Önceki gün Suriye’nin Kamışlı kentinden atılan iki havan mermisi Nusaybin’de bir eve isabet etti. Saldırıda 9 kişi hayatını kaybetti, 34 kişi de yaralandı.
DW Türkçe, havan mermisinin hedefi olan evin içini görüntüledi. Nusaybin’de gazetecilere de tepki var. Acılarının hala taze olduğunu söyleyen Nusaybililer, iktidara yakın medyayı provokasyon yapmakla suçluyor. DW Türkçe, harekatın beşinci gününde Kamışlı’nın karşısındaki Nusaybin’deydi. İktidara yakın medyaya tepki gösteren halk, acıları üzerinden propaganda yapıldığını savunuyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurlarıyla birlikte düzenlediği ‘Barış Pınarı Harekatı’ beşinci gününde.
Harekat Kamışlı, Tel Abyad, Resul Ayn ve Kobani olmak üzere dört farklı noktadan devam ediyor.Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin açıkladığı rakamlara göre Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) 74 savaşçı hayatını kaybetti.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bugünkü konuşmasında ise ölü sayısının 490 olduğunu duyurdu.
Resmi rakamlara göre harekatın devam ettiği sınır ilçeleri Nusaybin, Ceylanpınar, Suruç ve Akçakale’de Suriye’den yapılan saldırılarla hayatını kaybeden Türkiyeli sivillerin sayısı 18’e ulaştı.Şanlıurfa’nın Akçakale ve Suruç ilçelerinin ardından, önceki gün bir mahalleye isabet eden iki havan mermisi nedeniyle dokuz kişinin yaşamını yitirdiği, 34’ünün de yaralandığı Mardin’e bağlı Nusaybin’deyiz.Harekat, Nusaybin’in karşısındaki Kamışlı’da da devam ediyor.Harekat süresince ilçeye yüze yakın havan mermisinin düştüğünü söyleniyor. Sınırın karşı tarafından atılan mermiler, 11 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.Nusaybin merkezindeki sokaklar adeta terk edilmiş gibi.
“Hendek zamanı da böyle olmuştu”
İlçenin merkezindeki sokaklar adeta terkedilmiş gibi. Boş sokaklarda arabasına günlük hayatta kullanılan eşyalar dolduran bir aile ile karşılaşıyoruz. Bebek puseti, içinde çarşafların olduğu bir poşet ve kıyafet olduğunu düşündüğümüz bir bavul bagaja yerleştiriliyor. 30 yaşlarındaki bir kadın kucağında bebeğiyle, 60 yaşlarındaki bir başka kadınsa çaydanlıkla arka koltuğa oturuyor.
Direksiyona geçmeye hazırlanan genç adamla selamlaşıyoruz ve nereye gittiğini soruyoruz. Hendeklerin kazıldığı çatışmalı dönemde de büyük korku yaşadıklarını, hatta apartmanlarının tank atışıyla hasar gördüğünü söyleyen adam “Doğal olarak korkuyoruz. Geçen gün Kamışlı’dan atılan bir havan 50 metre ilerideki otoparka düştü. Ailemi alıp 15 kilometre ötedeki köy evimize gidiyoruz” diye konuşuyor. Adını vermek ve fotoğraf çekmemizi istemeyen genç adam “Kendinize dikkat edin” diyerek arabasına binip uzaklaşıyor.
Bir sokak ötedeki ilçe çarşısına doğru ilerliyoruz. Daha önce canlılığına tanıklık ettiğimiz çarşıdaki onlarca mağazanın kepengi bugün kapalı. Kahveci Abdülselam Akdoğan, çarşıdaki açık bir iki dükkandan birinin sahibi. Az önce hazırladığı sakızlı kahveyi güler yüzüyle ikram ediyor ve “Nusaybin’in yarısı ilçeden gitti. Mardin’in merkezi, Midyat ve Kızıltepe’deler. Ben de ailemi köye götürdüm” diyerek anlatmaya başlıyor.
