CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik: Eski bir ceza hakimi olarak söylüyorum; Kılıçdaroğlu’na saldırı adam öldürmeye teşebbüs suçudur. Sanıklardan birinin avukatı Cumhurbaşkanlığı’nda avukatlık yapan bir kişi olduğunu, birinin de AKP’den milletvekili adayı olduğunu biliyoruz.
EYLEM YILMAZ-KRONOSNEWS
Türkiye’de siyaset çok gergin. Siyasilerin tartışmaları mahkemelerde sonuçlanıyor. Ancak belki de hiç bu kadar tehditler, linç ve suikast girişimleri ve tutuklamalar gündemde yer almamıştı. Üstelik bu tehdit ve linç girişimlerinin hedefinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da var.
Hatırlarsak; CHP liderine yönelik Artvin’de suikast, Ankara Çubuklu’da linç girişiminde bulunuldu. Alaattin Çakıcı’nın tehditleri geldi. MHP lideri Devlet Bahçeli, “Arkadaşımdır” diyerek Çakıcı’ya destek verdi. Savcılık bir soruşturma başlatmadı. AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan başlatıldığını duyurdu. Açıklamanın savcılık makamından değil AKP tarafından gelmesi de tepki çekti.
Celal Çelik, Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisinin avukatı. Çelik, AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklama için “yalan” diyerek kendisinin şikâyeti üzerine bu soruşturmanın başladığını belirtiyor. Soruşturmanın tamamlandığını söyleyen Çelik, “Hangi savcılık davayı açacak bilemiyoruz. Yetkisizlik verilir diye tahmin ediyorum.” diyor.
Avukat Çelik hakkında açılan “FETÖ’ye yardım” soruşturması ise geçtiğimiz yıl içinde tamamlanmış, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Çelik hakkında iddianame düzenlenmişti. Bu davayı kendisine sorduğumuz Çelik, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a meydan okuyorum. Benim hakkımda bu şekilde herhangi bir soruşturma yürütülemez, suçlama yapılamaz. Savcılık bunu belgeledi.” dedi.
Hem Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik tehdit, linç girişimi ve açılan davalar hem de kendisine yönelik “FETÖ’ye yardım” soruşturmasını sorduk… Bütün bu süreçlerde yaşananlar için söz avukat Celal Çelik’te…
SAVCILIK ÇAKICI’YA TAKİPSİZLİK VERİR, DAVA AÇARLARSA SİYASİ İKTİDARIN HIŞMINA UĞRARLAR
Kılıçdaroğlu’na yönelik davalar, sözlü hedef göstermeler ve tehditler var. Bahçeli “CHP’nin bir milli güvenlik meselesi sorunu” olduğunu da söyledi. Cumhurbaşkanı aynı ifadeyi tekrarladı. Bu süreçler sizin açınızdan nasıl ilerliyor. Önce Çakıcı’nın tehdidi üzerine başlayan soruşturma şu an ne aşamada diye sormak isterim.
Alaattin Çakıcı’ya şikâyetimiz üzerine soruşturma başlatıldı. Savcılık ilk etapta adresini tespit etti. Daha sonra talimatla ifadesi alındı. Şu an bu talimatın gelmesi bekleniyordu ve geldi. Savcılık şimdi bir değerlendirme yapmak durumunda. Dava açmak zorunda kalacak. Ama hangi savcılık bunu yapacak bilemiyoruz. Yetkisizlik verirler diye tahmin ediyorum. Çünkü kendilerince sorunlu bir dosyadır. Olması gerekeni yaparlarsa siyasi iktidarın hışmına uğrama ihtimalleri var. Eğer, hukuksuzluk yaparlarsa da sonuçta hukuksuzluk yapmış olacaklar ve bunun hesabını da er ya da geç vermek zorunda kalacaklar. Ben yetkisizlik vereceklerini düşünüyorum. Savcılık, değerlendirmesini yaptıktan sonra buna göre bir tutum belirleyeceğiz.
AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan, Çakıcı hakkında soruşturma başlatıldığını açıklamıştı. Fakat şimdi şikâyetiniz üzerine soruşturma başlatıldığını söylüyorsunuz. Daha önce başlamamış mıydı? Detaylandırabilir misiniz?
AKP Grup Başkan Vekilinin o açıklaması doğru değildi. Benim şikâyetim üzerine soruşturma başlatıldı. Bizim şikâyetimiz üzerine başlatılan bir soruşturmayı resen başlatılmış bir soruşturma gibi açıkladı. Böyle bir soruşturma yoktu. Kamuoyunda neden soruşturma başlatılmadığına yönelik baskı olunca o açıklamayı yaptı. Bizim şikâyetimizi beklemeksizin derhal işlem yapabilirdi. Ancak yapılmadı. Biz şikâyet edince başladı.
