İlk yazımda Sayın Bülent Keneş’in “Yeni Bir Hizmet Hareketi Mümkün” adlı çalışmasının bir değerlendirmesini yapıp katıldığım, kısmen katıldığım ve itirazlarımın olduğu bölümleri ifade edeceğimi söylemiştim.
İlk yazımın ardından aslına bakılırsa “Metodoloji” konusunda yazdığım birkaç eleştiri dışında içeriğe dair bir şey yazmamama rağmen pek çok okuyucumdan mail, mesaj ve telefonla pek çok bildirim aldım.
Bunların yarısından fazlası Sayın Keneş’e haddini bildireceğim için teşekkür ederken birkısmı da “İlahiyatçı” olup olmadığımı sorgulayıp zaten “Siz ilahiyatçılardan adam olmaz.” diyerek yazmadığım görüşlerim hakkında karşıt görüşler bildirdiler.
Bunun yanında sayıca az olsa da bazı okuyucularım da ne gibi eleştiri getireceğim hususunda merakla beklediklerini ifade ettiler ki bu yazı da zaten bu amaçla yazıldı.
Öncelikle “ilahiyatçı ya da molla” değilim. Velev ki öyle olsam bu, yapacağım eleştirileri, tespit ve saptamaları değersiz hale getirir mi, cevabını da siz okurlara bırakıyorum. Bu zorunlu açıklamadan sonra Sayın Keneş’in hazırladığı çalışmanın katılmadığım bölümlerini anlatmaya çalışacağım.
Çalışmanın içeriğinde getirilen en önemli eleştirel noktalardan biri, evrensel olmak istiyorsa Hareketin dini bir yapı olmaktan sıyrılıp seküler bir kimlik kazanması gerektiği ve hissilikten ziyade rasyonel olup akılcı bir yapıya dönüşmesinin zorunluluğu. Bunlar ifade edilirken de katılıcımların şu görüşleri alıntılanmış. İlk yazımda da ifade ettiğim gibi Sayın Keneş’in bu görüşler karşısında herhangi bir eleştirisi yok.
- Hareketin amacı belli değil, bir yerde “Hedefimiz güneşin doğup battığı her yere Peygamberimizin bayrağını dikmek” deyip başka yerde “Dünya Barışı”ndan başka bir şey düşünmüyoruz.”
- Siyasal İslamcılarla bir farkı yok, sadece daha insaflı ve vicdanlı.
- İnsanlığın düşünsel birikimi dışlanarak ilkelerin sadece Sünni İslam zaviyesinden ele alınması ve 1000 yıldır içtihat kapısının kapalı tutularak günümüz sorunlarına çözüm üretecek küresel bir bakış açısının getirilememesi.
- Hizmetin kendini “seçilmiş” görüp dünyanın geri kalanının kurtarılması yönünde Mesiyatik misyon yüklenilmesi.
- Hizmetin hedef ve çıkarlarının zamanla dinin ve din kurallarının önüne geçmesi. Bu durumun Hareketi, İslam dışı, karanlık, kapalı bir yapıya çevirmesi.
- Her şeyin bizcesi denilip namaz, oruç ve haccın bile bizcesi denilir hale geldi. Namazın bizcesi mi olur?
- Kendilerini seçilmiş bir cemaat olarak görüp hayatlarını peygamberlerle kıyaslayarak başlarına gelenlere, hatta hatalarına bir kudsiyet atfetmeleri, bu yüzden özeleştiri kültürleri olmaması.
- Cemaatin Emevi refleksleri göstermesi
- Gülen’in ve “cemaat” menşeli Hizmet Hareketi önde gelenlerinin kamusallık arz eden ağır dini söylem ve eylemleri Hizmetin sekülerliğine zarar verir.
- Tüm kurumların başına yeterlilik ve eğitimlerine bakılmaksızın “ilahiyatçılar” getiriliyor.
- Tüm kamusal eylemlerde din olgusunu dışlamalı, Hareket tümüyle seküler olmalı, başında birkaç lisan bilen, evrensel donanıma sahip bir kültür insanı olmalı.
- “Şiddete bulaşmıyoruz.” dışında cemaati İŞİD’ten ayıran bir özelliği kalmadı.
- LGBT, din değiştirenlerin öldürülmesi, kadının şahitliği, hırsızın elinin kesilmesi gibi problemli konular sil baştan ele alınmalı.
