BÜLENT KORUCU- METAMORFOZ PORTRELER |
Split filmini seyretmiş miydiniz? Yönetmen M. Night Shyamalan’ın Billy Milligan isimli tecavüz sanığının hikayesinden esinlendiği çok etkileyici bir psikolojik drama. Başroldeki James McAvoy’un muhteşem performansı da filmi böylesine etkileyici kılan unsurlardan biri. McAvoy’un canlandırdığı çoğul kişilikli Kevin, bazen kırmızı kadife elbiseli kadın, ardından takıntılı obsesif erkek ya da zeka geriliği yaşayan 9 yaşında bir çocuk olarak karşımıza çıkıyor.
Çoğul kişilik rolünü onun kadar iyi oynayan bir kişi daha tanıyorum: Hulusi Akar. Evet yanlış okumadınız, eski Genelkurmay Başkanı ve şimdilerin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan söz ediyorum. O da karşımızda eşine az rastlanır bir ‘çoğul kişilik’ performansıyla duruyor. Ama o Billy Milligan değil James McAvoy olduğu için psikiyatrinin değil Hollywood’un ilgi alanına giriyor. ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinde Türk heyetine dönüp ‘Hollywood’da bile böyle bir ekip yok’ derken haklıydı belki de.
NATO’cu subay, Rusyacı bakan…
‘Türk Silahlı Kuvvetlerinde üç tane NATO’cu subay say’ diye anket yapsak kesinlikle birinci sırada o çıkar. İki yıllık Tunceli tecrübesi dışında neredeyse Ankara’nın doğusu yok gibi. Onun yerine çok sayıda NATO görevi var. NATO’ya sağladığı ‘sıradışı katkılar’ sebebiyle Pentagon’un ‘Liyakat Lejyonu’ madalyasının sahibi. ABD Kansas’taki Silahlı Kuvvetler Kurmay Koleji’nden mezun. En NATO’cu komutanın içinden en Rusyacı savunma bakanı çıkacak deseler kimse inanmazdı. Batının askeri blokundan adım adım uzaklaşan ve S400 füzelerini alarak Rusya’nın kanatları altına sığınan Türkiye’yi, Doğan Avcıoğlu ve ekibi görse gözleri yaşarır mıydı? (Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun operasyonel liderliği ile gerçekleşeceği iddia edilen ve Türkiye’yi Batı Bloku yerine komünist Sovyet Rusyaya yaklaştıracağı belirtilen Milli Demokratik Devrim’in düşünsel önderi Doğan Avcıoğlu’ydu.)
Bu konu tartışmaya açık ama bugünkü kimi ulusalcı solcuların sevindiği muhakkak.Akar’ın birçok yönden Erdoğan’a benzediğini düşünüyorum. Hatta daha ileri giderek çift yumurta ikizi gibi görüyorum. Birisi askeriyede diğeri siyasette döllenmiş ikiz kardeş. İkisi de şahsi iktidarı için her türlü koalisyona açık ve çoğul kişilik rolü yapabiliyor.
Cemaatçi mi radikal İslamcı mı Atatürkçü mü?
Kara Kuvvetleri Komutanı olup Genelkurmay Başkanlığı için yolunun açıldığı ilk günden bugüne Akar hakkında üçü de iddia edildi. Gençliğinde Necip Fazıl’ın konferanslarına giden, Abdullah Gül, Fehmi Koru, Şükrü Karatepe üçlüsüyle İngiltere’de buluşan gizli İslamcı mı? Yoksa tavizsiz bir Atatürkçü mü? Sivil üniversitede yüksek lisans, çok sayıda yurt dışı görev, iyi derecede yabancı dil vs. Normal şartlarda artı puan getirmesi gereken bu özellikler günümüz TSK’sında suç olarak işlem görüyor. Orduyu iş bulamamış kifayetsizler topluluğuna dönüştürenler, bu vasıfları taşıyan herkesi ‘FETÖ’cü olarak yaftalıyor. İşin trajikomik yanı Akar da bu özelliklerin tamamı mevcut.
Ergenekoncu mu kumpasçı mı?
İki binli yılların sonuna doğru başlayan darbe yargılamaları sırasında TSK ve toplum Ergenekoncu olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye bölünmüştü. 17-25 Aralık’ta yolsuzluktan suçüstü yakalanana kadar davaların savcılığını yürüten Erdoğan, kendini kurtarmak için darbe davalarını kumpas olarak niteleyiverdi. Ergenekon ve Balyoz sanıkları tahliye olduktan sonra bölünmenin ikinci ayağının ismi ‘kumpasçılar’ olarak değişti.
Akar darbe davaları konusunda da iki rolü bir arada oynuyor. Erdoğan’la birlikte onlarla koalisyon ortaklığı yapıyor. Üçüncü kolordu komutanıyken sorumluluk alanında bulunan askeri cezaevlerinde tutuklu sanıkları ziyaret eden ve onların rahat etmesi için elinden geleni yapan oydu. Ama Ankara’ya gittiğinde aleyhlerinde giriştiği kulisler de biliniyor.
