Gelecek Partisi Genel Başkanı Türkiye’nin sık sık değişen gündemine ve dış politikaya dair Independent Türkçe’ye konuştu. 28 Şubat’ın mimarlarının bugün yönetimde olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, “28 Şubat’ın çilesini kim çekti? Biz çektik, hepimiz çektik. Peki, 28 Şubat’ın ideoloğu kimdi? Perinçek. 28 Şubat’ın çilesini çeken bizler, televizyonlarda bile konuşmamız yasak… Perinçek ise her gün televizyonlarda. Perinçek’in izinsiz olarak o televizyonlara çıkabilmesi mümkün mü?.. Peki, nedir Perinçek’e Erdoğan’ı mahkum eden şey?.. İşte Uygurlar meselesi de bununla ilgili. Uygur meselesinde sesi çıkarsa, Perinçek de konuşmaya başlar, Çin’den beklenen paralar gelmez. Varsa beklenen bir para, bir şey, bilemem… Türkiye’deki şu andaki yönetim modeli, 28 Şubat zihninin, Erdoğan’ın kitlesel desteğini kullanarak Türkiye’yi getirdiği yerdir” dedi.
Türkiye için büyük tehdit
Davutoğlu, şu şekilde devam etti: “Bakın bunu bilinçli olarak şimdi zikrediyorum. 28 Şubat zihni, muhafazakar görünümlü bir lider desteği olmaksızın o Türkiye’yi kuramayacaklarını gördüler ve Sayın Erdoğan’ın hepimizin desteğiyle, halktan aldığı desteği kullanarak, 28 Şubat’ın ideologlarını; 90’lı yılların Türkiye’sindeki aktörleri siyasete geri getirdiler. Unutulmuştu o aktörler. O tavırlar unutulmuştu Şimdi başörtü konusundaki tartışma da… Burada kastettiğim, Türkiye’nin o 28 Şubat döneminde net olarak başörtü karşıtı olan, ezanın aslî düzenden çıkartılarak Türkçe okunmasını da savunan, bütün bu unsurları olan kesimler şimdi Cumhur İttifakı’nın görünür, görünmez ortakları. Ve otoriter. (…) Bugün de binlerle bile oy alamayan bir parti eğer “Ülkeyi AK Parti değil, biz yönetiyoruz” diyorsa, o şu demektir: Oyu alanlar, o samimi muhafazakâr kitlelerin hislerine tercüman olarak oy alanlar, Ankara’ya geldiklerinde ülkenin yönetimini 28 Şubat artıklarına teslim ediyorlar. Bu, Türkiye için büyük tehdit. Bu, o geniş muhafazakar kesim için de büyük tehdit” dedi.
Her yerde saygıyı hak ediyorlar
“Vitrin mankeni” tartışmaları hakkında ise Davutoğlu, “Sağlar’ın ifadesi çağ dışı ise, “vitrin mankeni” ifadesi ahlak dışıdır. Bir kadın için, hele hele siyasete girmiş bir kadın; siyasi muhalifiniz için “vitrin mankeni” diyeceksiniz… Bir de bunu hukukunu koruduğunuz başörtülü kadınlar için kullanacaksınız, nihayetinde “vitrin mankeni” dediği başörtülü kadınlar. Şimdi başörtülü kadınlara, kadınların geneline -başörtülü kadınlar söz konusu olduğu için bu şekilde söylüyorum- saygı bu mudur? İşte buradan itibaren dini bir değerin, siyasal bir şekilde istismar edilmesi başlar. Yani senin yanındaysa başörtülü kadın saygı görmeli, başkasının yanındaysa “vitrin mankeni”. İşte burada artık manevi alan biter, ahlâkî sınırların ötesine geçilmiş olur. Başörtülü kadın, başı açık kadın, nerede olursa olsun saygıya layıktır” ifadelerini kullandı.
Ülkeyi faiz cenderesine soktular
Davutoğlu, faiz artışlarına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Faizlerin yüze 0,25 arttığı dönemde faiz karşıtlığı yapıp, dini bir konu olarak bunu ele aldıktan sonra, iki ay içinde faizleri 675 baz puan artırmayı doğru bulursanız, işte bu istismara girer. Çünkü milletin önem verdiği manevi bir değeri, siyasal anlamda, birilerini kötülerken kullanıyorsun, “faizci” diyorsun, ama kendin onun yaptığının 10 misli bir faizi iki ayda yapıyorsun, o zaman buna “rasyonel ekonomi” diyorsun. İşte bunlardan kaçınmak lazım. Doğru olan şeyi, faiz, ekonomiler için bir cenderedir. Bugün bu faiz cenderesine bu ülkeyi sokan da Sayın Erdoğan’dır, damadı Berat Albayrak’tır. Çünkü takip ettikleri faiz politikası, kuru tırmandırmıştır. Kuru kontrol altına almak için de faizi yükseltmek zorunda kaldılar.”