BAHÇELİ, ÜLKÜCÜ CAMİA İLE SAYIN KILIÇDAROĞLU’NU KARŞI KARŞIYA GETİRMEK İSTİYOR, KALE ALMAK DURUMUNDA DEĞİLİZ
MHP lideri Bahçeli, “Arkadaşımdır” diyerek Çakıcı’yı destekledi. Daha sonra da “CHP, Kılıçdaroğlu bir milli güvenlik meselesidir” dedi. Bu ifadeleri üzerine Kılıçdaroğlu bir dava açmayı düşünüyor mu? Size bu yönde söylediği bir şey oldu mu?
Biz Devlet Bahçeli’yi kale almak durumunda değiliz. Dün söyledikleri ile bugün söyledikleri arasında muazzam farklar var. Yarın ne söyleyeceği belli değil. Her zaman farklı şeyler söyleyebilecek, yapabilecek bir kişilik. “Erdoğan’ı Yüce Divan’da yargılatacağım” diye mitinglerinde defalarca söylemiştir. Sonra da gitti Erdoğan’la birlikte ittifak kurdu.
Tehditten sonra Çakıcı’ya sahip çıkması suçtur tabii ama Genel Başkanımız dikkate almıyor. Dikkate almadığı için bununla ilgili bir değerlendirme yapmıyoruz. Türkiye’de Genel Başkanımızın oluşturduğu bir durum var. Millet İttifakı’nı oluşturdu. Bu ittifakı genişletme iradesi var. Çünkü bu karanlık dönemi sonlandırma anlayışı var. Bu çerçevede hiçbir zaman bir araya gelmeyecek siyasi partileri bir araya getirme becerisini ortaya koyuyor. Bu kapsamda ülkücü camia ile Sayın Kılıçdaroğlu’nun karşı karşıya gelmesi de söz konusu olamaz.
ESKİ BİR CEZA HAKİMİ OLARAK SÖYLÜYORUM KILIÇDAROĞLU’NA SALDIRI ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜSTÜR
Kılıçdaroğlu’na linç girişimi davası ne aşamada?
Normalde hiçbir şekilde bundan sorumlu olanların tutuklanmaması beklenemez. Bu Recep Tayyip Erdoğan’a karşı yapılmış olsaydı ne olurdu bir düşünün. Biliyorsunuz Adalet Tanrıçası Themis’in gözleri bağlıdır. Çünkü tarafsız olmak durumundadır. Yargı kişiye göre uygulama yapamaz, yapmamalıdır. Ama Türkiye’de yapılıyor. Bunun en bariz örneği bu linç girişimiydi. Genel Başkanımız öldürülmeye kalkışıldı. Bu çok nettir. Eski bir ceza hakimi olarak da söylüyorum, bu adam öldürmeye teşebbüstür. Böyle bir durumda tutuklanmama gibi bir durum söz konusu olamaz.
Bu olay zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kışkırtmalarıyla, talimatıyla ortaya çıktı. Nasıl bir kışkırtma? Yerel seçim sürecinde Erdoğan bütün mitinglerinde iftiralara ve kışkırtmalara başvurdu. İnsanlar da bunun etkisinde kaldılar. Çubuk’ta planlı bir hareket vardı. Adam öldürmeye teşebbüs dâhil sekiz tane suç var orada. Yargıya verilen talimat çerçevesinde bırakın tutuklamayı, tutuklama talebiyle sevk bile edilmedi. AKP kanadından olay basitleştirilmeye çalışıldı. Savunma Bakanı, bu olayın ardından, “Mesajınızı verdiniz. Artık yeter” demişti. Böyle aptalca bir açıklama yapılmıştı. Olan bir mesaj mıdır? O ne demek? Bir insanın öldürülmeye çalışılması, yakın denilmesi, sopalar, bıçaklarla saldırıya girişilmesi, bir linç girişiminin olması bir mesaj mıdır? Böyle bir açıklama olamazdı. Bu açıklamalar yaşananını küçümsemek, protesto amaçlı bir eylem olarak göstermek içindi. Bunlar yargıda karşılık buluyor.