- Cemaat siyasal İslamcı olmamakla birlikte tebliğ vazifesini öncelik yaparak bunu ideolojiye dönüştürmüş, tüm kurumlarını bu ulvi amaca göre şekillendirip dava uğruna fertleri ve bireysel değerleri harcamıştır.
- Geleneksel beslenme kaynakları evrensel bir sivil toplum hareketine sahip kapasitede değil, yetersiz ve kifayetsiz.
- Hareketin metinle, aklı hakkıyla kullanmayla, eleştirel düşünmeyle, bilimsel düşünce ve tarzıyla arasındaki mesafeyi büyütmesi büyük bir sorundur.
- Peygamber dönemi hadiselerinden örnekler verilmesi insanları dinden soğutuyor.
- Hizmet ilim zihniyeti olarak zayıf, uzmanlığa ilgisiz. Beşaret, rüya, istihbari dedikodu kültüründen ziyade ayağı yere basan ilmiliğin önemi vurgulanmalı.
- Dini metinler kaynak olsa da en üst ve birincil kaynak akıl olmalı, seküler bir yapı olmalı.
- Dini bir Hareket algısını değiştirmeli, ders okuma, dua gibi bilumum faaliyetlerin kamptan ekrana taşınmasına son verilmeli.
- İlahiyatçı ve mollalardan oluşan yapı lağvedilmeli.
- Yöntem, faaliyet ve söyleminde dini olana yer verilmemeli.
- Hocefendi söyleyeceğini söylemiştir, bundan sonra sadece bir nasih olarak sohbetlerine devam etmeli, ilham kaynağı olmalı, diğer abiler de katkılarını sohbet ve ders yaparak devam ettirmeli. (Bold karater kullanımı bana aittir, metinlerde yoktur.)
Metnin tamamından birebir aldığım bu tespitlerden de anlaşılacağı üzere Sayın Keneş ve katılımcılar Hizmet Hareketinin dini söylem ve eylemlerini tamamen bırakıp sekülerleşmesi konusunda hemfikirler. Sayın Keneş’in ifadesine göre de sekülerleşmekten anladığı “Din ya da doğaüstü inançların kamusal hayat içinde temel teşkil etmemesi gerektiği” ve “Evrensel değer üretmek istiyorsa ilham kaynakları ne olursa olsun, iş yapış-ediş tarzı ve kullandığı dilin seküler olması” gerektiği de özellikle vurgulanmış.
Lideri bir İslam alimi olan, dini bir gelenekten gelen, mensuplarının neredeyse tamamı dindar olan, hayatını dini ölçülerin çizdiği haram-helal dengesinde yaşamaya gayret edip inandığı evrensel değerleri tüm insanlıkla paylaşma idealine sahip bir yapıyı, tüm müktesabatını yok sayıp “din olgusunu dışlamalı“diyerek seküler olmaya davet etmek bence biraz sosyoloji bilmemek gibi geliyor.
Şayet bu Hareketin ruhundan bu müktesabatı çıkarırsanız bu yapı ancak “Green Peace”, “Amnesty International”, “Kızıl Haç”, “Sınır Tanımayan Doktorlar” gibi küresel dernek tarzı bir yapıya evrilir ki bu da her ne kadar evrensel gibi algılansa da Hareketin “mefkure” ve idealini asla yansıtamaz.
Bunun yanında katılımcıların daha Hareketin literatürüne bile hakim olmadan yaptıkları yorumlar bende yetkinlikleri hakkında ciddi sorular uyardı. Örneğin “Peygamberimizin bayrağını dikmek” ifadesi bu Hareket içinde kullanılan bir ifade değildir. Doğrusu “Peygamberin adını bayraklaştırmak“tır ki bunda amaç İslami evrensel değerlerin dünyanın her yerinde duyulması, İslamın aydın yüzü hakkında insanların bilgi sahibi olmasıdır.
“Bayraklaştırma” ifadesini “Bayrak dikme” olarak algılayıp bundan yola çıkarak Hareketin fetihçi ve yayılmacı hatta bazı yorumlarda faşizan olduğunu söylemek olmayan bir durum hakkında külliyen yanlış yorum yapmak demektir. Devam edeceğiz…
fsemih.yilmaz@gmail.com