Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi 16 Mayıs’ta doluyordu.
AK Parti iktidarı, beşinci senesinin ortasındaydı.
2003’te yola çıkan kimi planlar sonuç getirmemiş, hükümet devrilmemişti.
Çankaya Köşkü ise henüz “düşmemişti.”
Oraya bir AKP’linin çıkması kabul edilemezdi.
Bu amaçla, cumhuriyet mitinglerinin fiili ateşlendi.
İşi sağlama almak için…
Yargıtay Cumhuriyet Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Cumhuriyet gazetesinde bir makale kaleme alarak meşhur 367 teorisini ortaya attı.
Bu tuhaf teori, söyleyen üst düzey ve “saygın” bir hukukçu olunca tartışmaya açıldı.
Kanadoğlu, “367 oy aranacak bir oylamaya bunun altında kişi katılıyorsa o oturum başlamadan düşmüştür” diyordu.
Halbuki, Meclis’in toplanması için gereken asgari üye sayısı belliydi, toplam üye sayısının üçte biri, 184.
Bir not:
AKP hakkındaki ilk kapatma davasını 2002 seçimlerinden hemen önce 23 Ekim 2002’de açan bir Başsavcı’ydı Kanadoğlu.
Şimdi hukuku bir kez daha bükerek Çankaya Köşkü’ne ipotek koyuyordu.
Toplantı yeter sayı başka şeydir, oylamalarda gereken oy sayısı başka.
Nitekim, cumhurbaşkanlığı seçiminin 3 ve 4’üncü turlarında bu sayı düşüyor. Özal ve Demirel böyle seçildi.
İlk iki turu “367” gerekçesiyle yaptırmazsanız, seçimi tıkar, ülkeyi krize sokarsınız.
Ülkeyi krize sokmak bir tercihtir.
Bakalım kimin işine yaradı?
**
Cumhurbaşkanlığı en başta Erdoğan’ın hakkıydı.
Fakat planı başkaydı.
24 Nisan’da Abdullah Gül’ün adaylığı açıklandı.
27 Nisan’da ilk tur yapıldı.
Toplamda 361 oy kullanıldı, Gül 357 oyda kaldı.
Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar’ın küçük partilerinin son dakikada oylamaya girmediğini de hatırlatalım.
CHP konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürdü ve mahkeme oylamayı iptal etti.
27 Nisan gecesi Genelkurmay’ın sitesine konan “e-muhtıra”, işin tuzu biberi oldu.
**
Meclis cumhurbaşkanı seçemeyince…
Cumhurbaşkanı’nı halkın seçeceği anayasa değişikliği, referandum sınırında kaldı.
Ülke erken seçime gitti.
AKP yüzde 47 ile zafer kazandı.
Abdullah Gül, TBMM’de yapılan üçüncü turda cumhurbaşkanı seçildi, çünkü MHP oylamalara katılarak 367 oyununu bozmuştu.
Gelgelelim:
21 Ekim 2007’te referandum yapıldı ve anayasa yüzde 68’le değişti:
Cumhurbaşkanını artık halk seçecekti.
**
Peki sorarım:
Maksadının aksiyle tokat yiyen kimlerdir?
Bugünün taşları esasen ne zaman döşenmiştir?
2010 referandumunda mı, 2007’de mi..?
Her defasında demokrasiye, parlamentoya darbe yapan bu zihniyet…
Yenilmeye doymadığı gibi, akıllanmadı da.
Yaptığı her hamle ters tepti.
Farkında değiller ama Erdoğan’a yenildiler, derken…
Ezbere konuşmuyorum.