Erdoğan’cı mı Gül’cü mü?
Akar’ın Genelkurmay Başkanı olduğu 2015 yılı Erdoğan’ın Ergenekon’la flörtü nişanlılığa dönüştürdüğü günlerdi. Akar, yeni ortaklarının hoşuna gidecek bir atama değildi. Ama dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ağırlığını koyması ve sorun çıkarmayacağına dair tavassutta bulunması sayesinde makama gelebildi. Kayseri Lisesi’nden arkadaşı, Londra günlerinin yoldaşına kefil olmuştu. Ancak yol ayrımına geldiğinde Akar, hep Erdoğan’ın yanında. Helikopterle bahçesine inerek Gül’ü Erdoğan’a karşı çıkmama konusunda ‘ikna’ ediyor.
Disiplin fetişinden uzman çavuş selfisine…
TSK’nın en sert ve disiplinli subayları arasında ön sıralarda sayılıyor. Tavizsiz, sert ve cezacı yaklaşımının yanında, ağır hakaretler savuran çalışılması zor bir kişilik. ‘Birgün orgeneral Akar kışlada İbrahim Tatlıses’le türkü söyleyecek ve bir uzman çavuş arkasında selfie çekerken kafasına vuracak’ deseler kimse inanmazdı. Disiplini ve otoriteyi fetiş haline getirmiş biri, gerektiğinde babacan Hulusi Kentmen rolü bile yapabildi.
Hayatının rolü 15 Temmuz…
Onu yakından tanıyanlar, 15 Temmuz’da bütün ülkenin hava sahasını uçuşa kapatacak kadar benzeri görülmemiş bir tedbire imza atmasına rağmen kuvvet komutanlarını aramamış olmasına akıl erdiremiyor. Ya da Zekai Aksakallı’nın dediği gibi darbeyi durdurabilecek basit emri, ‘kışlayı terketmeyin’ talimatını vermemesini kendisine yakıştıramıyor. Akar hayatının rolünü 15 Temmuz günü yaptı. ‘Tavşana kaç tazıya tut’ oyunu oynadı. Bazı askerlerin terör saldırısı, kimilerinin de emir komuta zincirinde darbe şeklinde anlayacağı eylemlere imza attı. Genelkurmay’ın çıkışında ve Akıncı üssünün girişinde komutan olarak muamele gördüğü kayıtlarda ortaya çıktı. Filtre kahve içip çerez yediği tanık beyanlarıyla sabit. Telefonu önündeydi. Evini arayıp bilgi verdiği kendi ifadeleriyle ortaya çıktı. Akibeti ve tarafı meçhul komutan rolü için cumhurbaşkanı ve başbakanı aramaması gerekiyordu. Nitekim öyle oldu.
15 Temmuz’un tozu dumanı yatıştıktan sonra senaryodaki açıklar diğer aktörler gibi onun da gözünü korkutuyor. Onun için ne kurgu mahkemelere gidip suçladığı astlarıyla yüzleşebildi ne de Meclis Komisyonu karşısına çıkıp tanıklık yapabildi. O ‘cesur askerin içinden bir korkak çıktı ve galiba bu rol değil.Split’in sonunda Kevin mutant bir karaktere ‘The Beast’ e dönüşüyor. Herşeyi yok etme gücüne erişen, bunu yapmak için önceki karakterlerden güç alan bir mutant. Tıpkı Hulusi Akar ve Tayyip Erdoğan gibi.
ÇIKAN KISMIN ÖZETİ
‘Dönüşüm’ bir bilim kurgu romanı değil; ekonomik gücün toplumsal ilişkileri belirleme ve dönüştürme gücünü analiz eder. Kafka, Metamorfoz’u bugünün Türkiyesinde yazsaydı hayal gücüne fazla iş düşmezdi. 85 yaşındaki Sisi Bingöl’e ya da yeni doğum yapmış lohusa kadınlara eziyet etmekten haz alan bir ‘Yeni Türkiye’ var karşımızda. Kabuğunun üstüne sırt üstü yuvarlanmış ve bir türlü ayağa kalkamıyor.
Kafka değilim, ama bir portreler dizisi yapıyorum. Yakın tarihte iz bırakmış isimleri kişisel tanıklıklarımla birlikte ele almak istiyorum. Toplumsal dönüşümün fotoğrafını çekmenin kolay yolu temsil kabiliyeti yüksek örnekleri masaya yatırmak. Pek çoğu Kafka’nın Metamorfoz’da anlattığı türden dönüşümler yaşadığından ilginç tablolar ortaya çıkıyor. Gregor Samsa’lar; onları dönüştüren ortamlar ve yeni normalleri doğuran saikler birlikte ele alındığında bir çok soru cevabını buluyor; resimdeki boşluklar doluyor.