Çağlayan dergisinin Başyazısı “İç Çürüme ve Onarım Yollarımız-2” başlıklı… Kendilerini keşfedip iç içe keşif yollarıyla yürüyenlerle, kendilerini keşfedememiş tıkanık ruhlarını durumları ele alındıktan sonra yazının sonunda şöyle deniliyor: “Bütün bu negatif şeyler toplumun / toplumların hakiki kimliklerini yitirdikleri meş’ûm bir zaman diliminde başlamıştı; şansımıza veya şanssızlığımıza günümüzde kavaklar gibi boy atıp gelişti.
İç ve dış dünyamız itibariyle KENDİMİZ OLMAYA DÖNECEĞİMİZ ÂNA KADAR da devam edecek gibi görünüyor.
Hiçbirimiz öyle olmasını istemeyiz ama mahiyet-i insaniyenin maddî-manevî anatomisiyle dosdoğru okunup değerlendirileceği, eşya ve hadiselerin bütüncül bir nazarla yeniden tahlile tâbî tutulacağı, peşi peşine kaçırılan fırsatlar telâfî edilip birkaç asırlık yırtıkların uygun yamalarla yamanacağı ve yeni bir DİRİLİŞ FASLININ yaşanacağı / yaşatılacağı bir kutlu BAYRAM GÜNÜNE kadar da devam edeceğe benzer.”
Ulan Dakeev, “Dünyayı Rüzgarlarla Temizlemek” yazısında , dünyadaki dengesizliklerin arttığı ve bunun için YENİLENEBİLİR ENERJİNİN artık çok acil bir ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
Fatih Güner “Otoriter Rejimlerin Mirası Üzerine” başlıklı yazısında, şöyle diyor: “Bu gün HİTLER soyadı taşıyan kimse yoktur. Hatta iki yıl önce çıkan bir habere göre Hitler’in resmettiği bir tablonun elden çıkarılması olay olmuştur. Avusturya’nın başşehri Viyana’daki bir kulenin yer aldığı suluboya tablo, ondan kurtulmak isteyen Hollanda’lı bir kadın tarafından Savaş ve Soykırım Araştırmaları Enstitüsüne bağışlanmıştır. Adının gizli kalmasını isteyen kadına tablo, babasından miras kalmıştır. Babası suluboya resmi eskici pazarından, 75 cent ödeyerek almıştır. Eve geldiğinde ‘A. Hitler’ imzasını görünce, utanarak tabloyu çatı katına kaldırmaya karar vermiştir. Hollandalı kadın, tabloyu galeri ve müzayede merkezine götürür ancak kimse almak istemez. Bunun üzerine, ‘PARA İSTEMİYORUM. Beni bu AĞIR YÜKTEN KURTARIN’ diyerek Savaş ve Soykırım Araştırmaları Enstitüsüne başvurur.”
Nuh Aydın “Makro ve Mikro Organ” yazısında, vücudumuzdaki yeni keşiflerin, bir kere daha, ‘Bu harikulâde bir yaratılıştır, tesadüfe yer yoktur.’ dedirttiğini söylüyor.
Bu sayıda da M. Fethullah Gülen Hocaefendi “Türap Ender Türap” Münâcâtı ve “Sensizliğe Dayanamam!..” Naat’ı ile Çağlayan’a güzellikler katıyor.
Dr. Hulusi İsmail Yavaş, “Deniz Çok Derin, Yolculuk Pek Uzun” yazısında, Efendimizin (S.A.S.) Emel, Ecel ve Musibetlerle ilgili uyarısını ifade eden Hadis-i Şerifleri ele almış
Prof. Dr. Atıf Yorulmaz: “Sinek Kuşundaki İlâhî Nakışlar” yazısında saniyede 90 kanat çırpan bu kuşlara karşı, henüz insanlık saniyede 80 kere öne ve arkaya doğru sekiz çizerek hareket yapabilecek bir makinayı yapmaktan âciz olduğunu söylüyor.
Dr. Mert Ramazanoğlu, “Bediüzzaman Hazretlerinin Dört Vasfı” yazısında, Üstad’ın 1-İstibdat Karşısında Dik Duruşunu, 2-İlim, Marifet ve Dengeye Önem Verişini, 3-Siyaseti İman Hizmetinden Uzak Tutuşunu, 4-Yeni İnsan Modeli Sunuşunu ele alıyor.
M. Fethullah Gülen Hocaefendi, Kalbin Zümrüt Tepeleri için yazdığı Tekmile’sinde Cihad’ı ele alıyor. Bu ilk bölüm olduğuna göre inşaallah bir çok yanlış anlamayı önleyecek bu yazı serisinin epeyce süreceği anlaşılmaktadır.
Didem Fırtına “Bin Bir Kılıflı Canlı TRİPANOZOM” yazısında, görülmeyecek boyutlardaki bu küçücük pencerenin, birbirinden farklı ilim dallarına açılan bir ilannâme olmasını dikkatlere sunuyor.
Ayşe Toprak, “Bahara Yolculuk” başlıklı hikayesinde zulümden kaçışın farklı bir yönü anlatılıyor.
Metin Topkaraoğlu, Sırbistan’da bir Anadolu şehri olan Yenipazarı anlatıyor.
Prof. Dr. Ömer Yıldız, “Her Parçası Şifa Vesilesi MORİNGA” başlıklı yazısında, Anavatanı Hindistan olmakla beraber Nijerya gibi tropikal ülkelerde de yetişen bu bitkinin muhtelif ülkelerinde 300’den fazla hastalığın tedavisinde kullanıldığını ifade etmektedir.
Selim Gül, “Ötelerden Uzatılmış Nuranî Bir İp DENGE” başlıklı yazısında, kainattaki İlahî Ahenk ele alınarak ifrat-tefrit dengesizliği bir fasit daire olarak ele alınıyor.
Abdullah Demir, “Klasik Mantıktan Nisbî Mantığa” başlıklı yazısında, Bakü doğumlu Lütfi Aliasker Zade’nin (1921-2017) ortaya attığı “Nisbî mantık” üzerinde duruyor ve bu bulanık mantığın özelliklerini sıralıyor…
Çağlayan’ımızın bu sayısına da sahip çıkalım…