ABD terörle mücadele raporunda Türkiye’nin Gülen Hareketini terör örgütü olarak tanımladığı ve delilsiz olarak insanları tutukladığı belirtildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı, 2018 yılı ‘terörle mücadele’ raporunu yayınladı. ABD’nin Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Nathan Sales, raporu açıkladığı basın toplantısında, Türkiye’nin Suriye operasyonuna da değinerek, “Türkiye’nin ABD’yle mutabakatta yer alan güvencelere uymasını bekliyoruz” dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı rapor 2018 yılını kapsadığı için IŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin ölümüyle sonuçlanan İdlib’deki operasyon ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü Barış Pınarı Harekatı raporda ayrıntılarıyla yer almadı. Ancak basın toplantısında, bu konular, gazetecilerin sorularıyla gündeme gelerek Sales tarafından yanıtlandı.
Raporun ‘Türkiye’ ve ‘Suriye’ bölümlerinde özetle şunlar yer alıyor:
* Türk hükümetinin 2016 yılı Temmuz ayındaki darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen hareketini ‘Fethullahçı Terör Örgütü (F..Ö)’ olarak nitelediği, Gülen cemaatinin se ABD’nin terör örgütü listesinde olmadığı belirtildi.
* Türk hükümetinin bu kararının Türk vatandaşlarının yanı sıra, ABD’nin diplomatik misyonlarında görev yapan ABD vatandaşlarının ve Türk çalışanların Gülen cemaati ya da terör bağlantılı olduğu iddia edilen suçlamalarla ve sıklıkla da yeterli delil olmadan tutuklanmalarıyla sonuçlandığına dikkat çekildi.
* Türkiye’nin geniş bir terör tanımı olduğu, bu tanımın da anayasal düzene, devletin iç ve dış güvenliğine karşı işlenen suçları da kapsadığı, hükümetin de düzenli olarak ifade özgürlüğü ve toplanma hakkının meşru şekilde kullanılmasını suç haline getirmek amacıyla bu terör tanımını kullandığı belirtildi.
* Kamuya açık kaynaklardan elde edilen verilere göre, 23 Ekim itibarıyla Türkiye’nin ülkeye giriş yasağı listesinde 70 bin kişinin olduğu, Türkiye’nin terörizm bağlantılı olduğu şüphesiyle 6 bin kişiyi sınır dışı ettiği kaydedildi.
* Türkiye’nin sınırları içinde ve dışında PKK ve IŞİD’le mücadeleye devam ettiği, Türkiye’nin uluslararası terörle mücadeleye aktif katkıda bulunan ülkelerden olduğu belirtildi.
* Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta savaşan IŞİD ve diğer terör örgütlerine katılmak isteyen yabancı terörist savaşçılar için bir kaynak ve transit ülke olduğu, IŞİD’le Mücadele Küresel Koalisyonu’nun aktif bir üyesi, IŞİD’le Mücadele Yabancı Terörist Savaşçılar Çalışma Grubu’nun da eşbaşkanı olduğu belirtildi.
* PKK’nın Türkiye’de ve Türkiye dışındaki çıkarlarına yönelik terör saldırılarına devam ettiği, Türk güvenlik güçlerinin de hem içeride hem de Irak’ın kuzeyinde hava saldırılarıyla hem de Suriye’de operasyonlar yürüttüğü belirtildi.
* ABD’nin terörle mücadele ortağı olan Türkiye’nin, PKK’nın teşkil ettiği terör tehdidine karşı ABD yardımı almaya devam ettiği, ABD’nin Kasım ayında üç üst düzey PKK liderini ‘Adalet İçin Ödül’ programı kapsamına aldığı, bu PKK liderleriyle ilgili bilgi verenlere 12 milyon dolar para ödülü vaat edildiği vurgulandı.
* Esad rejiminin son 10 yıl içinde El Kaide’ye alan açacak şekilde gösterdiği tavrın ve diğer terör gruplarının Irak savaşı sırasında yabancı terörist savaşçıların faaliyetlerinin önünü açmasının Suriye’de El Kaide, IŞİD ve onlarla bağlantılı terör şebekelerinin büyümesine katkıda bulunduğu belirtildi.
* “Suriye hükümetinin 2014 yılı öncesinde ABD askerleriyle çatışma amacıyla, teröristlerin Suriye’den Irak’a geçişlerine yıllarca göz yumduğu belgelidir. Bu şebekeler 2018 yılında Suriye ve Irak halkını ezen terör unsurları arasındaydı” dendi.