O dönemin Emniyet Genel Müdürü, olayın linç girişimi olduğunu ifade etmişti. Bir devlet adamı ciddiyeti içerisinde bu açıklamayı yapmıştı ve görevinden alındı. Sonuç itibariyle uzun bir süre sonra bir dava açıldı ama basit bir yaralama almış gibi dava açıldı. Bununla ilgili itirazlarımızı yaptık. Henüz itirazlarımız karşılık bulmuş değil.
SANIKLARDAN BİRİNİN AVUKATI CUMHURBAŞKANLIĞINDA AVUKATLIK YAPIYOR
Sanıkların davada çok rahat olduklarını gözlemledik. Bu durumu nasıl açıklarsınız?
Sanıkların rahatlığının neden olduğunu anlayabiliyoruz. Sanıklardan birinin avukatının Cumhurbaşkanlığı’nda avukatlık yapan bir kişi olduğunu, birinin de AKP’den milletvekili adayı olduğunu biliyoruz. Düşünün AKP ile bağlantılı avukatlar gelip Çubuk’taki olayın avukatlığını üstleniyor. Bu Çubuk olayının AKP ile bağlantısını, en azından zımni anlamdaki bağlantısını ortaya koyuyor.
CUMHURBAŞKANINA YÖNELİK HUKUKİ İŞLEM YAPILAMIYOR, ŞİKAYET ETSEK BİLE SAVCILAR İŞLEME KOYMUYOR
Peki, siz bu söylediklerinizden yola çıkarak karşı suç duyurusunda bulundunuz mu? Cumhurbaşkanı’nın talimatı olduğunu söylediniz. Bununla ilgili bir kanıt var mı?
Cumhurbaşkanı ile ilgili yasal düzenlemeler nedeniyle herhangi bir hukuki işlem yapılamıyor. Anayasal anlamda böyle bir sıkıntımız var. Biz şikâyette bulunsak bile savcılık bu şikâyeti işleme almıyor. Dolayısıyla mevzuattan kaynaklı olarak bunu yapma şansımız yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla ilgili bir kanıt değil de karineler var. Yaptığı konuşmalar var.
ARTVİN’DEKİ SUİKAST GİRİŞİMİNİ GERÇEKLEŞTİRENLER YAKALANMADI, SORUŞTURMA DA OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ
Bir de Kılıçdaroğlu’na Artvin’de bir suikast girişimi olmuştu. O soruşturma ne oldu?
Onunla ilgili özel bir çaba içerisinde bulunmadık. Bunu yargının resen yapması gerekiyordu. Genel Başkan mağdur gösterilerek herhangi bir işlem yapılmadı.
Neden?
Kimler tarafından bu eylemin gerçekleştirildiği tespit edilemedi. Onların yakalanması gerekirdi ama yakalanmadılar. Bununla ilgili bir belirleme olmadığı için bu soruşturmanın olmadığını düşünüyoruz.
ERDOĞAN’IN AÇTIĞI 21 DAVADAN 18’İNİ BİZ KAZANDIK, KAYBETTİĞİMİZ 2 DOSYA DA AİHM’DEN DÖNDÜ
Cumhurbaşkanı tarafından Kılıçdaroğlu’na 2011 yılından beri toplam 36 dava açılmış. 15’i devam ediyor 21’i kesinleşmiş. En son “Tank palet fabrikasını Katar’a sattı” ifadeleri nedeniyle “FETÖ’ye yardım”, “Askeri aşağılama”dan daha açıldı. Bu süreç nasıl ilerliyor?
Bir kere şunu hemen söyleyeyim. Genel Başkanımız bugüne kadar hangi eleştiriyi yönelttiyse hepsi doğruydu. Asla gerçek dışı bir ithamda bulunmadı. Söylediklerinin hepsi doğrudur. Asla ve asla iftira ve yalan yoktur. Yalan diyen aynaya baksın. Kendileri yalan söylüyor. Biz Sayın Genel Başkanımızın doğru söylediğini mutlak bir şekilde ispatlayacağız. Bu anlamda görünür gerçeklik de vardır. Yine de biz ispatlayacağız.
Yerel mahkemelerde şöyle sorunlarla karşılaştık. Elbette baskı altında oldukları, hâkimler değiştirilerek yargı kararları sağlanmaya çalışıldığı için birçok sıkıntı yaşadığımız zamanlarımız oldu. Hiçbir delilimiz asla toplanmadı. Ses kayıtları ile ilgili bilirkişi incelemesi yapılmadı. Müzakere yazılması taleplerimiz karşılanmadı. Mahkemeler olumsuz kararlar verdiler. Ama ne olursa olsun sonuçta bu kararlar yargıdan dönüyor. 21 davadan üçünü kaybettik. 18’ini biz kazandık. Kaybettiğimiz iki dosya ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden döndü. Dolayısıyla iki davayı da kazandık. Yani şu anda kaybedilmiş bir tane dosya kaldı. Onu da kazanacağız.
