Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine kayyım atanması ve gündemdeki gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu. Kubilay, kayyım atamalarıyla Kürt halkının iradesinin gasp edildiğini belirterek, iktidar eliyle Türkiye’nin alnına bir kara leke daha sürüldüğünü ifade etti. Kubilay, “Kayyım atamalarının hemen ardından halk, siyasi iradesine sahip çıktı. Halkın kendine ait olanı almak için demokratik ve meşru zeminlerde hakkın aramaktan vazgeçmeyeceğini gösterdi” dedi.
‘İŞKENCEYLE GÖZALTINA ALINDI’
Kayyım atamalarından sonra yaşanan gözaltı operasyonlarına ve polis müdahalesine dikkat çeken Kubilay, “Milletvekillerimiz linç edilircesine darp edildi, yaralandı. Vücutları cop izleriyle dolu. Avukatlar, akademisyenler, gazeteciler darp edilerek gözaltına alındı. Onlarca vatandaş işkence ile gözaltına alındı. Defalarca yakın mesafeden plastik mermiler sıkıldı. İnsanlara sokaklarda resmen işkence edildi” şeklinde konuştu.
‘HALKLAR HDP’Yİ YALNIZ BIRAKMADI’
Kubilay, yapılanın bir Saray’a darbesi ve gasp olduğu yönünde herkesin görüş birliği içinde olduğunu dile getirerek, “Bu siyasi darbeye AKP, MHP ve onların koltuk değneği Perinçek dışında Türkiye’nin tüm kesimlerinden tepkiler geldi. Türkiye halkları 19 Ağustos kayyım darbesine karşı çok önemli bir demokratik tavır aldı, HDP’yi yalnız bırakmadı. Darbe gününden itibaren dayanışma ziyaretlerinde bulunan, mesaj yayımlayan onlarca kişi, kurum ve partinin desteğini, dayanışmasını HDP olarak yanımızda gördük” diye konuştu.
‘31 MART YENİLGİSİNİ SİNDİREMEDİLER’
Kubilay, 3 büyükşehir belediyesine kayyım atanmasının nedenini “İktidar bloğu 31 Mart seçim yenilgisini sindiremedi” şeklinde açıklayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kayyımları silip süpüren Kürt halkının iradesine bir kez daha saldırarak intikam almaya, Türkiye halklarının barış, demokrasi ve özgürlük umudunu yok etmeye çalışıyor. Bu iktidar 23 Haziran’da İstanbul’da da bir kez daha görüldüğü gibi toplumun çoğunluk desteğini yitirerek azınlığa düşmüş, meşruiyet krizine sürüklenmiş bir iktidardır. Bu iktidar toplumsal rıza üretebilecek kapasiteden yoksun, zorbalıkla ayakta durmaya çalışan bir iktidardır.
HDP ile demokratik siyaset zeminlerinde mücadele edebilecek yetenekten ve birikimden, politikadan ve kapasiteden yoksun olan iktidar, yan yollara saparak, darbe gibi, zorbalık gibi gayri meşru yöntemlere başvurarak HDP’yi kriminalize etmeye ve etkisizleştirmeye çalışıyor. Böylece 31 Mart’ta başlayan yeni siyasal süreci kesintiye uğratmak, açılan demokratik değişim kapısını kapatmak ve bu soygun ve savaş düzenini sürdürmek istiyorlar. Onların bütün kini nefreti düşmanlığı bu nedenledir.
İSTANBUL VE ANKARA’YI DA KAPSAR
Kayyım darbesi sadece Kürt illerini değil, batıyı da doğrudan ve dolaysız olarak tehdit ediyor. Eğer bu tehdit zamanında önlemez, saldırı zamanında püskürtülemezse İstanbul, Ankara belediyelerini de kapsayacak şekilde genişleyeceğine kimsenin şüphesi olmamalıdır. Ne var ki, bu sefer ki yanlış hesap demokrasi duvarına tosladı ve ters tepti. 2016’daki kayyım zorbalığı karşısında sessiz kalan çevreler, Soylu’nun yalanlarına inanmadılar. 19 Ağustos darbesine karşı sert tepki göstererek protesto seslerini yükselttiler. Darbeden medet uman iktidar güçlerinin sevincini kursağında kalmış oldu.
BELEDİYE EŞBAŞKANLARIMIZ NEYLE SUÇLANIYOR?