* Bazıları ABD’nin terör örgütü listesinde olan İran yanlısı Şii milis grupların Esad rejimi adına savaşmak amacıyla Suriye’ye geçmeye devam ettikleri vurgulandı.
* YPG ya da onun bünyesinde bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri denilmeden, “PKK bağlantılı gruplar dahil Marksist grupların Suriye topraklarında faaliyet göstermesinin Türkiye için bir güvenlik kaygısı olduğu” belirtildi.
* IŞİD’in Irak ve Suriye’de elindeki toprakları kaybetmesine ve küresel koalisyonun IŞİD’le mücadeledeki başarısına rağmen, örgütün yeni koşullara uyum sağlama kapasitesini kanıtladığı vurgulandı.
Nathan Sales’in sorulara verdiği yanıtlarla öne çıkan açıklamalar, şöyle:
Muhalif silahlı gruplar ya da Türkiye’nin tanımıyla ‘Suriye Milli Ordusu’ hakkında: “Bu grupların bazıları konusunda endişeliyiz. Bu gruplar Türk ordusuyla aynı disiplin düzeyine sahip değil. Türkiye’nin ABD ile mutabakatta ifade edilen bütün güvencelere uymasını bekliyoruz.”
Türkiye’nin Suriye operasyonunun ardından firar ettiği belirtilen IŞİD militanları hakkında: “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyonu ardından yaklaşık 100 IŞİD’li firar etti. General Mazlum’un verdiği bilgiye göre bunların çoğunluğu yeniden yakalandı. Türkiye’den IŞİD savaşçılarının emin bir şekilde tutulacağına ve çatışmaya dönmemelerinin sağlanacağına ilişkin taahhüdüne uymasını bekliyoruz.”
IŞİD ile sadece askeri değil, finansal açıdan da mücadele devam edecek. Örgütün Bağdadi’nin ölümünün ardından intikam saldırısı düzenleyebileceği öngörüleri hakkında: “Her şeye hazırlıklıyız.”
IŞİD tehditleri: ‘Yalnız kurt’ olarak adlandırılan ve örgütün ideolojisinden etkilenerek tek başına girişilen saldırılar konusunda tetikte olunmalı. ‘Çok boyutlu ve dinamik’ tehditle mücadelede geniş bir araç yelpazesi kullanılması gerekiyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı rapor 2018 yılını kapsadığı için IŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin ölümüyle sonuçlanan İdlib’deki operasyon ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü Barış Pınarı Harekatı raporda ayrıntılarıyla yer almadı. Ancak basın toplantısında, bu konular, gazetecilerin sorularıyla gündeme gelerek Sales tarafından yanıtlandı.
Raporun ‘Türkiye’ ve ‘Suriye’ bölümlerinde özetle şunlar yer alıyor:
* Türk hükümetinin 2016 yılı Temmuz ayındaki darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen hareketini ‘Fethullahçı Terör Örgütü (F..Ö)’ olarak nitelediği, Gülen cemaatinin se ABD’nin terör örgütü listesinde olmadığı belirtildi.
* Türk hükümetinin bu kararının Türk vatandaşlarının yanı sıra, ABD’nin diplomatik misyonlarında görev yapan ABD vatandaşlarının ve Türk çalışanların Gülen cemaati ya da terör bağlantılı olduğu iddia edilen suçlamalarla ve sıklıkla da yeterli delil olmadan tutuklanmalarıyla sonuçlandığına dikkat çekildi.
* Türkiye’nin geniş bir terör tanımı olduğu, bu tanımın da anayasal düzene, devletin iç ve dış güvenliğine karşı işlenen suçları da kapsadığı, hükümetin de düzenli olarak ifade özgürlüğü ve toplanma hakkının meşru şekilde kullanılmasını suç haline getirmek amacıyla bu terör tanımını kullandığı belirtildi.
* Kamuya açık kaynaklardan elde edilen verilere göre, 23 Ekim itibarıyla Türkiye’nin ülkeye giriş yasağı listesinde 70 bin kişinin olduğu, Türkiye’nin terörizm bağlantılı olduğu şüphesiyle 6 bin kişiyi sınır dışı ettiği kaydedildi.
