Mustafa Kabakçıoğlu Gümüşhane Devlet Hastanesine götürüldüğünde arabada yaşadıklarını ve kapıdan inerken maruz kaldığı kötü muameleyi şöyle anlatıyor. Tekerlekli sandalyeye kelepçelenmesini rica etmek zorunda kalıyor:
“Gümüşhane Devlet Hastanesi’ne geldiğimde görevli askerler ‘haydi in, geldik şeklinde hitap ettiler’. Bu sırada benim şuurum tam olarak yerinde değildi. Ben de kendilerine çok rahatsız olduğumu ‘başım sürekli dönüyor, sizi tam olarak göremiyorum’ şeklinde söyledim. Görevli asker, ‘ben ne yapabilirim, ben senin güvenliğin için buradayım, seni ben mi taşıyacağım’ şeklinde söylemler söyleyip durdu. Ben de ‘Hiç olmazsa bir tekerlekli sandalye getirin, beni ona kelepçeleseniz olmaz mı’ dedim.
Görevli asker, bunlar benim görevim değil, içeriden gelsin bir görevli seni götürsün şeklinde azarlayıcı bir hitapla beni yine geri araca bindirdiler. Sonra bir hastane görevlisi geldi.”
44 yaşındaki komiserin hastanede yaşadığı bir olay ise daha korkunç. Görevli asker, bir an önce bitsin de eve gidelim diye serumun akış hızını hızlandırmaya çalışıyor. O sırada bunu fark eden Kabakçıoğlu’na ise asker durumu kurtaran açıklamalar yapmaya çalışıyor.
Kabakçıoğlu, günlüğünde cezaevinde 700-800 tutuklu olduğunu duyduğunu ve böyle kalabalık bir cezaevinde acil durumlar için neden bir sağlık ekibi istihdam edilmediğine dikkat çekiyor ve Anayasa’da güvence altına alınan yaşama hakkının nasıl ihlal edildiğini gözler önüne seriyor. Kabakçıoğlu, “Acaba ben ve benim gibi ciddi bir sağlık sıkıntısı yaşandıysa bunun sorumluluğu kim veya kimler olacaktır.” diyerek ölümünden sorumlu olanları 2017 yılında uyarıyor ve hastaneye giriş çıkış görüntülerine bakılmasını istiyor.
Mustafa Kabakçıoğlu aşağıdaki sayfada koğuşta düşüp bayıldığı 28 Şubat 2017 gününü anlatıyor. Güne normal bir şekilde başlıyor. Avluya çıkıyor. Daha sonra ise koğuşa dönüyor. Kaloriferde ısınırken fenalaşıp düşüyor.
Cezaevlerinin en önemli sorunlarından biri de kalabalık koğuşlar ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği. 19 Temmuz 2016’da gözaltına alınıp 26 Temmuz’da hapse gönderilen Kabakçıoğlu’nun cezaevine girdikten 7 ay sonra sağlık sorunları başlıyor. Ruhsal ve bedensel sağlığının iyi olmadığını yazıyor ve 3 Mart 2017’de günlüğüne sağlık hizmetlerine ulaşamadığını, kimseye derdini anlatamadığını, psikolojisinin bozulduğu notunu düşüyor:
“Allah (cc), kimseyi bu şekilde aciz ve sıkıntılı bırakmasın, bir hiç uğruna, suçsuz ve günahsız olarak yaklaşık 7 aydır cezaevinde tutuklu bulunuyorum. Tutuklu bulunmam sebebiyle sağlık kontrollerimi yaptıramıyor ve sağlıklı yaşayamıyorum. Çünkü 8 kişilik koğuşta şu an 13 kişi yaşıyoruz. Nefes alamıyor, rahat hareket edemiyoruz. Bize bunları layık görenleri Allah’a (cc) sevk ediyorum. Gerçekten burası bir okul hatta üniversite hatta yüksek lisans yeri. Çünkü burada kimseye derdini anlatamıyorsun. Üzerine kapanan demir kapılar, üzerine geliyormuş gibi yüksek duvarlar, senin her gün psikolojini bozuyor. Allah (cc) kimseyi buraya düşürmesin.”
Mustafa Kabakçıoğlu, 90 kilo ile girdiği cezaevinde 50 kiloya kadar düşüyor. Özellikle şeker hastası olduktan sonra hızla kilo kaybediyor. Neşesi de kalmıyor. Artık vücuduna hakim olamadığından bahsediyor. 4 Mart 2017’de günlüğüne kırgınlıklarını yazıyor. 28 Şubat 2017’de yaşadıklarının ortaya çıkması temennisinde bulunuyor. “Bana kötülük yapanların Allah’ın (cc) mahkemesinde hesabını göreceğim. Çünkü kişi hakkımı helal etmiyorum ve etmeyeceğim.” diyor.
Koğuş aramalarının banyo saatine denk gelmesi cezaevlerindeki en önemli sorunlardan. Kısıtlı zamanda banyo ihtiyacını gidermek için sırada bekleyen tutuklu ve mahpuslar koğuş araması olunca banyo hakkından mahrum kalıyor. Mustafa Kabakçıoğlu, günlüğünde böyle bir günü ayrıntılarıyla anlatıyor ve “Zulüm zulüm zulüm… Zalimin zulmü varsa garibanın Allah’ı vardır” ifadelerini kullanıyor.
Mustafa Kabakçıoğlu, ilk duruşmaya çıkmadan önce ailesi tarafından kendisine gönderilen savunma evrakları haftalarca bekletiliyor ve verilmiyor. Bu olayı da günlüğüne bir not olarak düşüyor: “Kendimi savunacak evrak yok, kendimi nasıl savunacağım, adalet adalet… Bu adalet elbet bir gün size de lazım olur?”