Buradan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya soruyorum; belediye eşbaşkanlarımız neyle suçlanıyor? Somut hukuki bir açıklama istiyoruz. Bu açıklamayı yapmayacaklar, yapamayacaklar. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan daha seçimler yapılmadan önce defalarca ‘Sandıktan çıksanız bile kayyım atayacağız’ diyerek, halk iradesini tanımayacağını beyan etmemiş miydi? Bu yazı (Diyarbakır Valiliğinin kayyım atama talebi) arkadaşlar 1 Nisan’da yazıldı. Seçimler ne zaman yapıldı 31 Mart’ta. Diyarbakır, Mardin ve Van’da kaybedeceklerini anladılar, Kürt illerinde anında harekete geçmişler o zaman bir darbe planlamışlar. Bu belge darbenin seçimlerden önce kurgulandığının kanıtıdır.Bazen tarih herkesin yüzüne sert bir rüzgar gibi çarpar. 2016’da da DBP’li belediyelere kayyım atarken, belediyelerin kasasında para vardı, o paraları dağa göndereceklerdi diye propaganda yapmıyorlar mıydı? E sonra ne oldu? Hiçbir usulsüz harcama bulamadırlar, tek bir dava açamadılar. Çünkü hepsi yalandı. Bunların içerisinde tek doğru olan belediyelerin kasasında para olduğuydu. Çünkü o belediye başkanları ihtiyaç dışında o paraları harcamıyorlardı. Şimdi belediye kasaları tam takır. Milyarlarca borç da cabası. Belediye başkanlarımız bunları takır takır açıkladı. Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, Soylu’ya bir soru sordu, ama bir cevap gelmedi. Bir kez daha soruyoruz: Kayyımlardan yüz binlerce liralık hediye aldınız mı, almadınız mı? Almadıysanız Cumhurbaşkanı’na, bakanlara verilen yüzbinlerce liralık hediye faturaları ne? Sizden cevap bekliyoruz. Aldıysanız rüşvetçisiniz. Almadıysanız kayyımlarınız büyük bir yolsuzluk çukurunda.
BAHÇELİ’NİN AÇIKLAMASI
Bahçeli, ‘Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediye başkanlıklarının idaresi egemenliğin yegane sahibi Türk milletinin doğrudan kontrolündedir’ demiş. Bütün dert bu muydu? Kürtlerin seçme ve seçilme hakkını, siyasi iradesini gasp etmek miydi bütün derdiniz. Belediyelerde yetki sahibi olmamasını sağlamak mıydı? Bütün dert ırkçı fikirlerinizi uygulamaya dökmek miydi? Bunları yapacaktınız da dürüstçe çıkıp neden söylemediniz. Bütün bu alavere, dalavere niye? Bu zihniyet ırkçı bir zihniyettir.
BELEDİYELERİ KAYYIMLARDAN ALACAĞIZ
HDP iktidarın yalan ve iftiralarıyla baş edecek iradeye sahip bir partidir. Çünkü HDP gücünü haklılığından ve demokratik meşruiyetinden almaktadır. HDP olarak, iktidarı bu kararı geri almaya, belediye başkanlarını görevlerine iade etmeye ve bu ülkenin alnına sürdükleri kara lekeyi temizlemeye çağırıyoruz.Bedia Özgökçe Ertan, Ahmet Türk ve Adnan Selçuk Mızraklı hala seçilmiş meşru belediye eşbaşkanlarımızdır. Bugün Türkiye’de hiçbir siyasetçi Ahmet Türk’e bir şey söyleyecek bir hadde sahip değildir, hadlerini bilmelidir. HDP olarak halkımızın gasp edilen siyasi iradesine sahip çıkacak ve belediyeleri kayyımlardan geri alacağız. Er ya da geç bu olacak. Çünkü tarihte her zaman haklı ve meşru olan kazanmıştır. Bunun için bütün darbe karşıtı demokrasi güçleriyle demokratik ve meşru direnişimizi kararlılıkla sürdürmeye ve büyütmeye devam edeceğiz.
TÜRKİYE HALKLARININ KADERİ ORTAKTIR
Barış, demokrasi ve özgürlük arayışı içinde olan bütün güçlerle demokratik ittifak zemininde buluşacak ve yeni bir demokratik siyasal sürecin inşası için çalışmayı sürdüreceğiz. Türkiye halklarının kaderi ortaktır. ‘Devlet kimdir? Yaylamı istiyorum’ diyen Havva Ana’nın kaderiyle ‘Hırsızsınız, oyumu istiyorum’ diyen Kürt anasının kaderi ortaktır. Nasıl ki, Kaz Dağları ile Hasankeyf’in kaderi ortaksa Diyarbakır, Van ve Mardin belediyelerinin kaderi ile Ankara, İstanbul ve İzmir belediyelerinin kaderi de ortaktır.
DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMA ÇAĞIRISI
Bilinmeli ki, darbeyle gasp edilen Diyarbakır, Van ve Mardin belediyelerini özgürleştirme mücadelesiyle, darbe tehdidi altındaki İstanbul, Ankara, Mersin, Adana ve Antalya belediyelerini savunma mücadelesi birleştiği, aynı kanala aktığı zaman darbeleri ve zorbaları tarihin çöplüğüne göndermek mümkün olabilir. Bu vesileyle hak, hukuk, adalet ve vicdan sahibi her yurttaşı bu onurlu mücadeleye ve demokrasiye sahip çıkmaya çağırıyoruz. Amed, Mardin ve Van’a belediye eşbaşkanlarımızla dayanışmaya davet ediyoruz.” (MA)