Brüksel merkezli Turkey Tribunal’in (Türkiye Mahkemesi) düzenlediği online seminer serisinin üçüncüsünde, Türkiye’de insan haklarını ihlal edenlerin cezasızlık zırhıyla korunduğu konu edildi.
Webinar’a Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Alt Komisyonu Başkanı Marie Arena, “Dünyada Cezasızlığın Durumu” raporu yazarlarından Orsola Casagrande, Ghent Üniversitesi’nden akademisyen Emre Turkut, İngiltere’den insan hakları avukatı Micheal Polak, Diyarbakır’da polis kurşunuyla can veren Kemal Kurkut’un kardeşi Erkan Kurkut ve Türkiye’den insan hakları aktivisti Natali Avazyan katıldı.Avrupa Birliği’nin Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine sessiz kaldığını vurgulayan Avazyan, AB’ye şöyle seslendi: ”Gözaltında çıplak aramaya maruz kaldım. Komşunuz aç, ona yemek götüremiyorsunuz çünkü anında terörist oluyorsunuz. AB bunlara neden sessiz? Türkiye’de maalesef herkes kendi mahallesini savunuyor. Doğumhanede kadının gözaltına alınmasına sessiz kalınmasını aklım almıyor. Meriç’te çocuklar boğularak ölüyor. İnsanlar kanser olup ölüyor. Avrupa Birliği bunlara nasıl göz yumuyor. AB’deki yetkililere yalvarıyorum çocuklara kadınlara artık sahip çıkın. Avrupa Birliği hakkımızı aramıyor. Biz hakkımızı, adaleti, sağlığımızı sosyal medyada arıyoruz. Hani savunduğunuz insan hakları!”
Turkey Tribunal’in yayınladığı “Bugünkü Türkiye’de Cezasızlık” başlıklı raporun yazarlarından, Ghent Üniversitesi’nden Emre Turkut işkence ve kötü muamele vakalarını soruşturmak istendiğinde karşılaşılan kurumsal zırhı masaya yatırdı. Turkut’a göre, Türkiye’deki yasalar resmi görevlilerin soruşturulmasını engelleyen özelliklere sahip. Turkut ayrıca, 15 Temmuz’dan sonra artan ihlaller karşısında şikayetlerin yüzde 90’ının işleme bile konulmadığını söyledi.
İtalya’dan katılan Orsola Casagrande, uluslararası kamuoyunun insanlığa karşı işlenen suçlarda çoğunlukla sessiz kaldığını belirtti ve bunun da cezasızlığa katkı sunduğunu aktardı. Türkiye’nin Suriye’nin Afrin bölgesine yönelik operasyonu sırasında yaşanan feci insan hakları ihlallerine dikkat çekti. Casagrande, “Covid-19 pandemisi de cezasızlık konusunda maalesef kötü etkide bulundu,” dedi.
AP’den Marie Arena ise cezasızlık konusuyla yakından ilgilendiklerini ifade etti. “Adalet sağlanmadığında, insanlar yaşananların bedelini iki kez ödüyorlar,” dedi. Fransız milletvekili Arena, ABD’de Joe Biden’ın seçilmesiyle birlikte, Avrupa ve Amerika’nın yeniden dünya genelinde insan haklarının yüceltilmesine çalışabileceğini söyledi. Şu anda Avrupa genelinde şirketlerin, insan hakları ihlalleri yapan ülkelerle işbirliğini kısıtlayacak adımlar atmaya hazırlandıklarını aktardı ve Çin örneğini verdi.
Avrupa yakında zamanda ABD’deki Magnitsky yasasına benzer bir Avrupa yaptırım rejimi ilân etmişti. Böylece AB ülkeleri, yoğun insan hakları ihlalleri yaşanan ülkelere yaptırım uygulayabilecek ve buralarla ilişkileri kısıtlama yetkisine sahip olacak.
Marie Arena, AB’nin Türkiye konusunda tamamen çekimser olmadığını fakat ülkeler arası ortak karar almanın zor olduğunu söyledi. Bunun önündeki en büyük engel Arena’ya göre göçmen sorunu ve bölgesel politikalar.
Toplantıya katılan Erkan Kurkut, kardeşinin 2017 Nevruz’unda polis kurşunuyla ölümünün ardından kurumsal olarak cezasızlık zırhıyla karşılaştıklarını örnekleriyle anlattı. Polisin kamera görüntüleri ve gazetecilerin kayıtları dâhil olmak üzere delilleri karartmaya çalıştığını söyledi. Mahkeme safhasında da avukatlarının taleplerinin yerine getirilmediğini belirtti.
Türkiye’den insan hakları aktivisti Natali Avazyan, 15 Temmuz’dan sonra mağduriyet yaşayan insanların hayatlarına ışık tuttu. Gözaltı süreçlerindeki çıplak aramaları ve mağdurların yalnız bırakılmasını dile getirdi. “Gülen hareketiyle bağlantılı insanların yaşadığı hukuksuzluklar karşısında kimsenin haklarını savunmadığını fark ettim,” dedi. Hapishanedeki annelerin ve çocukların karşılaştığı problemleri de aktardı.
Avazyan, kendi evinin de eleştirel bir sosyal medya paylaşımı sebebiyle 18 polis tarafından basıldığını, komşusuna yardım ettiği için terörle suçlandığını söyledi. Bütün bunlar olurken Avrupa’nın sessiz kalışına da tepki gösterdi: “İnsanlar açlığa, işsizliğe mahkum edildi. İnsanlar Meriç nehrinde hayatlarını, çocuklarını kaybetti. Avrupa nasıl sessiz kalabilir?” Avazyan özellikle kadınların ve çocukların yaşadıkları hakkında daha fazla şey yapılmasını talep etti.
İngiliz avukat Michael Polak, Arrested Lawyers’ın başlattığı Türkiye insan hakları hesap verebilirlik projesini gündeme getirdi ve bu projeyle cezasızlığın üstüne gidilebileceğini söyledi. İnsan hakları ihlalleri, temel hakların yok sayılması konusunda, bu fiili bizzat işleyen, delilleri karartan ve bu fiili engelleme sorumluluğunu yerine getirmeyen herkesin suçlu olduğunu ifade etti.
Polak, Arrested Lawyers projesinde, özellikle Türkiye’de savcıları merceğe aldıklarınının altını çizdi. İngiltere’den farklı olarak Türkiye’de savcıların çok fazla yetkisi olduğunu belirtti. Savcıların yanı sıra polis şeflerinin işkence ve kötü muamelede birincil sorumlu olduklarını söyledi. Hak ihlali yaşayanlara da sorumlu gördükleri resmi görevlilileri Arrested Lawyers’a iletmeleri çağrısında bulundu