyla tekrarladı ve kaybetti.
ERDOĞAN VE BAHÇELİ, ÖCALAN’A SIĞINDI
En alçaltıcı olanı ise, İstanbul’da gasp ettikleri koltuğu geri vermemek için Öcalan’ın kucağına sığınmaları oldu.
HDP seçmeninin İmamoğlu’na oy vermesini engellemek için İmralı’da Öcalan ile bir kez daha masaya oturdular. Onun ağzından ‘tarafsız olun’ mesajı yayınlattılar.
Erdoğan ve Bahçeli bizatihi Öcalan’ın mesajını övüp, seçilmiş HDP’ye karşı ‘teröristbaşı’ dedikleri Öcalan’a sahip çıktılar…
Üstelik, Erdoğan da Bahçeli de seçim kampanyası boyunca, ‘’Millet İttifakı değil zillet ittifakı, PKK ve Kandil’den adayları belirlendi… Bu seçim beka seçimidir…’’ diye sayısız açıklama yaptılar.
İmamoğlu ve muhalefeti aslı astarı olmayan bir iftira ile suçlayıp sonra da PKK’nın kurucusu ve lideri Öcalan ile pazarlığa oturmak ve onu seçilmiş HDP’ye karşı savunmak…
Akıl tutulması budur işte… ‘’Kader gelince göz kör olur’’ denir ya tam da böyle bir şey…
SİYASETTE TAŞLAR YERİNDEN OYNAYACAK!
Yerel seçimde AKP’nin yaşadığı hezimet, siyasette yeni bir sürecin başlangıcı.
AKP için sonun başlangıcı… AKP, ANAP ve DYP’nin akıbetine doğru hızla ilerliyor… Bundan sonra dikiş tutturmaları hiç kolay değil… Olsa olsa çöküşlerini yavaşlatabilirler.
Yerel seçim zaferi, muhalefete ve muhaliflere güven duygusunu geriye getirdi.
17 yıldır sürekli kazanan Erdoğan ve AKP’si artık kaybetmeyi öğrendi… Hazmetmeyi de…
Muhalefet, İstanbul ve Ankara’da uyguladığı doğru aday, doğru strateji ile 2023’te de kazanabilir artık.
AKP’nin hilesinin de bir sınırı var ve mill iradeye sınır çekilemiyor, muhalefet oylarına sahip çıkınca da oylar çalınamıyor.
31 Mart’ta CHP oylarına sahip çıkmasaydı Binali Yıldırım ‘’Kazandım’’ deyip, AA destekli sonuçla koltuğu gasp edecekti.
23 Haziran’da da, sandıklara sahip çıkarak iktidara ve ajansına, sonuçları değiştirme fırsatı vermediler…
AKP, bir güç sarhoşluğu yaşıyor ama, üstüne dayandığı sütunların önemli bir kısmı kendi kadrosu değil. Derinlerle iş tuttu, TSK, Emniyet ve Yargı’yı büyük oranda onlara teslim etti. Erdoğan bu şartlarda istese de ‘diktatör’ olamaz, olsa olsa ‘kukla’ olur…
Ancak Erdoğan’ı asıl bekleyen tehlike muhalefetin güven duygusundan çok parti içi muhaliflerin ayrı parti kurmasıdır.
AKP’DE BÖLÜNME KAÇINILMAZ…
Erdoğan, ‘tek adam’ olmadan önce de partisinde ‘tek adam’dı…
Beraber yola çıktığı, partiyi kurduğu, yükselttiği, ‘kardeşim’ dediği herkesi yarı yolda bıraktı. Filler mezarlığına gömdü!
Damadını, İstanbul Büyükşehir’den beri birlikte olduğu ‘çekirdek kadro’yu tuttu, yol arkadaşlarını ise tasfiye etmekle kalmadı, kardeşleri, çocukları, damatları üzerinden tehdit etti, susturmaya çalıştı.
Düşünün, 4 büyükşehir belediye başkanını bile AKP’li olduğu halde tehdit ile istifa ettirip yerlerine ‘kukla’ atadılar ve bu dört büyükşehirden İstanbul ve Ankara’yı kaybettiler…
AKP içinde ve tabanında bir sorgulama, yöneticilere haklı bir tepki olacaktır.
İkincisi ise, Babacan/Gül, Davutoğlu isimleri üzerinden telaffuz edilen yeni partiler, AKP’nin İstanbul hezimeti üzerine gün yüzüne çıkma cesareti bulacaktır.
Ya AKP’den boşalacak yeri AKP’den kopanlar dolduracak ya da tamamen sahneyi muhalefete bırakacaklar.
AKP’den kopan yeni partilerin, AKP’den milletvekili transferi yapması halinde erken seçim de söz konusu olabilir.
Erdoğan için gelinen noktada 2023’e kadar iktidarda kalmak başarı olacaktır!!!
AKP İÇİN KURTULUŞ MÜMKÜN MÜ?
AKP için siyaseten kurtuluş reçetesi mümkün…
Birincisi, nefret dili ve ayrıştırıcı dil terk edilip, Süleyman Soylu, Abdülhamit Gül, Mevlüt Çavuşoğlu ve Berat Albayrak gibi sivri dilli ve kifayetsiz isimler kabine dışına çıkarılmalı.
İkincisi, AKP 2007-2011 arası beğenilen reformist kimliğine, demokrasi ve özgürlüklere hızlıca geri dönmeli. Toplumu rahatlatmalı… Hukukun üstünlüğü ve bağımsızlığı yeniden ivedi olarak inşa edilmeli…
Üçüncüsü, AKP kendisini bitiren ‘tek adam’ sistemi ve ‘ittifak’tan vazgeçip, AKP’yi içten içe kemiren MHP kamburundan kurtulmalı… Parlamenter sisteme dönmeli…
Parlamenter sistem (başbakanlık), AKP’ye yüzde 33 ile birinci parti olarak iktidarda olma şansı verebilir ama ‘tek adam’ sistemi yüzde 49.9’la bile iktidarını sürdürmesine izin vermez…
AKP için esas kurtuluş yolu, ‘tek adam’ yönetiminden vazgeçip, Erdoğan’ın gönüllü olarak önce partideki görevlerinden, 2023’te de aktif siyasetten çekilmesidir.
AKP’nin yeni yüzler ve yeni bir ruhla iktidarda kalmasına imkan vermesidir.
Demokrasi kültürü bakımından Erdoğan’ın siyasi olarak zirvedeyken çekilmesi en doğru karardır. Ancak ‘milli görüş’ geleneği de Türk siyasi hayatı da böyle ilkeli ve örnek davranışlardan yoksun!
Peki, AKP tüm nobranlığı ve güç sarhoşluğuyla, bildiğini okumaya ve halkı baskılamaya devam etmeyi, hatta vites büyütmeyi tercih ederse ne olur?
Felaket olur! Sonunu hızlandırır. Siyasi sonunu feci bir şekilde noktalar…