* Türkiye’nin sınırları içinde ve dışında PKK ve IŞİD’le mücadeleye devam ettiği, Türkiye’nin uluslararası terörle mücadeleye aktif katkıda bulunan ülkelerden olduğu belirtildi.
* Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta savaşan IŞİD ve diğer terör örgütlerine katılmak isteyen yabancı terörist savaşçılar için bir kaynak ve transit ülke olduğu, IŞİD’le Mücadele Küresel Koalisyonu’nun aktif bir üyesi, IŞİD’le Mücadele Yabancı Terörist Savaşçılar Çalışma Grubu’nun da eşbaşkanı olduğu belirtildi.
* PKK’nın Türkiye’de ve Türkiye dışındaki çıkarlarına yönelik terör saldırılarına devam ettiği, Türk güvenlik güçlerinin de hem içeride hem de Irak’ın kuzeyinde hava saldırılarıyla hem de Suriye’de operasyonlar yürüttüğü belirtildi.
* ABD’nin terörle mücadele ortağı olan Türkiye’nin, PKK’nın teşkil ettiği terör tehdidine karşı ABD yardımı almaya devam ettiği, ABD’nin Kasım ayında üç üst düzey PKK liderini ‘Adalet İçin Ödül’ programı kapsamına aldığı, bu PKK liderleriyle ilgili bilgi verenlere 12 milyon dolar para ödülü vaat edildiği vurgulandı.
* Esad rejiminin son 10 yıl içinde El Kaide’ye alan açacak şekilde gösterdiği tavrın ve diğer terör gruplarının Irak savaşı sırasında yabancı terörist savaşçıların faaliyetlerinin önünü açmasının Suriye’de El Kaide, IŞİD ve onlarla bağlantılı terör şebekelerinin büyümesine katkıda bulunduğu belirtildi.
* “Suriye hükümetinin 2014 yılı öncesinde ABD askerleriyle çatışma amacıyla, teröristlerin Suriye’den Irak’a geçişlerine yıllarca göz yumduğu belgelidir. Bu şebekeler 2018 yılında Suriye ve Irak halkını ezen terör unsurları arasındaydı” dendi.
* Bazıları ABD’nin terör örgütü listesinde olan İran yanlısı Şii milis grupların Esad rejimi adına savaşmak amacıyla Suriye’ye geçmeye devam ettikleri vurgulandı.
* YPG ya da onun bünyesinde bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri denilmeden, “PKK bağlantılı gruplar dahil Marksist grupların Suriye topraklarında faaliyet göstermesinin Türkiye için bir güvenlik kaygısı olduğu” belirtildi.
* IŞİD’in Irak ve Suriye’de elindeki toprakları kaybetmesine ve küresel koalisyonun IŞİD’le mücadeledeki başarısına rağmen, örgütün yeni koşullara uyum sağlama kapasitesini kanıtladığı vurgulandı.
Nathan Sales’in sorulara verdiği yanıtlarla öne çıkan açıklamalar, şöyle:
Muhalif silahlı gruplar ya da Türkiye’nin tanımıyla ‘Suriye Milli Ordusu’ hakkında: “Bu grupların bazıları konusunda endişeliyiz. Bu gruplar Türk ordusuyla aynı disiplin düzeyine sahip değil. Türkiye’nin ABD ile mutabakatta ifade edilen bütün güvencelere uymasını bekliyoruz.”
Türkiye’nin Suriye operasyonunun ardından firar ettiği belirtilen IŞİD militanları hakkında: “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyonu ardından yaklaşık 100 IŞİD’li firar etti. General Mazlum’un verdiği bilgiye göre bunların çoğunluğu yeniden yakalandı. Türkiye’den IŞİD savaşçılarının emin bir şekilde tutulacağına ve çatışmaya dönmemelerinin sağlanacağına ilişkin taahhüdüne uymasını bekliyoruz.”
IŞİD ile sadece askeri değil, finansal açıdan da mücadele devam edecek. Örgütün Bağdadi’nin ölümünün ardından intikam saldırısı düzenleyebileceği öngörüleri hakkında: “Her şeye hazırlıklıyız.”
IŞİD tehditleri: ‘Yalnız kurt’ olarak adlandırılan ve örgütün ideolojisinden etkilenerek tek başına girişilen saldırılar konusunda tetikte olunmalı. ‘Çok boyutlu ve dinamik’ tehditle mücadelede geniş bir araç yelpazesi kullanılması gerekiyor.