AİHM’nin Kavala davasında Ankara’nın temyiz başvurusunu reddetmesinin ardından gözler, kararın uygulanışının denetleyicisi olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Osman Kavala davasında 10 Aralık 2019 tarihinde açıkladığı karara karşı Türk hükümeti tarafından yapılanitirazı kabul etmedi.Ankara, 7 yargıçlı bir AİHM dairesi tarafından alınan ve Kavala’nın “derhal serbest bırakılmasını” isteyen ihlal kararı sonrası, Mahkemenin 17 yargıçlı Büyük Dairesinin davayı esastan tekrar görmesi için başvuruda bulunmuştu. Başvuruyu inceleyen Mahkeme Ankara’nın Büyük Daire gerekçelerini yeterli bulmadı. Böylelikle AİHM gündemindeki Osman Kavala davasıyla ilgili karar kesinleşmiş oldu.AİHM, Kavala davasının Büyük Daire tarafından yeniden görülmesi talebini neden reddettiğini açıklamadı. DW Türkçe’nin edindiği bilgiye göre, Türk hükümetinin Büyük Daire başvurusunu inceleyen Mahkeme, hukuken yeniden yorum gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığı sonucuna vardı. Kavala davası kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “emniyet ve güvenlik hakkı”na ilişkin 5(1) ve “haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlanması”na ilişkin 18’inci maddelerinin ihlaline hükmedildiğini dikkate alan Mahkeme, bu maddeler konusunda yerleşik içtihat bulunduğundan davanın esastan yeniden görülmesini gerektirecek bir durumla karşı karşıya olunmadığına kanaat getirdi.
Şimdi ne olacak?
AİHM, Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi’ne bağlı bir mahkeme. AİHM kararlarının uygulanışı Avrupa Konseyi’nin karar organı konumundaki Bakanlar Komitesi tarafından denetleniyor. Bu denetim süreci, her üç ayda bir olmak üzere yılda dört kez AİHM kararları gündemiyle toplanan Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin büyükelçiler düzeyindeki daimi temsilcileri (delegeler) tarafından yürütülüyor. Sıradan bir davayla ilgili denetim süreci normal koşullarda en az bir yıl sürüyor. Bu süre, “zor” tanımlanan davalarda on yıla kadar çıkıyor, devletlerarası davalarla ilgili kararlarda ise çok daha uzun sürebiliyor.
Koronavirüs krizi kapsamındaki önlemler nedeniyle bir sonraki delegeler toplantısının “yazılı” yapılması öngörülmekte. Bu ilk toplantıda Kavala kararının uygulanma süreciyle ilgili bir gelişme yaşanması veya karar alınması beklenmiyor. Ancak Avrupa’da kimi devlet, kurum ve kuruluşların bu davaya verdikleri özel önem nedeniyle Bakanlar Komitesi’nden, karar niteliğinde olmayan yazılı bir deklarasyon çıkabilir. Fakat bu da delegeler toplantısına kadar Ankara ile Avrupa Konseyi arasında yürütülecek diyalogla değişebilir.Gezi davasından Şubat ayında beraat eden Osman Kavala, tahliyesi beklenirken “casusluk” suçlamasıyla yeniden tutuklanmıştı.
Ankara ne yapacak?
AİHM kararında Kavala’nın, “yakalanması ve tutuklanmasının tarafsız bir değerlendirme temelinde makul şüpheye dayanmadığı” ve “siyasi amaçlı tutuklandığı” sonucuna varılmış, bu durumun AİHS’nin ihlali anlamına geldiğine hükmedilip, ihlalin ortadan kalkması için “derhal serbest bırakılması” istenmişti. Delegeler şimdi Ankara’dan bu kararı uygulamasını isteyecek.
Ankara ise büyük olasılıkla, Kavala’nın şimdi tutuklu olmasını gerektiren neden ile AİHM’de ihlal kararı çıkmasına neden olan gerekçelerin ayrı olduğu teziyle delegeler önünde savunma yapacak. Ankara, Kavala hakkında 18 Şubat 2020’de verilen beraat ve tahliye kararlarıyla “teknik” açıdan AİHM kararının yerine getirildiği görüşünde ve Kavala’nın şu an tutuklu yargılandığı davanın AİHM’nin 10 Aralık 2019 kararıyla ilgili olmadığını söylüyor. Ancak bu görüşün Strasbourg kulislerinde pek yankı bulduğu söylenemez.Koronavirüs krizi nedeniyle Avrupa Konseyi çalışmalarının yavaşladığı göz önünde bulundurulursa delegeler önündeki Osman Kavala kararı denetim sürecinin de uzun zaman alacağını tahmin etmek zor değil.
Türkiye’ye karşı toplu dava açılır mı?
Avrupa Konseyi uzlaşı ve diyalog kültürü üzerine kurulu devletlerarası bir kurum. AİHM, kararlarını yerine getirmeyen bir devletin derhal cezalandırılması gibi bir yönteme nadiren başvuruyor.Bakanlar Komitesi, AİHS’de 2010 yılında yapılan bir değişiklikle, AİHM kararlarını yerine getirmeyen bir devleti AİHM’ye şikayet edebiliyor. Bir diğer deyişle o devlete karşı topluca dava açılıyor. Bu yeni şikayet sistemi, kararları yerine getirmeyen devletler üzerinde hukuki olduğu kadar siyasi baskı anlamına da geliyor.
Bakanlar Komitesi (delegeler) bu yola ilk defa Azeri muhalif Ilgar Mammadov’la ilgili davada başvurmuş, 2014 yılında gündemine gelen AİHM kararını uygulamamakta direnen Azerbaycan devletini 2017’de AİHM’ye şikayet etmişti. AİHM, 2014 yılında “siyasi gerekçelerle” tutuklandığına kanaat getirdiği ve serbest bırakılmasını istediği Mammadov hakkında 29 Mayıs 2019’da verdiği ikinci kararda bir kez daha ihlale hükmetmişti. Azerbaycan bu karardan hemen önce Mammadov’u önce şartlı, ardından tamamen salıvermiş, ancak bu durum AİHM’nin yeniden ihlal kararı vermesine engel olamamıştı.Bakanlar Komitesi’nin şikayeti üzerine verilen ikinci Mammadov kararı, AİHM kararlarının Avrupa devletleri için hukuksal planda “mutlak bağlayıcılığını” göstermesi bakımından bir ilk oluşturuyor ve o tarihten bu yana benzer davalar için yerleşik içtihat olarak kabul ediliyor.© Deutsche Welle Türkçe