‘KADIKÖY VAPURUNDA KIZLI ERKEKLİ OTURUYORLAR’ AÇIKLAMASIYLA İLGİLİ DAVA DA AYM’DE, ONU DA KAZANACAĞIZ
Kaybedilen bu dava, Man Adası dosyası, doğru mudur?
Hayır, değil. Başka bir dosyaydı. Şu an tam hatırlayamıyorum. Sanırım Erdoğan’ın Kadıköy vapurunda kızlı erkekli oturuyorlar açıklamalarıyla ilgili Genel Başkanımız’ın yanıtlarıydı. Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Anayasa Mahkemesi önünde bekliyor. Bu davayı da mutlak bir şekilde kazanacağız. Kaybedeceğimiz tek bir dava olmayacak. İddialıyız. Çünkü Genel Başkanımız hep doğru söylüyor. Onlar da bunu farkındalar. Sadece yerel mahkemeler üzerinden Kılıçdaroğlu’nun yalan söylediğine, davaları kaybettiğine dair havuz medyası aracılığı ile bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Özellikle belirtiyorum, şu an kaybettiğimiz bir tane dosya vardır ve bunu da mutlaka kazanacağız.
NE BENİM NE DE SÜLALEMİN CEMAATLERLE İLGİSİ YOKTUR AMA ÖRGÜTE YARDIMDAN DAVA AÇTILAR
Son olarak sizin hakkınızda “FETÖ’ye üyelik” sonrasında “FETÖ’ye yardım” soruşturmalarıyla ilgili bilgi almak isterim. Siz bu soruşturma başladığında bunun kendinize yönelik değil, Kılıçdaroğlu’na yönelik bir operasyon olduğunu ifade etmişsiniz. Neden böyle yorumladınız? Bu süreç ne aşamada?
Ben 2011 yılında hâkimlikten istifa ettim. Ne benim, ne ailemin, ne de tüm sülalemin böyle cemaatlerle ilgisi yoktur, olamaz. Hepsi seküler yaşama inanmıştır. Babam Cumhuriyet Halk Partisi’ndeydi. Belediye başkan adaylığı olmuştur. Yıllardır CHP’li olan bir aileden geliyorum. Hayatımın her döneminde sol değerlere bağlı kalmış bir insanım. Böyle bir yapı ile yan yana gelme durumun olamaz. Ama Sayın Tayyip Erdoğan’ın ve avukatlarının girişimi ile oluşturulan bir soruşturma ile algı yaratılmaya çalışıldı. Ancak Savcı, Başsavcı Vekili, bütün araştırmaları ve incelemelerinin rağmen ortaya böyle bir bağlantı çıkaramadılar. MİT’ten “hiçbir alakası yoktur” diye yazı gitti. Yok tabii ki. Olamaz. Bu açığa çıkınca sadece Genel Başkan’ın sözlerinin aynısını (17-25 Aralık tapeleri montaj değil) tekrar etmiş olmamdan ötürü hakkımda bu kez yardımdan dava açtılar. Hem bu adamın bu örgütle hiçbir ilgisi yok diye kabul ediyorlar hem de yardım diyerek dava açıyorlar.
Nedeni de CNN Türk’te katıldığım bir programda spikerin Kılıçdaroğlu’nun söylediği bir sözü (sıfırlama tapeleri montaj değil) hatırlatarak ne yorum yaptığım sorulduğunda, “Genel Başkanımız doğru söylemiştir” demiştim. Veriler ortaya koymuştum ve “bu veriler üzerine başka bir şey söylenemez” dedim. Bunu (‘FETÖ’ye’) yardım olarak göstermeye çalışan hilkat garibesi bir yargı ile karşı karşıyayız. Hâlâ duruşma bile yapamıyorlar. Ben Sayın Erdoğan’a hep meydan okudum, hâlâ okuyorum, her zaman meydan okuyacağım. Pırıl pırıl, tertemiz bir geçmişim olduğunu biliyor. Bunun verdiği bir rahatlığım var. Bir kez daha meydan okuyorum. Benim hakkımda bu şekilde herhangi bir soruşturma yürütülemez, suçlama yapılamaz. Onuruyla hâkimlik yapmış biriyim. Bana böyle yakıştırmalar tutmaz ki zaten tutmadı. Savcılık da sonuç itibariyle bubu belgelemiş oldu.