İhsan Oktay Anar, en sevdiğim romancılardan biridir. Bunda Osmanlıcayı harika ve muzip bir üslupla kullanmasının elbette etkisi büyük…
Bir vesileyle yazarın “Galiz Kahraman” adlı romanını beş yıl sonra bir kere daha okuyunca bu sefer bende bıraktığı izlenimler daha bir farklı oldu.
Anlatıcının kendisine “Efendimiz” diye hitap ettiği İdris Amil Bey’in sergüzeştinin işlendiği romanda, yazar bize sadeliğin altındaki kıymetle olağanüstü görünenlerin altındaki pisliği gösteriyor.
Kasımpaşa’da doğup sonra Üsküdar’a kabadayı olarak kapağı atan, hiçliğinin farkına varmadan kendini “kurtarıcı” gibi gören, yolunu bir şekilde bulma adına şiir okumaktan dindar hırsızlığa kadar geniş bir yelpazede müteahhitlerle iş gören bir basit adam İdris Amil Bey… Her ne kadar bu özellikleri onu çok iyi tanıdığımız “birisi“ne benzetmeye yetse de aslında çok farklı bir kahraman o…
Egosu o kadar geniş ki Leonardo Da Vinci’nin daire içine çizdiği kollarını, bacaklarını açmış insan bedenini, sırf kendi biçimsiz ve tombul vücuduna benzemediği için kusur bulup suçlayan bir ahmak aynı zamanda…
TDK sözlüğüne göre “Galiz” kaba ve çirkin, iğrenç gibi anlamlar taşıyor. Bu sıfatı alıp bir “kahraman” için kullanmak ise güzel bir ironi olmuş.
Aslına bakarsanız çevremiz böyle galiz kahramanlarla dolu. Egosu altında ezilmiş ama bunun farkında olmayan, her şeyin cevabının kendisinde olduğuna inanan, her problemi sadece bir fikirle çözebileceğine kendisini inandırmış, Erol Büyükburç‘un dandik bir yarışmada “Ben saksı değilim, her şeyi en çok bana soracaksınız.” çığlıklarına benzer histerik naralar atarak ya da bunları yazarak enaniyet krizlerine giren galiz kahramanlar var etrafta.
Bunlardan bir kısmı akademisyen… Onları sağda solda Hizmet hakkında yaptıkları “ufuk açıcı” yorumlarıyla tanıyoruz. Çoğunun bir aktif hizmet geçmişi yok. Ne bir talebeyle ilgilenmişlikleri, ne maaşlarından burs verip bir talebeye ışık olmuşlukları ne de ihtiyaç olduğunda bir yere hicret etmişlikleri mevcut. Hasbelkader hizmetle bir yurtta ya da bir evde yapılan maklubeyle tanışıp sevmiş ama “Gel, sen de şununla ilgilen.” dediklerinde hep kaçak güreşmiş tipler.
Kariyerini hizmete tercih edip üniversitelerindeki dar ve küçük odalarına kendilerini hapsetmiş bu “iltisaklı” ama yeri geldiğinde “Ben Hizmet’ten değilim, sadece sempatim var.” diye sağa sola şirin gözükme meraklısı bu akademik varlıklar, uzun zamandır konuşup duruyorlar.
Bunların çoğu devlet üniversitelerinde yaşı geçkin hocalara “çanta taşıyıcı asistan“lık yapıp “Acaba bir kadro açılır da doçent falan olabilir miyim?” hayalleriyle yaşayıp kendilerine ait bir dersleri bile yokken Hizmet üniversiteleri açıldığında o “maklube“nin hatrına çağrıldıklarında, ökçeleri arkalarına çarpa çarpa koşup gelmişlerdi.
O üniversitelerde yükselip hoca oldular, kendilerine sağlanan vakit ve imkanlarla tanınmalarına yarayan makale ve kitaplarını yazdılar. O üniversiteler sayesinde yurt dışına toplantılara, seminerlere katılıp tecrübelerini artırdılar.
Kazanılıp belki istihdam edilirler ümidiyle hizmet içindeki absürtlüklerine de şımarıklıklarına da hep müsamaha gösterildiğinden, adam yerine konulup makaleleri gazetelerde yayınlanıp televizyon vitrinlerine çıkarıldıklarından egoları şiştikçe şişen bu tipler, hiçbir zaman hizmetin tam merkezinde yer almadılar.
Ne zaman ki kendilerini vitrine koyan Hizmet, çağın zalimleri tarafından preslenmeye başlandı, kurtuluş reçeteleri de ilk bu akl-ı evvellerden gelmeye başladı.
Evet, siz çok bilmiş yüce şahsiyetler, fikirlerinize saygımız var, hatta içlerinde Hizmete fayda sağlayacak güzel şeyler varsa başımız üstüne… Ama hayatınızda adam gibi hizmet etmeden Hizmeti eleştirecekseniz, her şeylerini hizmet uğruna feda eden insanları karalayıp arkalarından konuşacaksanız orada bir durun, önce yaptıklarınızı, başardıklarınızı bir görelim, o zaman bakarız…
Bunun yanında gündem olsun diye garip röportajlar verip tweetler atan tekaüt abilerden, söylenen her sözden nem kapan cemaat müstafisi gazetecilere, adı sosyal medya anketçisine çıkmış polis eskilerinden sürecin bitmesiyle alakalı tarihler ortaya atıp gaybdan haber veren modern Nostradamus kahinlerine kadar bir sürü galiz kahraman var.
Evet etrafımızda bu tip “galiz kahramanlar” çok fazla ama artık onlara da “yeter” demenin vakti geldi de geçiyor bile…fsemih.yilmaz@gmail.com