Akdoğan’a göre ilçede can güvenliği yok. Kalanlarsa hırsızlık ve yağma ihtimali nedeniyle ilçede: “Sabah bir baktım iki hırsız dükkanlardan birine girmeye çalışıyor. Bağırdım, kaçtılar. Hendek olaylarında da böyle olmuştu. Dükkanlar, evler soyulmuştu. Biraz da bu yüzden kapatıp gitmek istemiyorum.”
“Acılarımız üzerinden propaganda yapıyorlar“
Akdoğan ile konuşurken yanımızdan geçen bir Nusaybinlinin meraklı bakışlarının hedefi oluyoruz. Birkaç metre ilerledikten sonra kendini tutamayıp yanımıza yaklaşıyor. “Hangi gazete” diye soruyor biraz acı, biraz da öfkeyle ve konuşmaya başlıyor: “İnsanlar öldü burada. Karşıdaki siviller de akrabalarımız. Onlar da ölüyor. Yandaşlar buraya gelip acılarımız üzerinden propaganda yapıyorlar. Yapmayın kardeşim bunu. Bizi, bize bırakın. Nedir sizden çektiğimiz?”
Tek söz ettirmeden arkasını dönüp gidiyor, 40’lı yaşlarındaki adam.Nusaybin’de iktidara yakın medyaya tepki var.Boş sokaklarda, önceki gün havan mermisinin isabet ettiği eve doğru yöneliyoruz. Yıkılmış balkon, etrafa saçılmış molozlar, sokaktaki diğer binalara saplanmış şarapnel parçaları ile karşılaşıyoruz. Kaldırımın üzerindeki kan hala yerinde duruyor. Yürümekte zorlanan yaşlı bir amca, bastonuyla işaret ediyor: “Bak, kan orada. Çok insan öldü, yaralandı.”
İzin isteyip havan mermisinin saplandığı apartman dairesine giriyoruz. Cam kırıkları, duvardan kopan parçalar sanki patlama az önce yaşanmış gibi yerli yerinde. Salonun bir köşesindeki çalışma masası gözümüze ilişiyor. Belki patlamadan birkaç saat önce küçük bir çocuk orada ders çalışıyordu diye geçiriyoruz içimizden. Ailenin acısı yüzlerinden okunuyor. Tek kelime soru soracak cesareti kendimizde bulamıyoruz.Bu sırada, A Haber muhabiri ve kameramanı da eve girmek istiyor. Çevredekiler, öfkeyle karşı çıkıyor. Muhabir, mikrofonundaki logolu süngeri çıkarıp cebine koyuyor, hızla uzaklaşıyor.
“Herkes yerdeydi. Benim de çenem parçalandı. Her yerde kan vardı. Ne olduğunu anlayamadım”
Yan binadaki 20’li yaşlarındaki genç kadın kapıyı açıyor bu sırada. Boyunluğu ve yanağındaki sargı beziyle karşılıyor. Sesi titriyor yaşadıklarını anlatırken. “Herkes yerdeydi. Benim de çenem parçalandı. Her yerde kan vardı. Ne olduğunu anlayamadım” diyor. Sesi titriyor. O anı yeniden yaşıyor konuşurken.Gençlerden biri, yanındaki arkadaşlarına az önce yaptığı telefon konuşmasını aktarıyor. Belli ki Kamışlı’daki akrabalarıyla konuşmuş: “Hayat normalmiş o tarafta. YPG kent merkezinden çekilmiş. Amerikan askeri ve araçları devriye atıyormuş.”
Kulak misafiri olduğumuzu anlayan bir başka Nusaybinli, “Benim de halam orada” diye atılıyor. Emekliymiş. Emekli maaşı ile geçiniyormuş. Beşar Esad’ın, iç savaş süresince hiç kesinti yapmadan emekli maaşlarını ödemesini hayret ederek anlatıyor. “İç savaştan önce mi daha iyiydi durumları, yoksa şimdi mi” diye soruyoruz. “Eskiden daha mutlulardı” diye cevap veriyor ve ekliyor: “Şimdi fakirleşti hepsi. Kürtlerin bir çoğu özerklik talep etmeleri nedeniyle pişman.”
Harekat, beşinci gününde de devam ediyor. En büyük korku ve acıyı ise siviller yaşamaya devam ediyor. ©Deutsche Welle Türkçe