Bu yıl, sanırım İslam tarihinde benzerine rastlanmamış bir Ramazan yaşayacağız.
“Akşama misafir var” telaşını yaşayamayacağız, iftar sofralarımız dostlarımızın sohbetleriyle şenlenmeyecek, toplu iftarlarda yeni simalarla tanışıp fikir alışverişinde bulunamayacağız, teravih namazlarında omuz omuza uzun uzun saflar oluşturamayacağız, camilerimizi tıklım tıklım dolduramayacağız…
Şayet, Allah nasib eder bayramı idrak edebilirsek, ihtimal ki, sokaklar en güzel giysilerini giymiş aile fertleriyle cıvıl cıvıl olmayacak, çocuklar o sımsıcak gülücükleriyle büyüklerin ellerini öpemeyecek, akrabalar biribirini çoşkuyla kucaklayamayacak, evlerimiz buram buram limon kolonyası veya gülsuyu kokmayacak…
Evet, bu yıl çok farklı bir Ramazan idrak edeceğiz. Bu mübarek ayın sembolü haline gelen birçok güzel örf ve ananelerimizi doya doya yaşayamayacağız, ama meseleye bir de bardağın dolu tarafından bakmak lazım. Rabbimizin bizlere rahmet hazinesinden hediye ettiği bu mübarek Ramazan ayını, belki de ilk defa gerçekten hakkıyla, yani gerektiği gibi idrak edebilme fırsatını bulacağız.
Cebren de olsa, evlerimizde inziva hayatı yaşayarak, mescid haline getirdiğimiz odalarımızda, özellikle Ramazan’ın son on gününde bir nevi itikaf halinde olabiliriz.
Belki bu Ramazan dost ve akrabalarımızın yerini seccadimiz alabilir ve onunla otuz günlük yakın bir arkadaşlık kurabiliriz.
Kur’anla hemdem olup onu daha yakından tanıyabiliriz.
Değerli okurlarımı tenzih ederim ama teşbihte hata olmaz derler, bu nedenle bağışlayın, belki de sağda solda dolaşırken paslanmaya yüz tutmuş kalplerimizi, bu zorunlu tecrit döneminde ibadet-ü taat ile tekrar parlatabilir ve Esma-i İlahiyi pırıl pırıl yansıtan aynalar haline getirebiliriz.
Evet belki bu Ramazan gecelerimiz, gündüzlerimizden daha aydınlık, daha canlı ve daha verimli olabilir.
Kimbilir, belki de Kuran-ı mucizu’l beyanın “ancak Onu anmakla tatmin olur” dediği kalplerimiz, dillerimizden dökülen vird-i zeban ve tesbihat ile gerçekten mutmain olabilir.
Temmenimiz odur ki, bu yıl farklı olacak dediğimiz Ramazan-ı Şerif bizler için gerçekten farklı olur.
Zira, Allah katında en hayırlı olan ameller, mevsiminde ve zamanında yapılan amellerdir.
Bu konuda da örneklerin en güzeli Allah Resulüdür (sav).
İbn-i Abbas bir rivayette “Allah Resulü insanların en cömerti idi ve onun en cömert olduğu dönem ise Ramazanda Cibril’in kendisini ziyaret ettiği zamanlardı” diyor.
Bu iki dost, Ramazan ayında buluşur ve beraber Kur’an okurlardı. İşte bu zaman diliminde, Allah Resulü (sav), en bereketli rüzgar ve yağmurlardan daha cömert davranırdı. Dolayısıyla, “beni Rabbim terbiye etti, ne güzel de terbiye etti” buyuran Allah Resulü, her konuda örnek insan olduğu için, cömertlik konusunda da örnek alınması gerekiyor. Özelikle tam da mevsimi olan bu rahmet ve bereket ayı içinde…
Yukarıda bahsettiğimiz gibi, belki bu yıl iftar sofralarımız misafirlerimiz için cömertçe donatılamayacak ama harcamaya niyet ettiğimiz bu masrafı, sofralarına kuru bir ekmeği bile koymakta zorluk çeken insanlara ulaştırıp, onların sofralarını da Ramazan ayının bereketiyle donatabiliriz.
Dolayısıyla, bu Ramazan iç dünyamızda yaşamayı planladığımız manevi çoşkuyu, nebevi bir cömertlikle, dış dünyamızda da yaşayıp, farklı bir atmosferde idrak edeceğimiz bu mübarek aya, farklı bir boyut daha kazandırabiliriz.
Bediüzzaman hazretlerinin, Receb’de sevaplar 100, Şaban’da 300, Ramazan’da ise 1,000, hatta bazı gecelerde 30,000’e katlanır müjdesini aklımızın bir kenarında bulundurup, şahsi ibadetlerimize, cömertliğimizi de ekleyip, ellerimizi mağdur ve masumlara uzatabiliriz.
Zekat, sadaka, muavenet maldan hiçbir şey eksiltmez, tam aksine veren ele, hem bu dünyada, hem ötelerde çok şey kazandırır.
Rabbim hepimize bu farklı Ramazan ayını hakkıyla idrak etmeyi nasib etsin.
Tüm İslam aleminin Ramazan ayını kutlarım, Rabbimden bu mübarek ayın dertlere derman olmasını, selamete vesile olmasını, dünyaya huzur ve barış getirmesini dilerim ve dilenirim. omeratillaergi@yepyeni.zamanaustralia.com