Bu rejimin yıkılmasını istiyorum ama destek verenlerden desteğini çeken olursa şimdi mi lan deyip her türlü hakareti ederim, olmaz. Suç işlemişler, işkenceciler, insanları haksız yere hapse atanlar ve hırsızlar bu kapsamın dışında dememe gerek yok herhalde. Zaten gelen ve gelmekte olan faturalardan kimse azade değil. Daha önce yine burada Tornistana alan açmak başlıklı fevkalade tespitlere yer veren yazıda anlattıklarımı biraz daha açmak istiyorum.
Bu rejimin ayakta kalmak için artık nasıl koalisyonlar kurduğu, kimlerin kucağına oturduğu her geçen gün ayan beyan ortaya çıkıyor. Bu işbirliği bir gün geçmişteki bir çok kumpas ve pisliğin ortaya çıkmasına da cevap olacak. Yine bu ittifakta yer alan güçlerin her birinin kendi gündemini dayatması bugün için de görüldüğü üzere iktidar partisi içinde huzursuzluklara yol açıyor.
Ülkenin tam normalleşmesi ile ilgili Efe Hoca’nın uzun yıllar alacak öngörüsüne katılıyorum, gerçekçi olmak gerekirse durum budur. Rejimin nasıl final yapacağı ve yerine gelen erkin karakteri bu sürenin uzaması ve kısalması ile ilgili belirleyici olacağını düşünüyorum. 28 Şubat’ın çok sınırlı halk desteğine ve 2003’te AKP’nin tek başına iktidar olmasına rağmen, örneğin o günün mağdurların işlerine dönmesinin resmi olarak 2013 yılında gerçekleştiğini hatırlayalım. Ülkenin öngörülemez olması ve geçmişte yapılan o günün en rasyonel projeksiyonlarının akim kalmasının verdiği şerhi bir kenara koyarak. Son yaşadığımız sürecin 28 Şubat’tan çok daha ayrı ve çok daha büyük kitlesel mağduriyetlere sebebiyet verdiğini düşünürsek takvimi çok farklı gelişebilir.
Ülkedeki sosyolojinin ve iklimin değişmesi en az rejim sonrası normalleşme kadar önemli. Ülkede farklı düşünen gruplar yerine kamplaşmış düşmanların olmasının bedelinin ne olduğunu geçmişte bu ülkede yaşadı. Rejimden kurtulmanın kansız olmasının en temel şartı bu kampların önde gelenlerinin ve geleceklerinin kansız bir geçiş üzerinde zımni anlaşmasına bakıyor.Hiçbir diktatörün yakıp yıkmadan gitmediğini düşünürsek yapacağı tahribatın çapıda ülkedeki o anki konjonktür ile ilgili olacak.
Bu sebeple ben AKP’ye destek vermiş, partide görev almış, gazetelerinde çalışmış kim olursa olsun eğer desteğini çekiyorsa bunun değerli olduğunu düşünüyorum. Olayın kendisi değerli yoksa bu insanlara bir değer atfettiğimden değil.
Gemi batıyor ve fareler terk ediyor misali tek tek fare kovalamaktan ziyade çok daha önemlisi geminin battığını görmek lazım. Uçakta yılışık pozlar veren gazeteciler uçaktan atlıyorsa uçak düşüyor demektir.
Ve bu gemiyi terk edenlerin neden terk ettiklerini anlatırken söyledikleri bu rejimin muhaliflerinin bin defa anlattığı şeyler ama içeriden bunların anlatıyor olması yine rejim muhaliflerinin asla ulaşamayacağı kitlelere dokunması açısından önemli. Hadi birine söverler, diğerine söverler ama bir noktaya ulaşır ki yahu demek bir şeyler var noktasına gelinir.
Başka yağlı kapı için şimdiden pozisyon alanlar dersiniz, başka kayığa binmek için atlayanlar dersiniz zaten bu zamana kadar AKP’de kalanlardan bahsediyoruz, bunların ne gibi bir insanlığı olabilir elbette hüsnü zanla bakmak için insanın kendisini zorlaması ve kandırması gerekiyor. Sadece farelerin kim olduğunu bileceksiniz peşlerinden koşup yorulmaya gerek yok.
Bir de medyaya özel olarak düne kadar Doğan mecralarında para için her türlü aşağılıklığı yapanların -mış -muş yapanların yüklü tazminatlarını aldıktan sonra şimdi gittikleri sözde alternatif yerlerde gazeteci ve muhalif muamelesi inanın çok daha mide bulandırıcı. Ne güzel mahalle. Yandaş olsan da kovulsan da hep beraberler.
En tehlikeli güruh bence suret-i haktan görünüp içindeki kinle yaşayan yüzüne gülen ama arkandan sövenler. Bunlarda su çekildikçe daha çok yukarıya doğru yükseliyor. Bunları da yine fevkalade başka bir yazıda bahsetmiştik.
Bir de medyadaki ayrılıklar iyi oluyor, sözde herkesin bildiğini sandıkları ama kimsenin bilmediği ne pislikleri duyuyoruz. Bunlarda kayda geçirmek için değerli.
Velhasıl bırakın gelsin hele.